Bilimin Sınıflandırılması

07.07.2022 / Eğitim / Genel

Bilimin sınıflandırması; bilimin konuları, amaçları, yararları, netlik veya karmaşıklıkları, edinme yolları vb. dikkate alınarak yapılır.

Bilimin Sınıflandırılması

Bilimleri belli özellikleri, işlediği konular bakımından sınıflandırmak gerekir. Bilimler arasında ne gibi bir sıra ve düzen bulunduğu hususu, her zaman önemli bir konu olmuştur. Bilimler gelişerek birbirlerinden ayrılmaya başladıktan sonra bilim adamları bunları sınıflara ayırma ihtiyacını duymuşlardır. Bilim dalları artıp karmaşıklaştıkça ve alt dallara bölünmeler çoğaldıkça, bilimleri sınıflandırmak o ölçüde zorlaşmaktadır.

Sınıflama, bilimleri benzer özellik ya da işlevlerinden dolayı aynı gruptan sayma işlemidir. Sınıflama anlamayı, grupları ayırt etmeyi, bütün içindeki yerlerini görmeyi ve aralarındaki ilişkileri belirlemeyi kolaylaştırmak için yapılır. Bilimlerin sınıflandırılması konusu özellikle bilim felsefesinde önemli bir yer tutar. Bilim sınıflandırmaları doğa bilimleri, formel bilimler ve sosyal bilimler tarzında yapılır.

Bilimlerin sınıflandırılmasını ilk kez sistemli bir tarzda Aristo yapmıştır. Aristo’ya göre en temel bilim felsefedir. Ancak Aristo felsefeyi bugünkü spekülatif akıl yürütme yolu olarak değil doğa bilimi anlamında kullanmıştır. Ona göre bilimler genel olarak üç ana kategoride değerlendirilebilir. Bu kategoriler; teorik, pratik ve poetik bilimlerdir. Teorik bilimler kategorisinde metafizik, matematik, biyoloji ve fizik, pratik bilimlerde ise insan fiillerinin (davranış bilimleri) yönetimiyle ilgili bilimler yer alır. Son olarak poetik bilimler kategorisinde edebiyat, şiir ve retorik gibi hitabet sanatıyla ilgili bilimleri vardır.

Stoacılar ise bilimleri üç ana kategoriye dayandırmaktadır. Onlara göre bilimler; fizik, etik ve mantıktan ibarettir. İbni Sina’ya göre ise bilimler iki ana gruba ayrılır: Bunlar teorik ve pratik bilimlerdir. Bacon bilimleri sınıflandırırken insani yetenekleri temel almıştır. Buna göre üç temel insani yetenek vardır. Bunlar; “hafıza”, “hayal gücü” ve “akıl”dır. Hafıza tarih bilimlerine denk gelirken, hayal gücü poetik bilimlere, akıl ise felsefeye denk gelmektedir. Bacon'un ayrımı daha sonraları ortaya çıkan ansiklopedik çalışmaları etkilemiştir. Örneğin, Fransız ansiklopedistler Bacon'un tasnifini esas almışlardır.

Modern çağa doğru en kapsamlı ve önemli bilim sınıflamalarından biri Amerikalı bilim adamı C.S. Pierce tarafından yapılmıştır. Pierce bilim sınıflamasında, özellikle biyoloji gibi bilimlerde kullanılan türlerin sınıflandırılmasına paralel bir sistem kurmuştur; dal, sınıf, takım, familya, cins ve tür. Onun sınıflandırmasında aritmetik bir bilim olarak teorik dalın, matematik sınıfında yer alan sonsuz koleksiyonlar takımının alt dallarından biridir.

Yukarıdaki sınıflandırmada, iki ana dal mevcuttur. Bilim bu iki ana dala ayrılır: Teorik ve Pratik. Daha sonra bu iki dal, başka alt dallara bölünür ve sınıflandırma sınıf ve takımlarla devam eder. Daha sonraki dönemlerde bilimsel sınıflandırma daha farklı biçimde ele alınmış ve bilim üçlü bir ayrıma tabi tutulmuştur.

