
Yuva, İki Tam Karakterle Kurulur
Yazık şu çağın erkeklerine vallahi! Sanırım dünya tarihinde emsali görülmemiş bir eziklik içerisinde!
Olumsuz düşünceler matrix’inden kurtulmanın ilk adımı “Beyaz tavşanı takip etmek” yani olumlu düşüncelerin peşinden gitmek.
İnsan… Şu görünen kâinâtın en kıymetli ve nazlı misafiri! Bedensel olarak, tabiata nazaran cılız bir tür! Koşmada, zıplamada, tırmanmada bir kediyle bile yarışsa canı çıkar! İnsan beyni ise yaşayan efsane! Araştırmacılara göre en az 86 milyar nöron ile bilgi alma, işleme ve yeni bilgilere ulaşma kapasitesiyle muhteşem bir kompüterize sistem. Duygu kapasitesi ve mahiyetine dair çok az bilgimiz olan ruhsal boyutuyla da insanın eşi yok! Bu haliyle, yeryüzünü, cennetten önce yaşanabilecek en güzel yer haline getirebileceği gibi, kaçacak başka gezegen arayacak derecede dar da edebilir. Kime? Yine kendisine tabii ki. Peki dünyaya bir göz gezdirsek, insan türü, ağırlıklı olarak hangisini yapıyor? “Bulunduğu yerin kaynaklarını kuruttuğu için başka bir yere yerleşmek zorunda kalan iki canlı türü var, biri insan, biri kanser” diyordu, Neo’nun mahalleden belâlısı Ajan Smith! Bizim nadide ozanımız da “Koyun, kurt ile gezerdi, fikir başka başka olmasa” der buna mukabil. Yoksa o güzelim yaratılıştaki insanoğlundan, böyle semirgencilik anlayışları doğar mı? Demek ki problem “fikir”lerde, yani “muhakeme” tarzında. Problem buradaysa, çözümü de burada aramak gerek.
Peki, “burası” dediğimiz neresi? İki insanın, aynı şeyleri görmüş ve duymuş olmalarına rağmen, birbirinden çok farklı yorumlar yapmalarına yol açan şey ne? Mesela, aynı Peygamberi görüp durdukları halde, birine “Anam babam sana feda olsun” dedirten, diğerine “sihirbaz” olduğunu düşündüren şey ne? “İman farkı” olduğu muhakkak. Ancak bu, “Niçin?”sorusunun cevabı, biz “Nasıl”ı arıyoruz şu an.
Dikkat et, karakterin kaderin olur derler!.. Dikkat et, alışkanlıkların karakterin olur diye de eklerler!.. Alışkanlıklar da elbette ki sıkça yapılan davranışlardan meydana gelmekte. Ya davranışlar? Onlar da “Fikir / Düşünce”lerden doğmakta. Yani kaderin bütün hayatını çevreleyen bir kavram ama çekirdeği “fikir”. Öyleyse “olumlu düşünceler”i hayatımızı kolaylaştıran, faydalı “yazılım”lara benzetirsek, “olumsuz düşünceler” ise hayatımızı zorlaştıran, zaman zaman çekilmez kılan, zararlı “yazılımlar” olur bu mantıkla. İnsanın fikirleri, fiile, harekete, aksiyona dönüştükçe kendi iç dünyasını dönüştürür. İç dünyaların dönüşümü ise dünyayı değiştirir! Bir çekirdek, yani bir fikir; yeryüzüne güzellik getirecek, insanlığı sarıp sarmalayacak, görenlerin içini açacak güçlü bir ağaç haline gelip meyve de verebilir, kurtlar ve zararlılar tarafından kemirilerek, içi boşaltılarak, kendi toprağına gömülerek beşiği kendisine mezar da olabilir, ya da daha da kötüsü yeryüzünde fitne, fesat, bozgunculuğu meyve verecek bir zakkum ağacına dönüşerek zehir de saçabilir!
Programlama… Yazılım… Kodlama… İnsan beynine belirli bir işlemi yaptırmak için verilen komut veya komutlar. Bilgisayar, beynimiz ise düşüncelerimiz daha doğrusu muhakeme tarzımız da kodlamalar. Bu kodlamalar gün be gün davranışlarımızı programlamakla hayat yazılımını satır satır yazıyor.
Virüs, yoldan çıkmış bir yazılım! Mesaisini -hem de öğle tatili vermeden- yararlı programlara sızarak; çökertmek, bozmak, yavaşlatmak, işlemez hale getirmek amacıyla harcıyor. Yani virüs, hatalı kodlamalar, başka bir deyişle, bozuk düşünceler, yanlış algılar, sağlıksız muhakemeler bütünü oluyor. Fakat, bilgisayar, dijital ortamlar, elektronik devre, mekanik bir sistem ya da insan, hiç fark etmez! Sistemin işleyişini sağlayan bir “yazılım” geri planda çalışıyor. Eğer yazılıma virüs bulaştı ise komutlar / talimatlar “yapıcı olmayan, olumsuz” hedeflere yönelecek. Başka bir deyişle, insanı yönlendiren “siyah tavşan”lar olacaktır. Bir diğer literatürle “vesvese, hile ve desise” Biz buna günlük lisanla ve özetle “Olumsuz Düşünce”ler diyelim. Olumsuz düşünceler matrix’inden kurtulmanın ilk adımı “Beyaz tavşanı takip etmek” yani olumlu düşüncelerin peşinden gitmek.