Müşteri İlişkileri Yönetimi’nin Kapsamı
Müşteri odaklı stratejiler geliştiren, müşteri verilerini toplayıp analiz ederek işletme süreçlerini optimize eden geniş bir kapsam sunar.
Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan genç yaşta tanışmış, birlikte birden fazla cinayet işleyerek “Türkiye'nin Otoban Katilleri” olmuşlardır.
Yiğit Bekçe 1977'de Gemlik'te, Mehmet Karahasan ise 1982’de Akyazı'da doğmuştu. Yiğit Bekçe ortaokul terkti. İlk suçunu 17 yaşında işlemiştir. Cinayetleri işlediği 2006 yılına kadar adam yaralama, gasp, hırsızlık gibi suçlar nedeniyle 18 sabıkası olan biriydi.
Mehmet Karahasan ise ortaokul mezunuydu, 14 yaşındayken ablasına sarkıntılık yaptığı gerekçesiyle bir kişiyi öldürmüş ve hapse girmişti. Yalnızca 4 yıl sonra henüz 18 yaşındayken hapisten çıkıp çeşitli işlerde çalışmaya başladı. Bu ikilinin yollarını kesiştiren ise uyuşturucu bağımlılıkları oldu. Uyuşturucu içerken tanışıp birbirlerinin sabıkalı olduğunu öğrenince samimi olan ikili haline geldiler.
19 Ekim 2006 günü çoktan arkadaş olan bu iki sabıkalı adam Bursa'daydı. Gece yarısı sularında Nevin ve Merih Süren çifti evlerine dönüyordu. Nevin Süren 6 aylık hamileydi yürümekte zorlanıyordu. Merih Süren ise arkalarında onları takip eden birilerinin olduğunu fark etmişti. Onların ayak seslerini dinleyerek yürümeye devam ediyordu. Eşini de korkutmak istememişti. Bu yüzden arkasına bile bakmadı göz ucuyla sadece eşine bakabildi. Olan bitenden habersizce yürüyordu. Ne yapacağını kestirmeye çalışırken önce bir patlama sesi duydu. Merih Süren dayanılmaz bir acı içerisinde yere yığıldı ve eşine sarıldı. Peş peşe patlayan tüfek sesleri duyuldu. Eşinin üstünden kalkamadı.
Adam hamile eşinin önüne kendisini koyarak seken saçmalardan korumayı başarmıştı ama yine de birkaç saçmanın kadının vücuduna isabet etmesine engel olamamıştı. Kendisi ise ağır yaralanmıştı. Çevreden yetişen vatandaşlar tarafından hastaneye kaldırıldıklarında her ikisinin de bilinci kapalıydı. Ne yazık ki bu saldırı günler sürecek bir cinayet zincirinin ilk halkasıydı.
Ertesi gece Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan cinayet zincirinin ikinci halkasına doğru yol alıyordu. 20 yaşındaki Hüseyin Çalışkan isimli genç adam gündüz üniversiteye gidiyor, geceleri Bursa Osmangazi'de bir dükkânda çalışıyordu. Akşam belli bir saatten sonra müşteri azalıyor dükkânda tek başına kalıyordu. O gün yine dükkândaydı ve kapıyı kilitlemek için dükkânın kapısına yönelmişti. Tam kapıyı kilitlemek üzereyken Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan kapıyı Hüseyin'e çarparak içeri girdiler.
Hüseyin Çalışkan çarpmanın şiddetiyle savruldu. O sırada adamlardan birinin elinde av tüfeği olduğunu gördü. Dükkânı soymaya geldiklerini düşünmüştü ve hemen kasada ne kadar para olduğunu kafasında hesaplamaya çalıştı. Bu iki soyguncu adamdan biri ona paranın nerede olduğunu sordu. Hüseyin'in onlara korkuyla patronun tüm parayı aldığını söylemesi onları hiçte tatmin etmedi. Tüfeği genç adama uzattılar ve tetiği çektiler. Hüseyin Çalışkan'ın cansız bedeni birkaç saat sonra dükkâna alışverişe gelen bir müşteri tarafından bulundu. Jandarma kriminal ekibi olay mahallinde yaptığı incelemede katillere ait en ufak bir ipucu bile bulamamıştı.
Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan tekrar yollardaydı. Ertesi sabah İzmit'e vardılar. Arabada giderken ikisi de bolca alkol almışlardı. Bitik bir haldeydiler. Fakat bu halleri ne yazık ki yine bir dükkânı gözlerine kestirmelerine engel değildi. Aksine onları bir kez daha suç işlemeleri için tetiklemişti.
Bir pişmaniye dükkânında çalışan 21 yaşındaki Fatih Kılıç isimli genç adam dükkânın önünde duran arabayı ve içinde av tüfeğiyle inen iki adamı fark etti. Her şey için çok geçti. Adamlar hızlıca dükkânın içine defalarca ateş ederek girdiler daha sonra kasadaki tüm parayı ve etrafta değerli gördükleri ne varsa çalıp kaçtılar. Fatih Kılıç ise vücuduna isabet eden kurşunlar yüzünden olay yerinde hayatını kaybetti.
Yalnızca birkaç saat geçmişti. Öğle saatleriydi. İki katil İzmit'ten Sakarya'ya geldiler bir benzin istasyonunda durdular. Bu seferki kurbanları benzin istasyonunun market bölümünde çalışan Mehmet Çakır olacaktı.
Mehmet Çakır'ı da tüfekle vurdular. Bu sefer bir görgü tanığı da vardı, Durmuş Dede isimli bir çoban bu iki katili görmüştü. Bu onları daha da öfkelendirdi ve görgü tanığı olan çobanı da kurşun yağmuruna tuttular. Adam ölü taklidi yaparak kurtulmayı başardı. Bu sırada ilk saldırıda yaralanan ve kendine gelen Nevin Sümer polislere ifade verebilmişti. Saldırganları tanımadığını söyledi. Kocasıysa hâlâ komadaydı. Polisler onun uyanmasını bekliyordu.
Merih Süren kendine geldiğinde çok ilginç bilgiler verdi. Yiğit Bekçe ile eskiden suç ortağı olduklarını, birlikte hapis yattıklarını söyledi. Hapse girip çıkmışlardı. Bir gün Yiğit Bekçe, Merih Süren'in evine gelmişti ve aralarında bir tartışma çıkmıştı. Bu tartışmanın sonunda Süren bir şekilde odasına silah almaya gitmeyi başarmıştı. Karşılıklı ateş etmelerinin sonucunda polisler onları tutuklamıştı.
Merih Süren, Yiğit Bekçe'nin çok dengesiz olduğunu ve sürekli olarak uyuşturucunun etkisinde olduğunu belirtti. Anlattığı hikâyeyle kendilerine yapılan saldırılardan sonra art arda işlenen cinayetlerin sorumlularından birisi artık anlaşılmıştı. Polis Yiğit Bekçe'nin aranan adamlardan biri olduğuna kanaat getirdi. Jandarma ile polis hemen arayışa geçti. Yapılan görüşmeler, alınan ifadeler ve ekiplerin yoğun çalışması sonucu Yiğit Bekçe'nin yanındaki adamın Mehmet Karahasan olduğu da tespit edildi.
Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan'ın kullandığı arabada bir yerde bulunabilmişti. Telefonları da takip edilmeye başlandı. Telefon sinyalleri Sakarya, Akyazı'da bir evde olduklarını gösteriyordu. Polis ve jandarma hemen bu eve gitti. Kapıyı Hasan Solmaz isimli bir adam açtı. Polisleri karşısında gördüğünde neye uğradığını şaşırmıştı. İki zanlının kullandığı araç bu evin önündeydi cinayetlerde kullandığı av tüfeğiyse evin içindeydi. Hasan Solmaz cinayetlerle hiçbir şekilde ilgisi olmadığını söylüyordu. İkilinin kendisinin arabasını kiraladığını ama tüfekten haberi olmadığını söyledi.
Hasan Solmaz'ın evinden çıkan tüfek kriminal laboratuvarda incelediğinde gerçekten cinayetlerde kullanıldığı anlaşıldı. Artık polis kimin peşinde olduğunu, hangi aracı kullandıklarını hatta GSM numaralarını dahi biliyordu. Polis için bu ölüm yolunda amansız bir takip başlamıştı ki polise Mersin'in Erdemli ilçesinden dördüncü cinayet haberi ulaştı.