Bugün genel geçer bilim sınıflaması (bilim tasnifi) yoktur. Bilimi disiplinler arası bir etkinlik olarak gören bazı filozoflar bilim sınıflaması konusunda sorunların olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bilimin öğretilmesi ve üretilmesi bakımından bugün üniversitelerde genelde birkaç ana dal belirlenir ve ilgili bilimler bu dalların altında gösterilir. Üniversitelerde bilimler genel olarak; fen bilimleri, sosyal bilimler, teknoloji (mühendislik de dâhildir) ve sanat ile beşerî bilimler şeklinde ayrılır. Buralarda tıp kendi başına bir dal olarak kabul edilir ve bilimler sınıflandırmasına dâhil edilmez.

Ülkelerin bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulmasında esas teşkil eden araştırma ve deneysel geliştirme göstergelerine standart teşkil etmeyi amaçlayan Frascati Kılavuzu, ilk defa 1963 yılında OECD ülkelerinin uzmanlarınca hazırlanmıştır. Bilgiye dayalı ekonominin gelişimine paralel olarak önem kazanmaya başlayan Frascati Kılavuzu, ülkelerin bilim, teknoloji ve yenilik sisteminin planlanmasında önemli bir başvuru kaynağı işlevi görmektedir. Frascati Kılavuzuna göre bilimler aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır:

Doğa Bilimleri: Bunlar; matematik ve bilgisayar bilimleri; matematik ve bilgisayar bilimleri ve diğer ilişkili konular, fizikî bilimler; astronomi ve uzay bilimleri, fizik, diğer ilişkili konular. Kimya bilimleri; kimya ve diğer ilişkili konular. Çevre bilimleri; jeoloji, jeofizik, mineraloji. Fizikî coğrafya ve diğer jeobilimler; meteoroloji ve diğer iklimsel araştırmalar, deniz bilimleri ve diğer ilişkili bilimler dâhil atmosferik bilimler. Biyoloji bilimleri; biyoloji, botanik, bakteriyoloji, mikrobiyoloji, zooloji, entomoloji, genetik, biyokimya, biyofizik ve diğer ilişkili bilimler.

Mühendislik ve Teknoloji: İnşaat mühendisliği, mimari mühendislik, şehir ve yapı mühendisliği ve diğer ilişkili konular, elektrik-elektronik mühendisliği, haberleşme mühendisliği ve sistemleri, bilgisayar mühendisliği ve diğer ilişkili konular, diğer mühendislik bilimleri, kimya, havacılık ve uzay, mekanik, metalürji ve malzeme mühendisliği ve bunların uzmanlaşmış alt bölümleri, orman ürünleri, jeodezi, sınai kimya vb. gibi uygulamalı bilimler.

Tıbbi Bilimler: Temel tıp, anatomi, sitoloji, fizyoloji, genetik, eczacılık, farmakoloji, toksikoloji, immünoloji ve immünohematoloji, klinik kimya, klinik mikrobiyoloji, patoloji, klinik tıp, anestezi, pediatri, obstetri ve jinekoloji, dahiliye, cerrahi, diş hekimliği, nöroloji, psikiyatri, radyoloji, terapi, hijyen, hemşirelik …

Tarımsal Bilimler: Tarım, ormancılık, balıkçılık ve ilişkili bilimler, ziraat, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık, bahçecilik ve diğer ilişkili konular, veterinerlik.

Sosyal Bilimler: Psikoloji, ekonomi, eğitim bilimleri, diğer sosyal bilimler, antropoloji (sosyal ve kültürel) ve etnoloji, demografi, coğrafya, şehir planlaması ve kırsal planlama, yönetim, hukuk, dilbilimi, siyasal bilimler, sosyoloji, organizasyon ve yöntemler, çeşitli sosyal bilimler ve bu gruptaki çeşitli konulara ilişkin bilim dalları arası yöntembilimsel ve tarihsel faaliyetleri kapsar.

