Tüzel Kişilerin Hak Ehliyeti
Kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanmakla birlikte hak ehliyetine de sahip olurlar.
1945 yılında yaşanan yangın ve George ve Jennie’nin yangında 5 çocuğunu kaybetmesi, bugüne kadar birçok teoriye ev sahipliği yapıyor.
Jennie ve George'a çocuklarının yangında öldüğü söylense de çocuklarının kemiklerine bile ulaşamayan Sodder ailesi onların kaçırıldığını düşünüyor. Olayın içine polis, FBI ve bir sürü dedektif dâhil oluyor ancak kimse kayıp Sodder çocuklarının yerini bulamıyor.
Her şey 1945 yılının Noel arifesinde başlıyor. George ve Jennie Sodder’ın hayatı, 1945 yılının Noel sabahına kadar çok güzel ilerliyordu. 10 tane çocukları vardı ve hepsine gayet iyi bir şekilde bakabilecek kadar da durumları iyiydi.
En büyük oğulları İkinci Dünya Savaşı için cephedeydi ve kalan 9 çocuklarıyla birlikte güzel bir Noel gecesi geçirmeyi planlıyorlardı. Noel arifesinde gece olunca herkes odasına, uyumaya gitti. Maurice, Martha, Louis, Jennie ve Betty ise çatı katında oynayabilmek için annesinden biraz daha izin aldı.
Evi bir anda alevler sarmaya başladı ve George, eşi ve diğer 4 çocuğunu alıp dışarı kaçmayı başarabildi ancak çatı katında oynayan 5 çocuk kaçamadı.
George diğer çocuklarının iyi olduğundan emin olduktan sonra çatıda mahsur kalan çocuklarını kurtarmak için eve geri girdi ancak alevler merdiveni şiddetli bir şekilde sardığı için yukarı çıkamadı.
Çocuklara camdan ulaşabilmek için inşaat merdivenine doğru yöneldi ancak her zaman aynı yere koyduğu merdiven yerinde değildi.
George, son çare olarak evin hemen ilerisine park ettiği iki adet kamyonetini evin camlarına yakınlaştırmayı, üstünden balkona doğru tırmanmayı düşündü. Ancak daha birkaç saat önce sağlam bir şekilde bıraktığı kamyonetleri çalışmıyordu.
Bu arada evle ilgili ilginç bir detay daha vardı, anne Jennie yangını ilk fark ettiği anda itfaiyeyi aramaya çalıştı ancak telefon hiçbir şekilde çalışmıyordu.
Kurtulan çocuklardan birisi itfaiyeyi arayabilmek için komşularına koştu, telefon dakikalarca çaldı ancak itfaiyeden kimse telefon cevap vermedi. Ailenin yakın komşusu bu sefer itfaiye istasyonuna gitti, orada bulunan şef ile konuştu ve şef olay yerine hemen geleceklerini söyledi.
İşin garipleşmeye başladığı yer tam olarak burası. Sodder ailesinin evi ile itfaiye istasyonu arasında tam 40 kilometre bulunuyor, ancak itfaiyenin gelmesi tam 7 saat sürüyor. İtfaiye gelene kadar iş işten geçmiş oluyor çünkü sadece 45 dakika süren yangın, evi yok etmeye yetiyor.
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan ilk kişi itfaiye şefi oluyor, şef J. F. Morris, Noel arifesi olduğu için ekibin yarısının aileleriyle birlikte, kalan yarısının da tıpkı Sodder ailesinin çocuğu gibi savaşta olduğunu söylüyor.
Morris yaptığı incelemeler sonucunda evde kalan 5 çocuğun yangından öldüğünü belirtti. Ancak bir türlü anlaşılamayan bir şey vardı. Yangın her ne kadar güçlü olursa olsun, yanarak can veren çocukların kemiklerinin bulunması gerekiyordu.
Evden kalan yığın talan edildi, ancak ne kemik ne de kemik tozuna yakın bir şey bulunamadı. Yangından sonra bahçede küçük bir el bombası bulundu.
Yapılan incelemeler sonucunda yangının elektrik tesisatından çıktığı belirtiliyor ancak yangın başlarken yanmaya devam eden ışıklar, elektrik konusunda herkesi şüpheye düşürüyor. Ayrıca polis, yazdığı raporda Sodder ailesinin evine giden telefon hattının makasla kesildiğini belirtiyor. Komşulardan birisi de gece geç saatlerde eve birisinin el bombasına benzer alevli toplar attığını, daha sonra koşarak uzaklaştığını belirtiyor.
Yangında bir iki gün sonra evin en küçük çocuğu bahçenin sonlarına doğru topa benzer bir şey buluyor ve derhal George’a götürüyor. George, yarısı yanmış bu şeyi inceleleyince İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılmaya başlanan ananas şeklindeki el bombası olduğunu görüyor.
Bu sırada çocukların ölüm raporları çıkıyor, George ve Jennie çocuklarının anısı için o araziyi bir mezarlığa çeviriyor ancak acıları hafiflemeye başlayınca akıllarına farklı şüpheler düşmeye başlıyor.
Anne baba, çocuklarının bir şekilde kaçırılmış olabileceğini fark etti ve yangının ardında bırakılan deliller de bu şüphelerini destekleyecek cinstendi.
Burada olayın gidişatı ikiye ayrılıyor. İlk önce anne Jennie’nin söylediklerini, sonra da George’un kişisel hayatını ele alalım.
