İlahi Adalet
İlahi olsun olmasın tüm inanç sistemleri yaşanılan olayların hangi bağlamda değerlendirileceği konusunda yönergeler içerirler.
Bu gece eğlenmek için dolar banknotlarına ihtiyacım yok. Paraya ihtiyacım yok. Ritmi hissedebildiğim sürece. (Cheap Thrills adlı şarkıdan)
Hayatta en çok neye ihtiyaç duyarız. Doğaya mı, bir başka insanın arkadaşlığına mı, hayvanlara mı ya da sadece paraya mı?
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine bakarsak, listenin başını hayatta kalma dürtülerinin oluşturduğunu görebiliriz. Vücudumuzun ihtiyaçlarını karşıladığımız anda diğer konular belirmeye başlar. Güvende miyiz, huzurlu muyuz, arkadaşlarımız var mı, arkadaş olmaya layık birisi miyiz?
Milyonlarca imkân, olasılık, seçenek ve binlerce şanssızlık arasında kendimizi gerçekleştirmeye çalışırız. Öyle ki, daha en başta birçok şeyi biz seçmemişizdir bile. Paket bir hayatımız varmış gibi hissederken, birdenbire kendimizi gerçekleştirme sorumluluğu ile yüzleşiriz.
İnsanların kendilerine ait doğruları işte bu tarz bir süreçte şekillenmeye başlar. Bazıları birilerini kendine örnek almak gibi kolay görünen bir yol benimserken, bazıları da olmak istemedikleri kişi üzerinden doğruluk ilkeleri oluştururlar. Tahmin edersiniz ki tüm bunlar listenin en başındaki dürtülerimizin esaretinde gerçekleşir.
Yaşadığımız çevrede kabullenilen biri olmakla, bizi kabul edecek bir topluluğa katılmak arasında gelgitler yaşarız hayat boyunca. Öyle bir durum söz konusudur ki eğer kötülerin arasında iyi biriyseniz, kabul edilebilir birisi değilsinizdir.
En çok neye ihtiyaç duyarız öyleyse?
En çok içimizdeki ritmi duymaya ihtiyaç duyarız sevgili okur. Hayatın ritmine uyum sağlamanın yegâne yolu da kendimizi ve şartlarımızı duyumsamaktan geçer.
Enteresan bir final yapalım. Şartlar bizi her koşulda ölüme sürükleyecektir.