Beşeri Bilimler: Tarih, yan tarih bilim dallarıyla birlikte, arkeoloji, sikke bilimi, paleografi, jeneoloji, diğer beşeri bilimler, felsefe, sanat tarihi, müzik bilimi. Şu hususu tekrar hatırlamakta yarar vardır. Yukarıdaki sınıflandırma bilim felsefesi anlamında bir sınıflandırma değildir. Bilim felsefesi ve epistemoloji (bilgi teorisi) bakımından yukarıdaki bilim dallarından bazıları bilim sayılmamaktadır.

Yukarıdaki sınıflandırma bilimsel olmaktan çok üniversitelerin bürokratik örgütlenmelerine göre yapılan bir sınıflandırmadır. Çünkü bilimsel anlamda sınıflandırmada yukarıda belirtilen özellikleri taşıyan bilimsel uğraşlar gerçek anlamda bilim sayılmakta, diğerleri ise “sözde bilim” olarak kabul edilmektedir. Bu belirlemeden sonra bilimlerin sınıflandırılması konusunda ortaya atılan ayrımlar genel olarak iki bölümde ele alınabilir:

Keyfî sınıflandırma: Bilimi konuları, yöntemi, nitelikleri açısından değil, keyfî olarak seçilmiş, birtakım ayırt edici vasıflara dayalı ve ancak kolay ulaşma kaygısıyla sınıflandırmadır.

Tabii sınıflandırma: Aralarında konu, içerik ve doğallık bakımından benzerliği bulunan nesneleri karşılaştırmak ve bu yöntemle birtakım kanunların keşfedilmesini sağlamak amacıyla yapılan sınıflandırmadır.

Auguste Comte bilimlerin sınıflandırmasını şu şekilde yapar:

  • Tabiatta en basit olaylar en genel olaylardır.
  • Her üstün varlık düzeni, daha basit ve daha genel varlık düzenlerini gerekli kılar.
  • Nesneleri bilme güçlüğü, onların karmaşık oldukları inancını doğurur.

Comte, bu üç temelden bütün bilimlerin tek bir sıra veya sınıf içinde sıralanabileceği sonucu çıkarır. Bu çerçevede matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji ve sosyolojiyi gibi altı bilimi sıralar.

Genel olarak kabul edilen sınıflamaya göre bilimler, konularına ve karmaşıklık sırasına göre dört ana sınıfa ayrılmışlardır:

Matematik Bilimleri: Bu bilimlerin konusu nicelik (kantite)tir. Bu nicelik, bizzat nesnelerden soyut ve bağımsız olarak kabul edilen bir nicelik olup, sayı ve hareketten ibarettir. Matematik bilimleri, salt ve uygulamalı olmak üzere iki kısımdır.

Fizik-Kimya Bilimleri: Bu bilimler, cansız maddeyi, onun kanunlarını ve özelliklerini inceler ve aşağıdaki bilimleri içerirler: a) Fizik, maddenin en genel özel- liklerini ve bütün cisimlerde ortak olan ağırlık, sıcaklık, ışık, ses, elektrik gibi hususiyetleri inceleyen bilimdir. Fizik bilimlerinin çeşitli branşları, maddenin bu en genel özelliklerinden doğmuş olup baroloji, termoloji, optik, akustik, elektroloji vs. şeklinde sıralanabilir, b) Kimya, tabiatı ve özellikle her bir cismin hususi özelliklerini inceleyen bilimdir.

Tabiat veya Hayat Bilimleri: Bunlar, hayatı, hayat kanunlarını ve canlı varlıkları etkileyen çeşitli faktörleri inceler. Bu bilimlerin iki ana dalı vardır: a) Botanik: Bitkisel hayatın bilimleri; b) Zooloji: Bu iki ana bilim dalının her birinin; anatomi, fizyoloji, embriyoloji, paleontoloji sistematik gibi ikinci dereceden alt bilim dalları vardır.

