Erişimlerin Hep Düşük mü Kalıyor?
Instagram'da erişimleriniz hep düşük mü kalıyor. O zaman bu yöntemleri denemelisiniz.
Her insan sevmek ve sevilmek ister. Sevgi, insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye iten duygudur.
Eşe duyulan sevgi, yaşanılan her türlü his tarafından etkilenir. Sevginin boyutu bu hislere bağlı olarak büyüyebilir ya da küçülebilir. Bir kimse eşinin yanında huzur, şefkat, saygı ve merhamet gibi hislere kapılıyorsa ona karşı olan sevgisi artar. Tam tersi nefret ya da kırgınlık gibi hisler yaşanıyorsa, sevgi azalıyor demektir.
Kişiler, evlilik aşamasına geçmeden önce sevgiyi daha yoğun biçimde birbirlerine hissettirirler. Evlendikten sonra bir süre daha devam eden bu ilgi yoğunluğunu hayatın rutin koşturmacasına kaptırıp ikinci plana atarlarsa, sevgi zamanla kaybolur.
Evliliğinizi kurtarmak ise yine sizin elinizdedir. Yukarıdaki maddelerden uzak durup her daim saygılı bir iletişim içerisinde kalırsanız, eşiniz ile huzurlu bir geleceğiniz olur.
Şu hayatta ne değişmiyor ki? Hayata geldiğimiz andan itibaren her birimiz hem ruhsal hem de fiziksel değişimler içerisinde oluyoruz.
Ruh halimizin değişkenlik gösterdiği dönemlerde bile kendimizi kontrol altında tutmayı başarırsak, eşimize karşı olan sevgimizi da asla yitirmeyiz. Unutmayın ki, öfkeyle kalkan her zaman zararla oturur. Bir anlık öfke ile alınan kararlar, bazı durumlarda evliliğin sona ermesine sebep olabilir.
Kişilerin birbirlerine duydukları aşk, ilişkilerini geliştirme ve korumaya duydukları inançla doğru orantıdadır. Kişiler aralarındaki bağı ne kadar güçlendirmek isterlerse birbirlerine olan aşk duygusu da o kadar sonsuzlaşır.
Kişilerin birbirlerine karşı hissettikleri aşk, temelinde güven ve sadakat isteyen bir birliktelikten oluşur. Huzur dolu bir ortamda yaşanılan aşk hissi, bireylerin mutluluklarını da beraberinde getirecektir.
Aşk, kolay kolay ölmeyecek bir histir. Bireyler aralarındaki aşkı istedikleri sürece yaşatabilirler. Aşkın yaşaması da ölmesi de tamamen bireylerin kendi elinde olan bir durumdur. Aşık olan kişiler aralarında huzur, dostluk, tutku, bağlılık ve birliktelik duygusunu yitirmedikleri sürece aşk devam eder.
Eşler, birliktelikleri boyunca mutlaka birbirlerine zaman ayırmalılar. Birbirleriyle eş oldukları gibi iyi birer arkadaş da olmalılar. Aralarındaki tutkunun ve dostluğun devam etmesi için sürekli çaba sarf etmeliler.
Eşinize sevginizi her zaman gösterin. Sevginizi göstermekten asla çekinmeyin. Eş, hem sizin hayat arkadaşınız hem de en iyi arkadaşınız olmalıdır.
Gün içeresinde küçük sürprizler yaparak ya da güzel sözler söyleyerek sevginizi sergileyebilirsiniz. Herkesin sevgisini gösterme biçimi farklıdır. Siz kendinizi nasıl ifade edebilirseniz o şekilde gösterin duyduğunuz sevgiyi.
Kimileri güzel cümleler kurar, şiirler yazar, kimileri de güzel yemekler yapar. Bazı kimseler de ufak sürprizler hazırlar ya da hediyeler satın alır. Herkesin sevgi göstergesi farklıdır. Hatta yaşa göre bile sevgi göstergesi değişebilir. Gençler, birbirlerine karşı olan sevgilerini gösterirken daha enerji dolu olabilirler. Sürekli yeni fikirler üretebilirler. Fakat yaşlanınca durum biraz daha değişebilir. Koşturmaca yerine güzel sözler artabilir ya da mutfağa geçip en sevilen o yemeklerden yapılabilir.
Kıskançlık, evliliklerin en büyük düşmanıdır. Kıskançlık hissi arttıkça bireyler birbirlerine baskı uygular. Baskı da beraberinde huzursuzluğu, huzursuzluk ise sevginin körelmesini ya da yok olmasını tetikler.
Kıskançlık asla sevgi göstergesi olmamıştır. Aksine kıskançlık hissi, güvensizliğin göstergesidir. Sürekli kıskançlık hissine kapılan çiftlerde aşk ve sevgi yok olmaya başlar.
Gerçek sevgi, kıskançlık hissinden uzak, güven ve hoşgörü çerçevesinde büyür gider.
Eskiden boşanmak ayıp olarak algılanıyordu. Günümüzde ise popülerleşmeye başladı. Aslında her iki durumda yanlıştır.
Aşk biter bitmez boşanmak, günümüz gençleri arasında popülerleşen bir gelenek haline geldi. Aşkın bitmesini boşanma sebebi olarak eşler, çoğu zaman öfkeyle hareket etmektedirler.
Bazen de çocuklu eşler çocuklarını düşünmeden boşanma kararı alırlar. Boşandıktan sonraki süreçte, çocukların kimde kalması konusunda yıpranan çocuklar, aynı zamanda gelecek hayallerini de askıya almaya başlarlar.
Tüm bu çıkmazlar yerine, eşler problem oluşturmak yerine problem çözme yöneliminde olsalar, belki de boşanmaların oranı düşecektir. Hem bireyler mutlu olacak hem de o bireylerin varsa çocukları, gelecek ile ilgili daha emin kararlar alabilecektir.