
Mehmet Okuyan'ın Tefsirinde Şefaat Meselesi
Şefaat, cennetteki derecelerin çift olması demektir.
Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabından bazı ilginç bilgileri derledim sizin için. Eminim sizin de ilginizi çekecektir.
Ahmet Ümit’in romanı yalnızca bir polisiye değil, aynı zamanda tarihle, mitolojiyle ve kültürel tartışmalarla iç içe geçmiş bir anlatı sunuyor. Kitaptaki olaylar, geçmişin günümüze yansımalarını sorgularken, bazı tarihi eserlerin gölgesinde şekilleniyor. İşte bunlardan biri: Zeus Sunağı.
Üst görselde gördüğünüz tarihi eser, Zeus Altarı (sunağı) olarak geçen bir anıt. Pergamon Krallığı zamanında, Zeus’a kurban sunmak için inşa edilmiş ve Yunan mitolojisinin en önemli savaşlarından biri olan Titanlar ve Tanrılar arasındaki mücadeleyi temsil eden kabartmalarla süslenmiş.
Sunağın etrafında, Zeus ve meşhur Yunan tanrıları, Gaia (Toprak Ana) ve titanlarının savaşı detaylı bir şekilde işlenmiş. Bu anıt, Yunan mitolojisini ve tanrılar dünyasının gücünü simgeleyen en etkileyici eserlerden biri olarak kabul ediliyor.
Bu görkemli sunağın frizlerinde mitolojinin en önemli savaş sahnelerinden bazılarını görebiliriz:
Zeus’un Porphyrion’a karşı savaşı
Athene ve Nike’nin Alkyoneus’a karşı mücadelesi ve Gaia’nın yer altından çıkışı
Bu frizler, tanrıların kaosa ve karanlığa karşı verdiği mücadeleyi ölümsüzleştirirken, Pergamon halkının Zeus’a duyduğu bağlılığı da gözler önüne seriyor.
Pergamon Zeus Sunağı’nın olması gereken tam halinin minyatürü, Miniatürk’te sergileniyor. Ancak gerçek Zeus Sunağı şu an Türkiye’de değil.
Tabii ki güzel ülkemiz Türkiye’den...
Şaşırmadığınızın farkındayım.
Bu önemli anıtın Almanya’ya nasıl götürüldüğü ise tarihin tartışmalı sayfalarından biri.
Zamanında, yol yapmak için ülkemize gelen Alman mühendisi Carl Humann, kazılar sırasında bu anıtın parçalarına rastlıyor. Bunun üzerine hem yol çalışmaları hem de arkeolojik kazılar birlikte yürütülüyor.
Başlangıçta anlaşmaya göre Alman hükümetinin payı sadece üçte bir olacaktı. Ancak Alman arkeologlar ve yetkililer, o dönemdeki Osmanlı yönetimiyle çeşitli diplomatik yolları ve maddi ödemeleri kullanarak 200’den fazla parçayı Berlin’e götürmeyi başarıyorlar. Ve sonunda Berlin’deki Pergamon Müzesi kuruluyor.
Bu noktada önemli bir gelişmeye de değinmek gerekiyor. 2020 yılında, dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Zeus Sunağı’nın hukuksuz bir şekilde kaçırıldığını ve Türkiye’ye geri getirilmesi için çalışmalar başlattıklarını açıklıyor.
Ancak böylesine büyük eserlerin iadesi her zaman karmaşık hukuki süreçlere tabi. Bu girişimler nasıl sonuçlanacak, sunağın geleceği ne olacak, zaman gösterecek.
Kayıp Tanrılar Ülkesi sadece bir polisiye roman değil; aynı zamanda mitolojiyi, tarihi eserleri ve toplumsal hafızayı sorgulayan derin bir anlatıya sahip.
Kitapta işlenen cinayetler, Yunan mitolojisine atıfta bulunarak işleniyor. Ancak daha da ilginç olan şey şu: “Şüpheliler incelenirken, bazı kanıtlar Nazileri işaret ediyor.”
Bu noktada kitap, “Yunan mitolojisiyle Almanya arasında bir bağ var mı?” sorusunu ortaya atıyor.
Kitapta en dikkat çekici noktalardan biri, Hitler’in mimarı Albert Speer’in tasarladığı Nüremberg’deki Zeppelin Tribünü’nün, Zeus Sunağı’na benzemesi.
Hitler’in kendisini Zeus gibi, yani bir tanrı gibi görmesi bu benzerliği açıklayan en güçlü iddialardan biri.
Zeppelin Tribünü’nün mimari yapısı, Zeus Sunağı’na fazlasıyla benziyor. Ancak en çarpıcı benzerlik şu:
Zeus Sunağı’nda kurban edilen titanlar gibi, Zeppelin Tribünü’nde de Hitler’in konuşmaları sırasında birçok masum insanın ölümü emredilmiş.
Bu benzerlik, tarihsel açıdan tüyler ürpertici bir paralellik oluşturuyor.
Kayıp Tanrılar Ülkesi, yalnızca bir polisiye kurgu değil, aynı zamanda tarihin, mitolojinin ve modern siyasetin nasıl iç içe geçtiğini gösteren derin bir eser.
Zeus Sunağı, tarih boyunca tanrılara adanmış bir yapıdan, politik gücün sembolüne dönüşen bir mirasa sahip. Bugün Berlin’de bulunan bu anıt, hem geçmişin hem de günümüzün tartışmalarını içinde barındırıyor.
Ahmet Ümit’in romanı, bu eserler üzerinden tarihsel hafızayı sorgulamamızı sağlarken, aynı zamanda geçmişin bugüne nasıl yön verdiğini ve politik güçlerin mitolojiye nasıl anlamlar yüklediğini gözler önüne seriyor.
Eğer tarih, mitoloji ve polisiye unsurlarını iç içe geçiren kitapları seviyorsanız, Kayıp Tanrılar Ülkesi tam size göre!