Kurbağalar Neden Zıplar?
Birçok yürüyen hayvan hızlanmak istediğinde koşmaya başlar fakat kurbağa için bu durum olduğunda bunu zıplayarak gerçekleştirir.
Birçok yürüyen hayvan hızlanmak istediğinde koşmaya başlar fakat kurbağa için bu durum olduğunda bunu zıplayarak gerçekleştirir.
Aç ve meraklı yengeç yavruları bazen midyenin kapaklarının arasından içeriye girer ve kapaklar kapanınca da midyenin içine hapsolur.
Balıkların gözkapakları bulunmadığı için gerçekten uyuyup uyumadıkları anlaşılmaz. Aslında gözleri açık olarak uyurlar.
Balıkların ağızları vücutlarına kıyasla çok büyüktür. Solunum ve yemek için ağızlarını iyice açtıkları zaman esniyorlarmış gibi görünürler.
İstiridyeler, midyeler gibi denizlerde yetişen kavkılı hayvanlardır. Bunlar, kayalara yapışarak büyürler.
Balıkların vücutları hemen hemen suyla aynı sıcaklıktadır. Bu yüzden bizim ılık sudaki rahatlığımız gibi onlar da soğuk suda rahat eder.
Balıklar bu şekilde nefes alırlar. Ağızlarını açarak suyu yutarlar. Sonra bu su, başlarının iki yanındaki yarıklardan dışarıya çıkar.
Geceleri karanlıkta uçan yarasalar, insan kulağının duyamayacağı kadar yüksek perdeli sesler çıkararak yollarını kusursuzca bulurlar.
Fil iri vücuduyla yerden ya da yüksekten besinlerini alamaz. Üst dudağıyla burnunun birleştiği noktadaki hortumu bu açıdan çok işlevseldir.
Her yıl belirli dönemlerde avlanma yasaklanır. Bu bir zaman aralığı da olabilir, belirli bir hayvan türünün tamamını kapsayıcı da olabilir.
Ekvatorda yaşamayan hayvanlardan pek çoğu, kürk veya post dediğimiz uzun tüylü derileriyle korundukları için üşümezler.
Soğuklara dayanıklı olmayan hayvan türleri ya soğuktan korunacakları yerlere gizlenir ya da daha sıcak ülkelere göç ederler.
Hayvanlar, insanlar kadar zeki olmadığı için konuşamaz fakat bazıları, sevinçli veya ağlamaklı sesler çıkartarak isteklerini anlatırlar.
İnsanların vücutlarında kanın dolaşması gibi ağaçların gövdelerinde de bir sıvı dolaşır. Çok yoğun ve yapışkan olan bu sıvıya reçine denir.
Bir görüş yanılsamasıyla bu duyguya kapılırız. Gerçekte ağaçlar, yolun sonunda birbirlerine kavuşmazlar.
Karalar gibi denizlerin dipleri de engebelidir. Bu deniz altı dağlarından bazılarının tepeleri denizlerin yüzeyine kadar yükselmektedir.
Geceleri toprak havadan daha çabuk soğur. Havanın içindeki su buharı yoğunlaşarak, otların ve diğer soğumuş bitkilerin üzerinde toplanır.
Büyük bulutlardan bazıları elektrik yüklüdür. Bunların arasında şimşek adı verilen çok büyük elektrik kıvılcımları oluşur.
Bazen, Güneş’le Dünya arasına bulutlar bir perde gibi girer. Güneş ışınları Dünya’yı yine aydınlatır ama biz Güneş’i göremeyiz.
Bazen hem güneş pırıl pırıl parlar hem de yağmur yağar. Bu sırada su damlacıklarından geçen güneş ışığı yedi renge ayrılır.
Termometrenin cıvası sıfır derecenin altına düşerse, şiddetli soğuk, göllerin sularını buz haline dönüştürür ve suyun yüzeyi donar.
Normal dönemlerde nehrin suyu, iki kıyısının arasında akar. Devamlı ve çok şiddetli yağmurlar yağınca, toprak bu suyun hepsini ememez.
Onun suyu da yağmur suyudur. Bu su yerin içine sızar, sonra uygun bir yerde tekrar toprağın üstüne çıkar. Bu yere, nehrin kaynağı denir.
Bir cisim, dağın yamacı gibi eğik bir yerde kendine engel olacak bir şey bulamazsa, yukarıdan aşağıya doğru kayar veya yuvarlanır.
Yağmur suyu, güneş ısısının çok kuvvetli olduğu zaman bulunduğu yerde buharlaşır. Genellikle toprağa girer ya da su kaynaklarını besler.