The Boys
Günümüzdeki diziler; düşünmeyen, sorgulamayan, hayattaki anlam arayışını bile önüne sunulanlar arasından seçen nesiller için üretiliyor.
Günümüzdeki diziler; düşünmeyen, sorgulamayan, hayattaki anlam arayışını bile önüne sunulanlar arasından seçen nesiller için üretiliyor.
Kalbimde kocaman bir sevda var. Ve ben kaleme, mürekkebe ve kağıda güvenemiyorum. Aşkımı anlatmak için bana kim, nasıl yardım edecek?
Hayatı, kelimelerin doğru anlamlarıyla yaşayamayan kimseler, farkında olmaksızın doğru beklentiler üretemeyen kişilere dönüşürler.
Yine elimde ekmek poşetiyle aynı kapının önündeydim. Dedemin kapısı. Babaannemin. Herkesin girdiği ama kimsenin çıkamadığı o kapı.
Hiç ummadığım anda bastırmıştı yağmur. Birdenbire. Gerçi hangi yağmur haber verip yağar ki? Haber vererek mi çıkıyoruz?
Sanki yıllardır özlemiş gibi oturdum kalktığım yere. Yamalı pencerenin önündeki koltuğa. Esen rüzgarla hışırdıyordu poşet.
Belki de yüksek sesle dinlenen bir müzik / Şarkı söyleyen birinin sesini kısıyor / Yürüyen bir çift /Tekerlekler altında eziliyor
Erşan Kuneri’nin belden aşağı olarak hafifletilen senaryo dilinden bahsetmeye gelmeden evvel Cem Yılmaz’ın öfkesinden bahsetmek gerekebilir.
Dönüyorum gidemediğim yolları / Bilmediğim yollar acımasız / Papatyalardan cam parçalar döşenmiş / Kokusu başımı döndürüyor
İnanmıştım. Bu sefer gazozumla kekimi aynı anda bitirmeye inanmıştım evin karşısındaki bakkaldan alırken. Neyine inandıysam?
Hızlı yürüyordum. Arkamdan biri beni kovalıyormuş gibi. Kovalıyormuş. Çokça sonra öğrendim. Sahiden nereye gidiyordum ben böyle?
Gelişmiş, rafine toplumlar ve sistemler, ilkel toplumlara göre kaosa, büyük değişimlere ve dengesizliklere karşı daha dayanıksızdır.
Acaba halının içinde mi ölmüşlerdi bu kelebekler yoksa çörek gibi duran o halının üst kısmındaki sarmaldan içeri mi girmişler?
Kelimeler bizim zihin haritamızı oluşturur. Onlara yüklediğimiz anlamlar ve sözcükleri kullandığımız bağlamlar yaşam anahtarımız olabilir.
Hayatta sihir denen şey var ve bu çok gerçek. Ona yeterince iyi bakmak için de içimizdeki çocuğun gözlerini kullanmalıyız.
İşiniz bir bakıma eviniz gibidir. Ufacık bir sorun sizi uykunuzdan edebilir ve sıcacık yatağınızdan mahrum bırakabilir.
Bitkiler ve hayvanların pek umursamadığı bir şekilde insanlar adaleti sağlamak için kurallar koyarlar. Peki, adaleti gerçekten isterler mi?
Maruz kaldığımız bazı olayları muhataplarımızla çözemeyeceğimize inandığımızda, bunu başkalarıyla paylaşarak biraz rahatlamak isteriz.
Bir insana serbest olduğu söylendikten sonra, ona baskı ve tehdit yoluyla yapması gereken şeyleri hatırlatmak bir tür zorlama değil midir?
Dinî öğretilerin birçoğunda ödül ve ceza sistemi bulunmaktadır. Bu ödüllerden biri olan cennete kolay yoldan kavuşmak mümkün olabilir mi?
Bilgi çoğaldıkça/ Cehalet bataklığını da oluşturuyordu/ Her kafadan bir ses çıkıyor/ Kulaklarına dolan gürültü/ Beynine hücum ediyordu
Kültürel kodlarımıza işlenmiş batıl inanışlarda bile belli alanlarda kabul etmediğimiz hayvanlar için şimdi yeni hadisler uydurmak üzereyiz.
İnsanoğlunun var olduğu günden beri ona eşlik eden canlılardan olan ve etinden sütünden yararlanılan hayvanlar; bugünün istenmeyenleri.
Aynı kalınlıktaki çelikten daha sağlam olmasına rağmen, neden Kur’an’da örümceğin evi en zayıf olarak nitelendirilmektedir?
Dağlarda yalnız uçan bir kuş / Savrulur bi oraya buraya / Kanadını kıran / Rüzgâr, haşin dallar / Göktü… / Ne sığınacak evi dallar var