Bazı Bitkiler Duvara Nasıl Tırmanır?
Tırmanıcı bitkilerin sapları birer vantuz meydana getiren uzantılar ya da küçük ve yassı yuvarlaklarla donanmıştır.
Tırmanıcı bitkilerin sapları birer vantuz meydana getiren uzantılar ya da küçük ve yassı yuvarlaklarla donanmıştır.
Üzümlerin yenmesine engel olacak hastalıklara karşı bağcılar salkımların üzerine yeşil renkli bir ilaç püskürtürler. Bu, bakır sülfattır.
Çiçekler renklerini taçyapraklarındaki doku boyasından alırlar. Bu doku boyaları bütün çiçekler için hep aynı değildir.
Çiçeklerde yavaş yavaş uçan kokulu esanslar vardır. Bunların uçucu olduğu söylenir. Kokular, böcekleri ve kuşları çiçeklere çeker.
Çiçekler, yaşlandıkları için solar. Yerlerini, ilerde büyüyecek bir meyveye bırakırlar. Sonra bu meyve düşer ve tohumlarını toprağa serper.
Gündüzleri güneş ısısının ve ışığının tadına varan bazı çiçekler akşam olunca soğuktan korunabilmek için tamamen kapanırlar.
Aslında çiçeksiz ağaç yoktur. Ama bazı ağaçların çiçekleri o kadar belirsiz ve küçüktür ki, farkına dahi varılmaz ve çiçeksiz sanılır.
Yabani ağaçlar kötü meyve verir. Bunlara bakımlı bir ağaçtan alınan küçük dallar aşılandığı zaman, yabani ağaçtan da iyi meyve alınabilir.
Bitkiler susuz kaldıkları zaman kuruyup solar ve ölürler. Toprak, çiçeğin kökleri gübreyle zenginleşen suyu çeksin diye sulanır.
Kıyı bölgelerinde rüzgârlar hemen daima denizlerden karalara doğru eser. Ağaçlar da büyürken rüzgârın etkisiyle aynı yöne doğru eğilir.
Ağaçlar, özellikle meyve ağaçları, daha kuvvetlensinler diye bazı dalları kesilerek budanır. Böylece daha bol ve iri meyveler yetişir.
Ağaçlar her ilkbahar ve sonbaharda gövdesini bir kat genişleterek büyür. İlkbaharda oluşan kat daha açık, sonbahardaki daha koyu renktir.
Bitkiler besinlerini topraktan alır. Bu yüzden çiftçiler topraklarına sık sık gübre karıştırırlar ki toprak verimli, besinler zengin olsun.
Bitkiler elbette toprağı yemez ama toprağın derinliklerinde olan kökleriyle yetişmeleri için gerekli olan su ve madensel tuzları tüketirler.
Tıpkı bebekler gibi, ağaçlar da beslenerek ve gerektiği gibi soluyarak kökleriyle toprağın içinde gereken besini bulur ve büyür.
Bu küçük çizgilere damar denir. Bu küçük borucuklar besisuyunun her tarafta dolaşarak yaprağı beslemesini sağlar.
Yaz güneşinin sıcaklığı, susuzluk ve kış mevsiminin ilk soğukları, yaprakların yeşil renklerini kaybetmelerine sebep olur.
Çam ve sarmaşık gibi bitkiler kışın yapraklarını dökmezler. Çünkü soğuk günlerde bile besisuyu bunların yapraklarına kadar dağılabilir.
Bazı develerin kendilerine çok yararı olan iki hörgücü vardır. Bazı develer de tek hörgüçlüdürler. Hörgüçler, develerin yiyecek ambarıdır.
Çok uzun çağlardan beri zürafalar beslenmek için yüksek dallardaki yaprak ve tomurcuklara boyunlarını uzatmak zorunda kalmışlardır.
Sünger avcıları ya da dalgıçların denizlerin derinliklerinden çıkardıkları süngerler, bazı deniz hayvanlarının iskeletleridir.
Yılanların belkemiği çok yumuşak olduğu için, vücutlarını dalgalandırır ve sırayla sağa sola doğru oynayarak hareket ederler.
Bu onların savunma tarzıdır. Kirpiler toplanınca, dikenleriyle kendilerine saldıranlar için büyük bir tehlike yaratır; hatta yaralayabilir.
Bazı yılan türlerinin ağzında, içleri çukur, sivri ve uzun dişler vardır. Bu dişlerden ısırılan canlının vücuduna zehir akar.
Çünkü yılanın derisi, kendisiyle beraber büyümez. Eskisinin altında yeni bir deri oluşunca, dar gelmeye başlayan eski derisini terk eder.