
(Nisa 46) Davar Olmayı Değil Duvar Olmayı Arzuladılar
Bu yazımızda üzerinde duracağımız ve Allah’ın izniyle manasının doğrusunu bulmaya çalışacağımız ifade, Nisâ 46’da geçen RÂ’INÂ ifadesidir.
Tevbe 127’de indirilen ayetlerin bazı kişiler tarafından tenhalarda uygulandığını ve bu kişilerin birbirlerini kolladıkları anlatılmaktadır.
Bakara 85’de, ilâhî yasakların bazılarına riayet edip bazılarına riayet etmeyenler kınanmaktadır:
Sonra sizler, tamı tamına şöylesiniz:
Birbirinizi öldürür / birbirinizi tepelersiniz;
Sizden olan bir zümreyi yurtlarından sürersiniz;
Onlara karşı ism’de / günahta ve düşmanlıkta birleşirsiniz;
Onları yurtlarından çıkarmak haramken [bu yasağı] çiğnersiniz;
Size esir olarak gelirlerse [bu sefer de tutar] fidyelerini ödersiniz.
Ne o, siz kitabın sırf bir kısmına mı iman ediyorsunuz?
Bir kısmına ise küfrediyor/ bazılarını ret mi ediyorsunuz? (4/44, 51; 5/13)
Sizden böyle davranan kimsenin cezası, dünyada ancak rezilliktir;
Kıyamet günüyse, azabın [en hafifinden] en şiddetlisine çevrilmektir. (4/150-151)
Allah Teâlâ, sizin şu yaptıklarınızın hepsinden kesinlikle haberlidir.
«Bu âyet, kitap ehlinin kâfirlerinin 'ism'de yarıştıklarını ifade etmektedir.
Öyleyse, ism’in nelerden ibaret olduğunu bilmemiz elzem bir vazifemizdir. «Kur'an’da, "insanların birbirlerini öldürmeleri, birbirlerini yurtlarından çıkarmaları, birbirlerinin aleyhinde yardımlaşmaları (2/85) haram kılınan leş, kan, domuz eti gibi yiyeceklerden zor durumda kalınmadığı halde yemeleri (2/173); işitip şahit olduktan sonra ölen kimsenin vasiyetini değiştirmeleri (2/181); başkalarının mallarını haksız yere yemek ve bu gayeyle bunları hâkimlere aktarmak, rüşvet alıp vermeleri (2/188), faiz alıp vermeleri (2/276); şahitliği gizlemeleri (2/283); bir eşin yerine başka bir eş almak istendiğinde birinciye verilen maldan herhangi bir şeyi geri istemeleri (4/20). Allah'a herhangi bir şekilde ortak koşmaları (4/48); kendi yaptığı hatayı başkalarına yüklemek ve iftira atmaları (4/112); ayrıca, küfrü gerektirici sözler söylemeleri; duyduklarında, özellikle âlimlerin, insanları bu türlü sözlerden alıkoymamaları; üzerine Allah'ın adının anılmadığı şeylerden yemeleri ve Allah'ın adı anılanlardan yani Allah'ın helâl kıldıklarından yemeyip, Allah'ın helâllerini nefislerine adeta haram etmeleri; Allah'tan gelen ilim olmadan hevâ ve heveslerine uyup yanlış yola gitmeleri; yapmadıkları şeylerden dolayı müminleri incitmeleri; sarhoşluk verici her türlü şeylerden az olsun, çok olsun içmeleri, kumar oynamaları; yalan söylemeleri gibi ameller de, "ism" kavramının içinde anılmaktadır.»[1]
Aşağıdaki ayetler de yukarıdaki konuyu anlatmakta ve aydınlatmaktadır:
Kendileri kitaptan nasiplendirilenlere hele bir bak [ne yapıyorlar]?
Onlar, sapıklığı kendileri satın al(makla kalm)ıyorlar;[2]
Sizin de [dosdoğru yoldan] yoldan sapmanızı istiyorlar.
Baksana şu kendilerine kitaptan nasip sunulanlara?
İman ediyorlar hurafelere[3] ve güveniyorlar azgınlara.[4]
Üstüne üstlük bir de imansız-kitapsız kâfirler hakkında da şöyle diyesiler:
“Bunlar, yolları / izmleri, Müslümanlarınkinden daha tutarlı olan kimseler.”
Sözleşmelerini bozdukları için onları dışladık;
Kalplerini [taştan daha sert bir şekilde][5] katılaştırdık.
(Şimdi de)[6] malum Kelime’yi tahrif ediyor/ harflere ayırıyorlar;[7]
Onu bağlamından kopararak çarpıtıyorlar[8]/ içini boşaltıyorlar.
Bir de kendilerine zamanında hatırlatılan hakikatlerden,
Bir kısmından istifade etmeyi unutmuş durumdalar hepten.[9] (4/44, 51)
İçlerinden pek azı hariç, görürsün diğer gerisinden silme hainlik;
Yine de geç suçlarından ve görmezden gel, [yaptıkları vakit cahillik].
Allah, güzel davrananları sever; [muhsinlik, müminlere has bir özellik].
Tevbe 127’de, indirilen ayetlerin bazı kişiler tarafından tenhalarda uygulandığını ve bu kişilerin birbirlerini samimi Müslümanlardan kolladıkları anlatılmaktadır:
Bir sûre indirildiğinde, [münafıklar] birbirlerine kaş göz ed[erek emirleri çiğn]iyorlar;
Bizi bir gören bir var mı, [aman olmasın diye müminlerin ortamlarından) sıvışıyorlar.
Allah da kalplerini sıvıştırıvermiş / döndürmüştür (haktan),[10]
Kaynaklanıyor bu, dinde derinleşmeye yanaşmadıklarından/
Kaynaklanıyor haliyle, o toplumun kendi anlayışsızlıklarından.
«Alimlerimiz, "Allah onların gönüllerini ters çevirmiştir. Çünkü onlar öyle anlayışlı bir topluluk değillerdir” cümlesini, Allah Teâlâ'nın onları imandan döndürdüğüne ve imandan alıkoyduğuna delil getirmişlerdir.
İbn Abbas (r.a), bu ayete dayanarak: "Allah onların kalplerini her türlü hayır ve hidayetten çevirmiştir" demiş, Hasan el-Basri de: "Allah onların kalplerini imandan çevirdi ve küfür ile mühürledi" manasını vermiştir.»[11]
Aman çok dikkat edelim;
İlâhi emirlere riayet edelim;
Kalplerimizi mühürletmeyelim.
[1] Şamil İslâm Ansiklopedisi, Ali Ünal
[2] (Beyânül-Hak)
[3] Koçyiğit ve Cerrahoğlu
[4] Azgın: 5/60
[5] [2/74]
[6] (M. İslâmoğlu)
[7] Kelime: Allah’ın mesajlarının her biri / bütün mesajları. Bkz: 3/39; 4/46; 5/13; 6/115. 14/24. 18/27, 109. 31/27. 42/24. 66/12. Ayrıca bkz: Kur’an Mesajı, 506, not: 36, M. Esed; Kur’an Yolu, 3/315.
[8] M. İslâmoğlu
[9] “Unutmak” ile kastedilen, “gizlemek” olabilir: 5/15
[10] (M. İslâmoğlu)
[11] Fahreddin Razi - Tefsiri Kebir - TEVBE SURESİ 127. Hasenat.net