Covid-19 ve Toplumsal Ruh Sağlığı
Pandemi sürecinin dünya çapında ekonomiksel, sağlıksal ve sosyal alanlarda yaratmış olduğu negatif etki herkesçe bilinmekte.
Dünyada hali hazırda devam etmekte olan koronavirüs salgını neticesinde ortaya yeni kurallar ve sistemler çıkmış durumda. Koronavirüs sosyal yaşamımızı, iş hayatımızı, meslekleri ve küresel ekonomiyi, özellikle de turizm sektörünü de derinden etkiledi.
Bu küresel kriz karşısında dünya çapında turizmde başarılı olmak isteyen ülkelerin daha dinamik, daha çabuk adapte olabilen ve daha sistematik bir turizme ihtiyacı olduğu da gözlemlenmiş oldu.
Turizm, tüm dünyada sadece ekonomik olarak değil, sosyal-kültürel olarak da büyük çapta etkiye sahip sektörlerden biri. Turizm sayesinde farklı kültürlere sahip toplumlar birbirleri ile kaynaşıyor, gelinen coğrafyaya uyum sağlıyor ve tabi ki istihdam açısından birçok kişi bu sektör sayesinde gelir elde ediyor. Yani böyle bir sektörün sürekliliği büyük bir önem teşkil ediyor.
Fakat sürekli değişen küresel kurallar ile birlikte turizmden fayda sağlamak artık çok daha zor bir hale geldi. Peki, böylesine önemli bir sektörün sürekliliğini sağlamak adına neler yapılmalı? Biraz da onlara bakalım.
Öncelikli olarak turizmin dünya çapında güncellenmesi ve turizmcilerin modern koşullara uygun yeniliklere ayak uydurması gerekiyor. Turizmcilik sadece basit bir işletme ve kâğıt hesabı ile fayda sağladığınız bir sektör değildir. Profesyonel anlamda bir turizmcinin ilk olarak içinde bulunduğu dünyayı idrak edebilmiş olması lazım. Daha sonra güncel olayları takip ederek, doğrudan ve dolaylı olarak sektöre dair çeşitli analizlerde bulunması gerekir. Belirli etmenler neticesinde ön-görüşlü davranarak ezber bozacak çapta kararlar alabilmelidir.
İkinci olarak; turizmcilerin birey ve toplum psikolojisine hâkim olması gerekir. Çünkü turizm sektöründe her ne kadar sattığınız ve pazarladığınız şeyler nesnel görünse de aslında insanlara farklı ve heyecanlı bir deneyim pazarlanır. Ve bu pazarlama, bireylerin ve toplumların tanınması ve algılarının yönlendirilmesi ile gerçekleşir. Tüketiciye, olabilecek en iyi deneyimi mümkün olan en uygun fiyata satan turizmci iyi bir dönüt alır.
Üçüncü ve doğal olarak da, işveren ve işçi arasındaki değer yargılarının üst düzeyde tutulması geliyor. Özellikle pandemi dönemi gibi spesifik zamanlarda tüketici sırf eğlenmek için sağlığını riske etmek istemiyor. Bu durumu tersine çevirecek olan şey de kurumsal güven oluyor. Alanında uzman ya da tecrübeli olmayan personel ya da rehber çalıştıran gerek konaklamada gerekse servislerinde sağlık ve hijyen kurallarına uymayan şirketler haliyle gerekli dönütleri alamıyor.
Kendileri ve diğer aile bireyleri için güvenli ve kaliteli seyahati tercih eden tüketiciler, bir kurumun profesyonelliğini ve sağlık noktasında aldığı önlemleri öncelikli olarak personel üzerinde gözlemliyor. Alanında uzman ya da tecrübeli eleman bulunduran ve bu elemanlarını her türlü tedbire uygun hazırlayan firmalar tercih sebebi oluyor.
Genel olarak tüm başlıklara baktığımızda ortaya çıkan “bilinçli turizm” ana temasının, turizmin güncellenmesi ve turizmcilerin profesyonelliğini artırması adına uygulanması gerekiyor.