Hiç Değilse
Bir Haliç gecesinde sahil kenarında yürürken gökyüzünün, yeryüzündeki tüm atom parçacıklarını kaplaması ile döküldü bu satırlar.
Eşari: “Havva, Asiye, Sare, Hacer, Meryem ve Hz. Musa’nın annesine meleğin geldiği Kur'an’la sabit, şu halde peygamber olabilirler diyor.”
Kadının peygamberliği Razi’nin tefsirinde yer verdiği konulardan biridir. Konu içerisinde değerlendirilecek iki kadın vardır. Bunlar Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem ve Hz. Musa’nın annesidir. “Eşari, peygamberliğini kabul ettiği altı kadın sayar: Havva, Asiye, Hz. Musa’nın annesi, Sare, Hacer, Meryem (Kadınlar veli, şehid, Saliha olabildiklerine göre niçin peygamber olamasınlar deniliyor) Bu sayılan altı kadına meleğin geldiği Kur'an’la sabit, şu halde peygamber olabilirler diyor.”250
İtikat yönünden Eşari olmasına rağmen Razi, kadınların peygamber olamayacağını söyler. Razi’ye göre Hz. Meryem bir ayet (mucize) kılınmıştır. Çünkü Hz. Meryem erkeksiz hamile kalmıştır, cennetten gelen yiyeceklerle beslenmektedir ve Hasan Basri’den bir rivayete göre hiçbir zaman annesini emmemiş ayrıca tıpkı Hz. İsa’nın yaşındayken konuşmuştur.251
Razi tüm bunların Hz. Meryem’in gösterdiği kerametler olduğuna inanır. Mutezili Kâdı’ya göreyse tüm söylenenler doğru ise bu Hz. Zekeriya’nın bir mucizesi olur. Çünkü Hz. Meryem bir peygamber değildir, olamaz. Kâdı, Mutezile kelamcısı olduğu için kerameti kabul etmez. Razi, Kâdı’nın söylediklerine itibar edilmez diyerek evliyanın kerametini kabul eder. Hz. İsa’nın babasız doğmuş, Hz. Meryem’in de oğlunu babasız doğurmuş olması ile ikisi de alışılmış olan âdeti bozmuşlardır ve bu enteresan noktada müşterektirler.252
250 Tümer, Günay, Hıristiyanlıkta ve İslam’da Hz. Meryem, s.169
251 Tefsîr-i Kebîr, XVI, 224
252 Tefsîr-i Kebîr, XVI, 430-431; ayrıca bkz. Mefâtihu’l-Gayb, VI/304 Âli-İmran, 42-43; özellikle Tefsîr-i Kebîr, VI/282-285 Âli-İmran 37. ayetin tefsirinde konuyla ilgili geniş açıklamalar yapılmıştır.
Hz. Musa’nın annesine vahyedilmesinin yer aldığı 20/Taha suresi 38-39 ayetiyle “Andolsun ki, biz sana, diğer bir zamanda da, annene vahyolunacak olan şeyi; ilham ettiğimiz vakitte de lütfetmiştik ve (kendine) "Onu tabuta koy da, denize at ki, deniz onu kıyıya atsın, onu benim de kendisinin de düşmanı olan biri alacak diye emretmiştik” ilgili yaptığı açıklamalarda ise Razi bu ayetten anlaşılan vahiy ile peygamberlere gelen vahyin kastedilmediğini hem hüküm vermeye (hâkim olmaya), imam (devlet başkanı) olmaya hatta İmam Şafii’ye göre kendini evlendirmeye bile salahiyetli değilken kadının peygamberliğinden hiç bahsedilemeyeceğini ifade eder.