Ahlaki ve Sosyal Bilimler: Bunlar insanla ilgilenen ve çeşitli yönleriyle insanı inceleyen bilimlerdir. Akıllı, hür, sosyal bir varlık olarak insanın yalnızca özü ile değil, aynı zamanda fiilleriyle ve ahlaki hayatında, sosyal hayatında görüntüleri olan birtakım dış olaylarla ilgilenir.

Bilimlerin sınıflandırılması konusunda farklı görüşler vardır. Genellikle bilimler; doğa bilimleri, formel bilimler ve sosyal bilimler şeklinde sınıflandırılmaktadır. Doğa bilimleri; fizik, kimya, biyoloji gibi adına fen bilimleri de denilen bilimleri kapsar. Formel bilimler ise matematik ve mantıktan ibarettir. Hemen belirtelim ki matematiği ve mantığı bilimin özelliklerinin tamamını kapsamadığı için bilim saymayanlar da vardır. Onlara göre matematikte bazı açık ve genel (tümel) önermelerden, özel (tikel) önermeler çıkarılması söz konusudur. Bu ise “tümdengelim”den başka bir şey değildir.

Matematik veya mantıkta, hipotezlerin veya teorilerin gerçeklere uygun olup olmadığı ile ilgilenilmez. Bilimde ise temel amaç budur. O hâlde gerçek anlamda yenilik yaratıcı ve bilimsel yöntemin uygulandığı bilimler pozitif bilimlerdir. Burada pozitif bilimler ile bir bilim teorisi olan pozitivizm karıştırılmamalıdır. Pozitif bilimler, doğa bilimleri ve sosyal bilimler diye ikiye ayrılır. Yukarıda yapılan sınıflandırmalardaki karmaşayı ortadan kaldırmak için bilimleri konu edindikleri nesne ve olguların özelliklerine göre genel olarak üç sınıfa ayırmak mümkündür. Bunlar; doğa bilimleri, formel bilimler ve sosyal bilimlerdir.

Doğa Bilimleri

Doğa bilimlerinin konuları; varlık, evren, doğa, insan, doğadaki temel ilişkiler, bu ilişki süreçlerini açıklayan yasalardır. Doğa bilimleri sayesinde insanın kuramsal ve kavramsal olanla, yaşanan arasındaki ilişkiyi görmesi, etrafındaki olayları olguları anlamlandırması ve bunlar arasında ilişki kurması olanaklı olur. Doğa bilimleri, doğanın özünü, kaynağını, kapsamını, içeriğini, varlığın ne anlama geldiğini, varlık yasalarını, ilkelerini belli bir yöntemle ele alır ve inceler.

Doğa bilimleri ile sosyal bilimleri ayıran en önemli fark, sosyal bilimlerin konusu olan “insan”ın serbest düşünme ve hareket etme özelliğine sahip olmasıdır. Doğa bilimlerinde açıklanan olaylar ilgili “kanun”ların dışına çıkmadığı hâlde, sosyal bilimlerdeki “kanun”lar insan davranışlarından etkilenmektedir. Bu nedenle sosyal bilimlerdeki kanunlar, doğa bilimlerindeki kanunların kesinliğine ve netliğine ulaşmamıştır.

İnsanı anlamak, davranışlarını tahmin ve kontrol etmek, molekülleri anlamak, tahmin ve kontrol etmekten daha zordur. Bu nedenle insanla ilgili alanlarda, bir önceki kısımda söz ettiğimiz nitel araştırma yöntemlerinin kullanılması önerilmektedir.

Formel Bilimler

Konusunu doğadan almayan, insan zihninin üretimlerini sembollerle ifade eden, matematik ve mantık gibi bilimleri kapsar. Konusu bakımından doğa bilimleri ve insan bilimlerinden farklılık gösterir. Bilimsel bilgiler hangi alana ait olursa olsun birbirlerini tamamlayıcı olduğu anlaşılmaktadır. Bilimsel çalışmaların disiplinlere ayrılarak doğa bilimleri, sosyal bilimler ayrımı yapılmasının yanında, matematiğin yeri özel bir önem arz etmektedir. Bu özel önem, hem matematiğin diğer bilimsel disiplinlerden farklı olmasından hem de diğer bilimsel disiplinlerin matematiği kullanmak zorunda olmasından ileri gelmektedir. Carl F. Gauss’un çok bilinen deyişi ile “matematik, bilimlerin kraliçesidir”.

