Sahici Tövbe ve İstiğfar
Geceleri bir miktar kalkıp Kur’an’ı tetkik etmiyoruz. Bu yüzden, gündüzleri nerede ve ne kadar yanlış yaptığımızı bilmiyoruz.
Geceleri bir miktar kalkıp Kur’an’ı tetkik etmiyoruz. Bu yüzden, gündüzleri nerede ve ne kadar yanlış yaptığımızı bilmiyoruz.
Kadir, bizim de kadr ve haysiyet diye ifade ettiğimiz şekilde şeref ve büyüklük anlamında olmasıdır ki “azamet ve şeref gecesi” demek olur.
Sahurda ne yapıyoruz? Rabbimizin bizden istediğini mi yapıyoruz yoksa kendi bildiğimizi mi okuyoruz? Bu konuya sahurun anlamıyla başlıyoruz.
Allah nezdinde mümin sayılabilmek için, kişinin, yaratıcısının kendisinden istediği vazifeleri mutlak surette yerine getirmesi gerekir.
İslâm kelimesinin çeşitli eserlerden derlediğimiz tariflerini vereceğiz. Önceden bildiğimiz gibi miymiş yoksa değil miymiş göreceğiz.
Biz bu Kitabı sana boş yere değil, aksine bir gaye uğruna yani insanların ve cinlerin bana kulluk etmesi adına lütfettik.
Tevbe 127’de indirilen ayetlerin bazı kişiler tarafından tenhalarda uygulandığını ve bu kişilerin birbirlerini kolladıkları anlatılmaktadır.
Mevzuya başlarken, en önce şu husus hatırlatılmalıdır: Âlimler, ille de Arapçayı bilenler değil, Kur’an’ın dilini çözenlerdir.
İslâm âlimleri arasında, dinî hayatın bütünlüğü açısından imanla amel arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunda ihtilâf yoktur.
Müdaffif, “ölçüde ve tartıda hile yapan, ölçü ve tartıyı kendi menfaatine eksik tutan, eksik ölçüp tartan” anlamına gelmektedir.
Münafığın küfrü, kafirin küfründen daha çirkindir. Çünkü münafık, kafirde bulunmayan başka çirkinliklerle de vasıflıdır.
Allah’a itaat eden insanlar ile Allah’a isyan eden şeytanlar ve şeytancılar, birbirlerinin ezeli ve ebedi rakipleridirler.
Gecelerin diriltilmesi, istiğfar iledir. Ayrıntısını merak edenler, yazının gerisini okumaya kendilerini ikna etmelidir.
Özel İsrâ, Efendimizin hususi olarak yaşadığı bir hadisedir. Genel İsrâ ise, her müminin gecenin bir bölümünde yapması gereken ödevidir.
Irkçı senatör Fraser Anning: “İslâm dinine mensup olanların bugünkü saldırıda katil pozisyonunda bulunmamaları, kendilerini suçsuz yapmaz.”
Reğâip, ısrarla yapılacak ve temelli kaçınılacak eylemler, Kur’an’da sıralanıyor. Buna rağmen dindarlar uydurma hadislerle oyalanıyor.
Üç aylar, Receb, Şâban ve Ramazan aylarını birlikte ifade eden bir tabirdir. Receb, Hicrî ayların yedincisi, üç ayların ilkidir.
Kur’an’ın, sağları ikaz etmek için indirildiğini belirten âyetin Yâsin’de geçmesi, sûrenin dirilere okunması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kur’an’ın, sağları ikaz etmek için indirildiğini belirten âyetin Yâsin’de geçmesi, sûrenin dirilere okunması gerektiğini ortaya koymaktadır.
"Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi de Yâsîn’dir. Ümmetimin her ferdinin kalbinde Yâsîn’in yer edinmesine epeyce sevinirim."
"Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi de Yâsîn’dir. Ümmetimin her ferdinin kalbinde Yâsîn’in yer edinmesine epeyce sevinirim."
İbni Hibban, “Ölülerinize Yâsin okuyunuz” hadisini, ölmüşlere değil, “ölmek üzere olan kimselere okuyunuz.” diye açıklamaktadır.
Eûzü billêhi mineşşeydânirracîm ifadesi, Kur'ân-ı Kerîm'in herhangi bir sûresinde bulunan âyet veya âyetten öğrenilen bir cümle değildir.
İbni Hibban, “Ölülerinize Yâsin okuyunuz” hadisini, ölmüşlere değil, “ölmek üzere olan kimselere okuyunuz.” diye açıklamaktadır.
Kur’an’ı Muhammed yazdı diyorlar. Başına ne geleceğini bilmiyorlar. Rasül de sınırı geçemez, Kur’ân’a müdahale edemez.