Buna ‘Biz senden evvel de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik’ (21/Enbiya, 7) ayetini delil gösterir. Ayrıca Razi Kur’an’da “vahiy” kelimesinin hep “peygamberlik” manasını da ifade etmediğini nitekim ‘Rabbin bal arısına vahyetti ki…’ (16/Nahl, 68), ‘Hani havarilere şöyle vahyediyordum…’ (5/Maide,111) ayetlerinde bunun açık olduğunu belirtir.253
Ayrıca Razi Nahl suresinin, 43-47. ayetleri ile Yusuf suresi 109. ayetlerde yaptığı açıklamalarda da kadın peygamber olamayacağını belirtmektedir.254
Kadının yöneticiliği konusunda değerlendireceğimiz kadın ise Sebe ülkesinin melikesi yani yöneticisidir. Sebe melikesi ile Süleyman peygamber arasında geçen olay Neml suresinde anlatılmaktadır. Razi, Sebe melikesinin adının Belkıs binti Şurahil olduğunu, babasının Yemen topraklarının hükümdarı olup o ve kavminin güneşe tapan Mecusilerden olduğunu nakleder.255
253 Tefsîr-i Kebîr, XV/504
254 Tefsîr-i Kebîr, XIV/224-225; Tefsîr-i Kebîr, XIII/365
255 Tefsîr-i Kebîr, XVII, 416
Hz. Süleyman’ın kuşlarında Hüdhüd bir gün Sebe’de yaşayan, büyük bir tahtı olan ve güneşe tapan bir kavmin bir kadın hükümdar olduğunu Hz. Süleyman’a haber verir.256
Hz. Süleyman, Sebe melikesine ülkesini kendisine teslim etmesini içeren bir mektup gönderir. Belkıs bu mektuba vereceği cevap için ülkenin ileri gelenlerine danışır. Onlar da kararı Belkıs’a bırakırlar.257
Belkıs Hz. Süleyman’la yaptığı görüşmeler sonucu ona teslim olarak Müslüman olur.258
Razi, Belkıs ile Hz. Süleyman’ın evlenip evlenmediği ile ilgili şu rivayeti aktarır: “Âlimler, Hz. Süleyman'ın, o kadınla evlenip evlenmediği, hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ulemanın açıklamalarından anlaşılan, onun o kadınla evlenmiş olduğudur. Hâlbuki bunun bilgisi ne Kur'ân'da yer alır, ne de sahih bir hadiste... Ibn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre, Belkıs Müslüman olunca, Hz. Süleyman ona, ‘Kavminden, seni evlendirebileceğim birisini seç.’ dedi. Bunun üzerine kadın, ‘Böylesi bir saltanatı olan benim gibi bir kadınla, (alelade) adamlar evlenmez.” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman, ‘Nikâh İslâm'dandır.’ deyince de kadın, ‘Eğer durum böyleyse, beni Hemdan hükümdarı Tübba ile evlendir.’ dedi. Bunun üzerine de Hz. Süleyman onu, onunla evlendirdi. Sonra da onları Yemen'e gönderdi ve o kadın, kraliçeliğini devam ettirdi. Allah en iyi bilendir.”259
256 27/Neml, 20-24
257 27/Neml, 29-33
258 27/Neml, 41-44
259 Tefsîr-i Kebîr, XVII/434
Razi, Sebe melikesinden yola çıkarak kadının devlet başkanlığı meselesinde herhangi bir yargıya varmaz. Ancak 20/Taha suresi 38 ve 39. ayetlerinin tefsirinde kadının peygamberliği konusunda yaptığı açıklamalarda kadının hüküm vermeyeceğini (hâkim olma) ve imam (devlet başkanı) olmayacağını ifade etmektedir.260
“Kadının Yöneticiliği Meselesi” adlı çalışmasında Kadir Güler, klasik dönemde kadınların idarecilik yapamayacağı görüşünün egemen olduğunu belirtmekte ve geleneksel yaklaşımın bu yorumlarının, erkek bakış açısını, kadınla ilgili kendi dönemlerinde var olan tarafgir anlayışları ve önyargıları yansıtması, hepsinin sadece erkekler tarafından yazılmış olması, yorumlarda erkeklere yer verilmesi, lafızcı ve parçacı yaklaşım sunmaları ve hermenötik bir ilkeye dayanmadıkları için gelişigüzel olmalarından dolayı eleştiriye açık bir yapıya sahip olduğunu vurgulamaktadır.261
“Belkıs iyi bir idareci olmasına rağmen kadın olduğu için idarecilik konusunda iyi bir örnek olarak kabul edilmemektedir.” diyen Amine Vedud ve pek çok çağdaş dönem düşünürü Kur'an’ın yöneticilik konumunun kadın için uygunsuz olduğuna ilişkin hiçbir ifade kullanmadığını; tam aksine Kur'an’daki Belkıs kıssasının onun hem siyasal hem de dinsel uygulamalarından övgüyle söz ettiğini belirtmektedir.262
Sebe melikesinin yönetici olmasından yola çıkarak kadınların devlet başkanlığı yapabileceğini ileri sürenler olduğu gibi bu kıssanın İslamiyet’ten önceki dönemi anlattığı için böyle bir çıkarımda bulunulamayacağını ileri sürenler de vardır.263