Formel bilimler grubu içinde matematik başta olmak üzere, mantık, sistemler teorisi, enformasyon teorisi ve bilgisayar bilimleri yer almaktadır. Matematiğin en önemli özelliği, çalışma konuları ile ilgili olarak tamamen soyut teorik fikirlerden başlayıp yine soyut düşünce ile tutarlı fikirler üretmesidir. Başka bir deyişle matematik soyut düşünceye dayanır. Oysa doğa bilimleri ve sosyal bilimler, doğa olayları ve sosyal olaylar ile ilgili gözlemlerden hareket ederek hipotez üretir.

Doğa bilimlerindeki çalışmaların kullandığı “dil” matematiktir. Aynı şekilde sosyal bilimler açıklamak istedikleri olayları açıklarken ölçme ve değerlemelerden yararlanır. Hatta pozitivist yaklaşıma göre bilgi üretiminin doğruluğu matematiği kullanma derecelerine bağlıdır.

Sosyal Bilimler

Toplum bilimlerinin konusu, toplum içinde yaşayan insanların davranışları, doğa bilimlerinin konusu ise canlı ve cansız varlıklardır. İnsan irade sahibi bir varlıktır, bu sebeple olaylar karşısında edilgen bir durumda kalmayıp, olayın kendisini değiştirebilmektedir. Sosyal değişme, gelenek, görenek, kurumsal yapı vs. gibi faktörleri matematikle ölçmek bazen olanak dışıdır. Oysa doğa bilimlerinde matematik tekniklerinin yoğun şekilde kullanılması, bu bilimlerin gelişmesinde önemli derecede etkili olmuştur. Sosyal bilimler; sosyoloji, antropoloji, psikoloji, dil bilimi, tarih gibi bilimlerden oluşur.

Bazı bilim adamları insan ve içinde insan olan olay ve ilişkilerin, doğa bilimleri anlamında incelemeye tabi tutulamayacağını ileri sürer. Onlara göre sosyal dünya, değişmeyen gerçeklerden değil amaç, niyet ve algılamaya göre değişen hareket ve davranışlardan oluşur. Bu düşünürlere göre amaca dönük, kişi için anlamlı ve kasıtlı faaliyetler belirli kurallara göre gerçekleşmez. Bunlar deneysel olarak test edilemez. Ayrıca önceden tahmin edilmeleri de kolay değildir. Dolayısıyla, sosyal bilimler bu tür olaylarla ilgili açıklama ve tahmin yerine, bu olayların “yorumunu” veya bu olayları anlamlı hâle getirecek açıklama denemelerini yapabilir. Çünkü doğayı oluşturan ve doğa bilimlerinin alanına giren konular ve olaylar, sosyal olaylardan farklıdır.

Bir diğer görüş, sosyal olayların da doğa olayları gibi ve aynı şekilde incelenebileceği yönündedir. Bu görüş, biraz da doğa bilimleri yöntemlerinin, sosyal olaylara da uygulanabileceğini düşünmekten kaynaklanmaktadır. Bu görüşü ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisine göre, bilimsel çalışma sadece görünen, ölçülebilen ve gözlemlenebilen olayları kapsamaz. Görülemeyen fakat varlığı gösterilebilen olayları, özellikleri de kapsar. Örneğin fizikteki “elektronlar”, “quark”lar gibi. Dolayısıyla sosyal olaylarla ilgili kavramlar, mekanizmalar net olarak belirlenip tanımlanabilirse doğa bilimlerindeki gibi bir yaklaşımla incelenebilir.