İnceleme: Süpermen ve Uğur Böceği

06.01.2022 / Kültür / Sanat / Genel

Ahmet Şerif İzgören’in yazdığı bu eser, yalnızca yaşadıklarını içtenlikle yazdığı bir hatırat değil, bir iyilik hareketinin başlama sebebidir.

İnceleme: Süpermen ve Uğur Böceği

Kendi başından geçen olaylardan bazılarıyla başkalarının hatıralarından derlediklerini bir araya getirerek oluşturduğu ve temelinde “iyilik, hoşgörü, vicdan” ve benzeri temaları işlediği hikayeler ile her gönle ve kalbe girmeye çalışan başarılı yazar, kitabın sonunda Türkiye Uğur Böcekleri Projesi (TUV) kapsamında Türkiye’nin birçok şehrinde eğitim veren öğrencilerine yer vermiştir.

Kitabın içerisinde genel anlamda popülarizm eleştirisi yapan ve popülizm ile birlikte hayatımızın vazgeçilmezi olan tüketim çılgınlığının sadece maddi anlamda değil manevi olarak da zararını tüm insanlık adına inceleyen Ahmet Şerif İzgören, bölüm aralarında verdiği haber küpürleriyle de dikkatimizi toparlamamızı sağlamaya çalışmaktadır.

random haber küpürleri

Aslında kitabın yayınlandığı tarihten yaklaşık 1 sene önce İzgören Akademi Eğitim ve Danışmanlık şirketi tarafından başlatılan Uğur Böcekleri projesi, kitaptan sonra hayatına yeniden yön veren birçok kişi tarafından fazlasıyla sahiplenir ve günümüzde de etkinliğini devam ettirmektedir.

Bu noktada Sayın İzgören’in, kitabında da yer alan şu cümleleri oldukça dikkat çekmektedir:

Ülke ikiye bölündü!

İşte size bir tercih hakkı: Ya Süpermen olacaksınız ya da Uğur Böceği!

Süpermen hayal ürünüdür; Uğur Böceği ise gerçek!

Süpermen ünlüdür; Uğur Böceği ünlü değildir!

Amacım sizi bu sıradan ülkedeki olağanüstü insanlarla tanıştırmak. Bu olağanüstü insanların ortak bir özelliği var; Hepsinin hayatı çok sıradan. Kafanız karıştı değil mi?

Keyifle okuyacağınız gerçek yaşantıdan hikayeler ile bir çırpıda bitirebileceğiniz Süpermen ve Uğur Böceği kitabını sadece okumak için değil, bir nebze de olsa bakış açınızı değiştirebileceği düşüncesiyle de temin edebilirsiniz. Satın almak için tıklayabilirsiniz.

Kitapta İlgimi Çeken Kısımlar

Yirmi yaş dişinin gereksiz olduğunu duymuştum. Allah bir diş vermiş, hiçbir işe yaramıyor. Ağrımak dışında… Ağrıyınca çektiriyorsun, canın yanıyor. Sadece bu işe yarıyor işte. Eh be Allahım, işe yaramayan bir dişi niye verip bana böyle azap çektiriyorsun?

Kişisel yorumum (K.y.): Benzer düşünceleri aklımdan geçirdiğim olmuştu. Özellikle üniversitenin ilk yıllarında, yamuk dişlerimi düzeltmek maksadıyla gittiğim dişçide, ilk iş olarak 20'lik dişlerimin alınmasının hayır olacağını söyleyen doktorumun tavsiyesini dinlemiş ve ikisini birden küçük bir operasyonla aldırmıştım. Gerçekten acısı, ayağımın yanığından sonra ikinci sıraya yerleşmişti.

Bakışları McDonalds'ın kızgın kanserojen patates yağları gibi. "Hayırlı işler birader!" dedim. Cevap vermedi orta boy menü.

"Bunun neresi önsöz?" diyeceksiniz. Haklısınız, bunun neresi önsöz? Bu böyle bir kitap işte… Neresi önsöz, neresi sonsöz belli değil. Bittiğinde çok şaşıracaksınız. Çok az kitap ruhunuza bu kadar dokunacak.

Sakın başaramadıklarınızla ilgili etrafı, kaderi falan suçlamayın. Dürüst olun.

Hala dizine yatabileceğiniz birileri varsa hayatınızda, ne olur bol bol yatın; sonra çok özlersiniz.

K.y.: Her zaman bu düşüncelerle yaşamaya çalışıyorum.

Sadece kendi ekmeğinizden, yemeğinizden biraz verip bir öksüzü büyütebilirsiniz.

Matematiği, fiziği, dersaneyi boşverin dostlar. Ne yapın edin çocuğunuza "sevmeyi, saymayı" öğretin.

Çavuş, askerleri toplamış ders anlatıyormuş. Kendisine ezberletilen tüm bilgileri anlatmış. "Dünya yuvarlaktır, kendi etrafında ve güneşin etrafında döner." Askerlerden biri el kaldırmış: "Madem dönüyor, biz niye aşağıya düşmüyoruz peki?". Çavuş durmuş, hiddetle cevaplamış: "Biz de biliyoruz dünyanın dönmediğini, derstir bu ders!"

"İşinizden emekli olursunuz; ama tutkularınızdan olamazsınız."

Funda Sayan, daha önce pek yapmadığı bir şey yapar. Okumaya başlar, çok okur. Felsefe kitaplarını, Kur'an'ın meailini hatta masalları okur. Etrafındakiler "Âlim mi olacaksın?" diye dalga geçerler. O, "En azından zalim olmayacağım" der.

K.y.: En azından zalim olmayalım!

Bacağınız olacağına, hayalleriniz olsun.

K.y.: Bu sorunun kendi içinizde cevabını verebilir misiniz?

Etrafınıza bir bakın; etraf mazaretli adamlarla dolu. Hepsi sağlıklı, genç; ama sürüyle umutsuz, mazaretli donuk bakışlı, okumayan, araştırmayan sadece seyreden sürüyle insan. Bu sene devlet memurluğu sınavına 1.900.000 kişi girmiş. Tüm ülke yapılamayan işler, berbat sonuçlarla dolu. Hiçbir işi doğru dürüst tamamlanmayan, asfaltları bir yılda bozulan, elektriği, suyu hep kesilen, sokakları tinercilerle dolu, öğretmenleri, öğretim üyeleri kendini geliştirmeyen, pratikten uzak, gazetecileri, politikacıları kucak kucağa oturan, hekimleri, sadece muayenehanesine gelenlere doktorluk yapan, herkesin yalan söylediği bu ülkeye bir bakın. Herkesin bir mazareti vardır. Etrafta da devamlı suçlular vardır. Suçu hiç kimse değilse, o zaman da kaderdir. Bakın Sabriye'nin hayatına, hiç mazaret yok. Bakın bu güzel kızın gözlerine, hiç şikayet yok. Bakın Sabriye'nin yaptıklarına, hiç hata yok. Bakın Sabriye'nin gözlerine, çoğumuzun gözlerinde o ışık yok. "Aslında benim de gözlerimde o ışık olurdu; ama biz Almanya'da doğmadık ki. Onlar Avrupa Birliği vatandaşı, geliri yüksek..." diyenleri duyar gibiyim.

Siz inkar edin, bu ülke yolsuzluk sıralamasında dünya dördüncüsü. Geçen, "Dünya 77.si"" diye bir haber çıktı; emin olun, onu rüşvetle ayarlamışızdır; dünya dördüncüsüyüz.