260 Tefsîr-i Kebîr, XV/504
261 Gürler, “Kadının Yöneticiliği Meselesi -Bir Hadisin Okunuşu ve Eleştirisi-”, Dini Araştırmalar, c.4, sy.11, s.85
262 Gürler, “Kadının Yöneticiliği Meselesi -Bir Hadisin Okunuşu ve Eleştirisi-”, s.87; Sebe Melikesinden yola çıkarak kadının devlet başkanı olabileceğini savunanlara Akdemir, Salih, “Tarih Boyunca ve Kur’an-ı Kerim’de Kadın”, İslami Araştırmalar, V/4, 1991, s.270; Karaman, Hayreddin, İslam’da Kadın ve Aile, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1995, s.85
263 Beşer, Faruk, Kadının Çalışması, Sosyal Güvenliği ve İslam, Nun Yay, İstanbul, 1995, s.116-124; Topaloğlu, İslam’da Kadın, s.273-274
Bu görüşte olanların ileri sürdüğü diğer bir delil de Sebe melikesinin Hz. Süleyman’a teslim olduktan sonra görevine devam ettiğiyle ilgili bir açıklama olmamasıdır.264
Bazıları da kadının yapısı gereği böyle bir görevi yerine getiremeyeceğini,265 ilim, fikir, sanat, spor, siyaset, iktisat, diğer kültürel faaliyet alanlarındaki başarıları itibariyle erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğunu ifade eder.266
Ayrıca Ebu Bekre hadisi ve diğer bazı hadislerle de kadının devlet başkanlığının yasaklandığı görüşünde olanlar da vardır.267
Hafsa Fidan kıssayı farklı bir bakış açısıyla değerlendirerek şunları söyler: “Kıssanın anlatıldığı nüzul dönemi ve ayrıca kıssanın baştan sona işlenişi (Kur’an’daki anlatıma göre Melike’nin hikâyenin sonunda bir olan Allah’a iman etmesi) göz önünde bulundurulduğunda onun temel vurgusunun güçlü bir kadın kraliçenin iman etmesi olduğu görülmektedir. Nitekim hem peygamber (Muhammed) hem de ona iman eden kişiler, Sebe kraliçesinin hikâye edildiği dönemde inen benzer temaları işleyen ayetlerde bu türden iman ve inkâr karşıtlığını işleyen kıssalar ile teselli edilmektedir.”268
264 Beşer, Faruk, Kadının Çalışması, Sosyal Güvenliği ve İslam, Nun Yay, İstanbul, 1995, s.116-124; Topaloğlu, İslam’da Kadın, s.273-274;
265 Sıbai, Mustafa, İslam’a ve Garblılara Göre Kadın, çev. İhsan Toksarı, Nida Yay, İstanbul, 1969
266 Uludağ, Süleyman, Sufi Gözüyle Kadın, İnsan Yay, İstanbul, 1995, s17
267 Gürler, “Kadının Yöneticiliği Meselesi -Bir Hadisin Okunuşu ve Eleştirisi-”, Dini Araştırmalar, c.4, sy.11, s.85; Hamidullah, Muhammed, “İslam Hukukunun Kaynakları Açısından Kitab-ı Mukaddes I”, Atatürk Ünv. İslami İlimler Fak. Dergisi, sy.3, Ankara, 1979, s.387
268 Fidan, Hafsa, Kur’an’da Kadın İmgesi (Doktora Tezi), Ankara Ünv. SBE, Ankara, 2005, s.132
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ (TEFSİR) ANABİLİM DALI
MEKKİ SURELERDE KADIN (RAZİ TEFSİRİ ÖRNEĞİ), Yüksek Lisans Tezi, SAFİYE GÜRLEVİK, Ankara-2006
İlave: En-NEML (18): Karıncalar
İsmini, on sekizinci ayetinde geçen ve Süleyman peygamberin karıncalarla iletişim kurduğunu anlatan ve "karıncalar" anlamına gelen neml kelimesinden almıştır.
Özelde “karınca” daha genelde “bir araya gelme yeteneğine sahip küçük ve hafif canlı” anlamına gelen Neml adını, içerisinde geçen tem-sili kıssadan alır.
NEML SÛRESİ (18): Ana karınca[nın kraliçeliğinden / egemenliğinden söz eden] sûre.
Sûrenin 18. âyetinde geçen “nemleh” kelimesi, yaygın kabule göre “bir karınca” anlamına gelmektedir. Fakat İmam Ebû Hanîfe hazretleri, ayetteki “gâlet” fiiline dayanarak bunun “dişi karınca” olduğunu söylemektedir (Zemahşerî).[1]
Neml’den ziyade bu isimle anılması gerektiği bizim önerimizdir.
SEBE MELİKESİ SÛRESİ: [Bu sûrede cinsiyeti erkek olan sultan Süleyman aleyhisselâmdan bahsedildiği gibi, bir de özellikle, biri hayvanlar diğeri ise insanlar âleminde söz/erk sahibi olan iki melikeden / egemenlik sahibi iki dişiden daha bahsediliyor. Böylelikle, “kadından yönetici olmaz, onun fikri sorulmaz” düşüncesinde olanların yanıldıkları ima ediliyor. İşte bu yüzden, tarafımızdan bu sûreye “Sebe melikesi suresi” denilmesi de öneriliyor.[2]
[1] GÂLE erkek, GÂLET dişi için kullanılan kiptir.
[2] SÛRE ESMÂSI, Kur’an Surelerinin İsimleri ve Manalarının Analizi, Abdurrahman DURDU