Din ve Ahlak
Diamond Tema ile Cemre Demirel’in Yer6 Film YouTube kanalında yayınlanan “Din ve Ahlak” konulu yayınına yönelik bir deneme yazısı.
İnsanoğlunun asıl mirası, ardında bıraktığı mesajlarıdır. Diktiğimiz binalar, sergilediğimiz sanat ve hatta yetiştirdiğimiz evlatlar bu mesajın birer açıklaması olsun isteriz.
Her yazar önemli cümlelerini satır aralarına koymak durumundadır. Şiirlerde de anlam bazen tek bir mısranın içinde gizlenir.
Mimaride ve sanatta da benzer bir durum söz konusudur. Tuvale aktarılmış bir resmin içinde küçük bir detay, kilise tavanına nakşedilen bir ikona yahut mimari bir esere eklenen küçük bir motif tüm hikâyeyi özetleyebilir.
Küçücük bir ters lale motifi için bir cami inşa etmeli, göze çarpmayan birçok detayla o küçücük motifin etrafını sarmalamalısınız. İçinde bazı tarihî karmaşık bilgileri gizleyen bir ikona için, bir kilise de tasarlayabilirsiniz. Sizin için hangisi uygunsa. Yazı yazabilir, resim çizebilir; kelimeler yahut çizgiler içerisine sizin için değeri olan bir şeyler yerleştirebilirsiniz.
Bazı kitaplarda olduğu gibi, her sayfaya yalnızca iki üç kelime ya da kısa ve yalın bir ifade yerleştirip milyonlara ulaşmayı da başarabilirsiniz. Bu tamamen sizin tarzınız ve hedeflerinizle ilgili bir şeydir.
Her ne kadar, bilhassa günümüzde üretilen fikirler, bestelenen şarkılar, kitap haline getirilen yayınlar; popülaritenin ve ardından da pek tabi, maddi olanakların artırılması amacına hizmet ediyor olsa da; ön yargılı olmamalı ve değerli olan fikirlerden, ifadelerden faydalanmasını bilmeliyiz.
Bir fikir, sanatsal bir çalışma, derinlerden kopup gelmiş bir melodi, ruhumuzda ufuklar açabilir ve bize, aslında olmak isteğimiz kişiye dönüşmeyle ilgili güç verebilir.
Öyleyse edebiyata ve müziğe kulaklarımızı tıkamamalı, içinde bulunduğu gübreliğin kötü görüntüsüne inat, bin bir güzellikle açmış çiçeğin sanatına da gözlerimizi kapatmamalıyız.
Çiçekten, böcekten, sanat ve edebiyattan bahsederek biraz polyannacı bir yaklaşım sergilediğimin farkındayım. Sanatsal yapıların, resimlerin, şarkıların, hikâye ve romanların tamamı, iyiliği ve güzelliği özetleyen detaylara sahip olmayabilir. İnsanlar özünde iyi olan tüm şeyleri, kendi karanlık dünyalarının yansıtıcısı olarak kullanmaya başlamış olabilirler. Böyleleri içlerindeki zehri, ikonlaştırdıkları karakterlerin hikâyelerini anlatma bahanesiyle diğer insanların zihinlerine akıtmak için süslü cümleler kurmaktan da çekinmeyeceklerdir.
İnsanların gerçeği dürüstçe ve en yalın haliyle ifade etmekten uzaklaştıkları böyle bir dünyada, satır aralarını iyi okumak bir mecburiyet haline gelecektir.
Çünkü okuyamadığımız zaman, kurguyu gerçek sanıp, anlamı iyi olanla kötü olanı ayırt edememe ve dolayısıyla iyiyi kötü zannedip, kötünün ardından gitme gibi bir duruma düşmek kaçınılmaz olur.
O kötü değil midir ki, bir delinin attığı taşı, kırk akıllıya çıkartmamak için uğraşmaktadır.