İkili bu sefer bir kasaba bakkalı olan Özkan Köse isimli bir adamın daha yaşamına son vermişti. Durdurak bilmeden son 44 saattir yollarda insan yaşamına son veren bu iki adamın bir sonraki durağıysa Mersin'di.
Bekir Çiftçi isimli bir adam ve oğlu Recep arabada gidiyorlardı. Yol kenarında bekleyen iki adamı önce Recep fark etmişti. Babasına bu iki adamı işaret etti. Recep adamların eğlenceli olabileceğini zannetmişti ama öyle olmadı.
Bu iki adam arabaya bindiler. Uzun boylu olan Bekir Çiftçi'nin bir şeyler fısıldayıp sonra da susmuşlardı. Bekir Çiftçi oğlunu amcasına bıraktı ve daha sonra gelip onu alacağını söyledi ama bir daha oğlunu alamadı. Cansız bedeni yol kenarında bulundu. Defalarca kurşunlanmıştı.
Ama ne yazık ki Bekir Çiftçi de bu suç makinelerinin son kurbanı değildi. Bekçe ve Karahasan Ankara, Gölbaşı'na gelmişlerdi Yine bir benzin istasyonuna geldiler Murat Bekçi ve Harun Özgüner market görevlisi Enver Aycık ve pompacı Necati Yücel'i rehin aldı.
Rehinelerden biri kendilerini bırakmalarını ve tüm parayı alabileceklerini söylese bile bu iki katilin gözü çoktan dönmüştü. Kurbanlarını duymuyorlardı bile. Adamları hiç dinlemediler. Sonra da pompalı tüfekle ateş ettiler. Katillerin kurban sayısı 7'ye çıkmıştı bütün Türkiye'nin ilgisi dehşet verici cinayet zincirindeydi. Sürekli yer değiştiren kurbanlarını rastgele seçen iki zanlı o zamanlar ülke gündeminin birinci konusuydu. Bütün güvenlik birimleri bu iki katilin peşindeydi. Onlarsa güvenlik kameralarına, tanıklara hatta cep telefonlarına aldırış etmeden önlerine çıkan herkesi öldürüyorlardı. Gasp ettikleri araçları yakıyor, araç lazım olduğundaysa otostop yaparak yani kurban arıyorlardı. Artık yolun sonuna gelmişlerdi. Hem de her anlamda...
Ankara'da yol kenarında yine bu amaçla bekliyorlardı. Yol ıssızdı. Uzaktan bir otomobilin yaklaştığını görünce sevindiler. Çünkü kendilerine yeni bir kurban bulduklarını düşündüler. Araç yaklaşıp yanlarında durdu. Bekçe ve Karahasan'ın bu kez şansı yaver gitmemişti. Otomobilden inenler, bölgede devriye gezen ve onları arayan jandarma istihbarat biriminde görevli üç askerdi. İkili arkalarında sakladıkları silahları üç sivil jandarma mensubuna doğrulttu. Deli gibi bağırmaya başladılar. Askerlere ilk kurşunu sıkan Karahasan oldu. Elinde pompalı tüfek vardı. Ama silahı tutukluluk yaptı.
Kendisinin de şuuru alkol ve uyuşturucu nedeniyle yerinde değildi. Sorgulanabilmeleri için uzun süre kendilerine gelmeleri beklendi. Adli tıp kurumunda sağlık muayenesinden geçirilen sanıklar çıkışta bir gazeteci cinayetleri neden işlediklerini sorduğunda ikisinin de cevabı ortaktı "zevk için" diyorlardı. Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan 2007-2011 arasında 6 farklı şehirde ayrı ayrı yargılandılar. Her cinayet için ağırlaştırılmış müebbet ve artı 40 yıl hapis cezası verildi.
Cinayetlere yardım ettiği iddiasıyla tutuksuz yargılanan Hasan Solmaz ise beraat etti. Ayrıca bu ikili ilk cinayetlerinden yakalanmalarına kadar 53 saatte toplam 1944 kilometre yol kat ettiler. Böylece otoban katilleri ismini almış oldular...