İç Hatları Temizleyen Terapi

21.10.2020 / Deneme / Genel

Matrix metaforundan yola çıkarak, olumlu düşüme üzerine bir düşünce jimnastiği. 

İç Hatları Temizleyen Terapi

Yolculuğun Başı: “Bu Hat Temiz mi?”

Trinity… “Sen o’sun Neo” ya gelinceye kadar arayış içinde olanlardan seçilen yüzlerce kişinin içinde en seçkin olanlardan biri. Kurtulmuşların gemisi olan Nebuchadnezzar’da rütbesi Neo’dan yüksek özgürlük savaşçısı bir asker, bilgelik frekansında bir kadın, Neo’nun fahri koruyucu meleği ve bir âşık. “Beyaz tavşan”ın, Neo’yu kendisine getireceği “harikalar diyarı”nın perisi. Başka bir literatürde Gönül Yusuf’unun Züleyhası.

Bu hikayede, Matrix uykusundan, “ölmeden önce ölerek”  Neo’dan önce uyananlardan. Düşler dünyasından uyanma çağrısında Morpheus ne kadar akıl hocasıysa, Trinity de o kadar kalp pusulasıydı Neo’ya. Peki, milyarlarca insan, sistemin figüranıyken Morpheus, Trinity, Neo ve diğerleri, nasıl olmuştu da temiz bir hat bulup, gerçeğin çölünün kızgın kumlarından, özgürlük çağrısının buz gibi ama hayat veren sularına geçiş yapabilmişlerdi? Şimdilik bunlar cepte kalsın, biz köyümüze geri dönelim!..

iç hatları temizleyen terapi

Tavşan Yattığı Yerden Belli Olur

Birkaç saat sonra doğumunu müjdeleyeceği günü karnında taşıyan gecenin şefkatli göğsüne yaslamıştık ruhumuzu. Sözü balla kesiyorduk. Sıcak ve taze çayımız tadını kelimelerimizden alıyordu, Ne var ne yoklarla yoklanır ya çoğu zaman düşünceler… Kimi, heybesinde olandan ikram eder… Kimi, kimseye bir şey kaptırmamak için ağzını sıkı sıkıya bağladığı, bu yüzden kimseden de pek bir şey alıp koyamadığı heybesini açmayı akıl bile edemeyecek bir erinmeyle eriyip gider!.. Kimi de elmasları, incik boncuğa harcamayalım diye mücevherci olduğunu fark ettirmeden geçer gider!.. Her toprak, her taş bir değil ya...

iç hatları temizleyen terapi

Bizse, kıtaları birbirine bağlayan İstanbul’un, bitip tükenmez enerjisinin yoğun akıcı olduğu, gök mavisiyle, deniz mavisinin birleştiği çizgide, haşmetli duruşuyla yüzyıllara meydan okuyan, yeni çağın en gür sadâsının şifrelerini sabah akşam çağlamak gibi yüce bir sorumluluğu başında taşıyan, kollarını semâya kaldırmış heybetli dua abidelerine nazır bir Haliç köşesinde, küçük bir meclis kurmuştuk.  

Laf lafı açarken konu “derdimiz”e geldi!.. Ortaya atılmıştı bir kere!.. “Nedir derdin?” dediklerinde;  “Başarısızlık” kelimesi büyük bir rahatlıkla döküldü dudaklarından! Puan vermesini istedi üstat… Bir tereddüt etti. “10’luk sistemle mi cevaplasam yoksa 100’lük sistemle mi?” Ama, 100 bile yetmemiş olacak ki, “150 üzerinden 150 başarısızım” dedi. “Peki, hangi konuda?” diye sorunca “Hemen her konuda!” deyivermesin mi? 

Sonra şunu istedi aramızdaki sevgili eğitici; şöyle diyecekti o kişi: “Hemen her konuda başarısız olmama ve bundan nefret etmeme rağmen kendimi seviyorum” Bunu tekrar tekrar söylemesi gerekiyordu. Yeterince söyledikten sonra bu cümle “Hemen her konuda başarısız olmama rağmen kendimi seviyorum”a dönüştü. En sonunda ise ne olsa beğenirsiniz? “Kendimi seviyorum” ifadesi kalmasın mı ?!

Bu bir terapiydi. Ne oldu, nasıl geçti bu terapi? O, başarısızlık düşüncesinin % 40’lara indiğini söyledi” Arada en az %60’lık fark var. Çünkü bu, gerçek bir düşünce değil, duyguların şişirmesiyle oluşan bir psikolojik bir farktı. “Başarı” sadece bir misal, yerine her şey konulabilir. Ama ne olursa olsun, insanın “olumlu düşünceler” içinde “ümit”li, kendinden hoşnut, kendiyle barışık olması, insanın ihtiyaç duyduğu güven atmosferi için olmazsa olmaz nitelikte. Kendini seven, kendinden razı olan bir insan fikri hür, vicdanı hür değil de nedir? 

Bu, her şey güllük gülistanlık, “aslanız, kaplanız, her şey içimizde, her şey elimizde, hepimiz küçük tanrıcıklarız !!!” falan tarzında bir şey değil. Bu, dünyanın en yitik adamı da olsan, en bitik kadını da olsan, hatalarının farkında olman ve onları kabul etmene rağmen, çözüm için olumlu düşünme yeteneğini kaybetmemenin gerekliliği üzerinedir. Ne dersiniz? Siz de size göre “dert” olan bir konuda yukarıdaki terapiyi uygulamak ister misiniz?