Jennie’nin verdiği ifadede birbirinden ürkütücü ve ilginç detaylar bulunuyor. Olaylara direkt Jennie’nin gözünden bakalım:
O gece uyumak üzereyken telefon çaldı, uykulu bir şekilde telefonu açtım ve telefonda garip garip gülen bir kadın vardı. Kim olduğunu sorduğumda cevap vermedi ve telefonu birden kapattı. Hazır uykum açılmışken çocukları kontrol etmek istedim. O akşam her zamankinden biraz daha oynamalarına izin vermiştim, keşke vermeseydim.
Marion koltukta uyumuştu, onu kucaklayıp yatağına yatırdım ve ışıkları kapatıp tekrar yatak odasına döndüm. Gece 1 sularında tekrar uyandım ve birinin çatıya bir şeyler attığını duydum. Atılan şey ilk önce çarpıyor, ardından yuvarlanmaya başlıyordu.
Çok uykulu olduğum için tam olarak dikkatimi veremedim ve uykuya geri dönmeyi tercih ettim. 1.30 sularında duman kokusuna uyandım, George’un çalışma odasından dumanlar geliyordu ve o odada aynı zamanda sigorta kutusu da vardı. Hızlı bir şekilde George’u uyandırdım ve bizimle aynı katta bulunan 4 çocuğumuzu alıp evden kaçtık. Çatı katında uyuyanlara bağırmaya başladım, belki sesimi duyabilirlerse uyanırlardı. Merdiven alevler içinde olduğu için yardım edemedik, elimizden hiçbir şey gelmedi.
Jennie’nin vermiş olduğu ifade gördüğünüz üzere birçok şüpheyi beraberinde getiriyor ancak George’un kişisel hayatı da bu şüpheleri kat be kat artırıyor.
Aslına bakarsanız hem George hem de Jennie, daha çok küçük yaşlarda İtalya’dan ABD’ye göç etmişler. George, ABD’ye yerleştikten bir süre sonra İtalyanların olduğu bir topluluğa üye olmuş ve bu toplulukta adı geçen bir insan haline gelmiş.
Ancak Mussolini karşıtı görüşleri yüzünden dışlanmaya başlamış ve topluluk içinde tartışmalara yol açmış. George, İtalya’dan neden göç ettiğini hiçbir zaman itiraf etmiyor ancak söylentilerin arasında Mussolini karşıtlığının ülkeden sürülmesine yol açtığı gibi iddialar bulunuyordu.
Yangından sonra ifade veren mahalle sakinleri, George’un Mussolini’ye karşı beslediği nefret ile çocuklarının kaçırılması arasında bir bağlantı olabileceğini söylese de polis hiçbir zaman iki olay arasında kesin bir bağlantı kuramıyor.
Bahsi geçen İtalyan topluluğunda kimliği açıklanmayan bir sigortacı bulunuyor. Bu sigortacı, Mussolini hakkında gerçekleşen bir tartışma sonrasında Sodder ailesinin evine geliyor ve George’u tehdit etmeye başlıyor.
Tehdit içerikli tartışmada şu ifadeler yer alıyor:
Mussolini hakkında yaptığın karamaların bedelini ödeyeceksin. Evini yakıp kül edeceğim ve bütün çocukların da içinde can verecek!
Telefon kablosunun kesilmesi, komşunun verdiği ifadeye göre eve yanıcı madde atan bir yabancı, George’un aldığı tehditler, inşaat merdiveninin yerinin değiştirilmesi ve hiçbir sorunu olmayan kamyonetlerin çalışmayışı..
Sodder ailesi tüm bu olup bitene bir anlam veremiyor, sadece çocuklarının nerede olduklarını bulmak istiyor. Jennie bu konunun üzerine gidiyor ve bir krematoryum görevlisine danışıyor.
Bildiğiniz üzere Hristiyanlar, öldükten sonra yakılmayı ya da gömülmeyi tercih edebiliyor ve cesetlerin yakıldığı yerlere de krematoryum adı veriliyor.
Jennie evde mutfak malzemelerinin kalıntılarını görünce kafayı yiyecek duruma geliyor, “bu malzemeler bile kül olmadıysa benim çocuklarım nerede” diyor ve görevliyle konuşuyor.
Krematoryum görevlisi, 1000 santigrat derecenin üzerindeki ateşin bile (evde çıkan yangından çok daha sıcak) ardında kemik kalıntılarını bırakabileceğini söylüyor.
Çocukların kaçırılması tamamen iddialardan ibaret olsa da o zaman dilimi içerisinde çocukları gördüğünü söyleyen birkaç şahit ortaya çıkıyor. Orta yaşlarda, Sodder ailesiyle aynı mahallede oturan bir kadın, yangın hala yükselmeye devam ederken çocukları bir arabanın içerisinde gördüğünü belirtirken, restoranda çalışan bir garson da yangının ertesi sabahı 5 çocuğun ve 2 yetişkinin lokantaya geldiklerini ve kahvaltı ettiklerini dile getiriyor.
Eve yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki bir otelde çalışan kadın, gazetede haberleri gördükten sonra polisi arıyor ve şu ifadeleri dile getiriyor:
Yangından 1 hafta sonra otele 5 tane çocuk geldi. Yanlarında iki yetişkin kadın iki de erkek vardı. Çocuklarla konuşmaya çalıştım ama yanlarındaki adamlar buna izin vermedi. İstenmediğimi fark edince ben de başka bir şey söylemedim.
George yangından 1 yıl sonra gazetede New York’ta yaşayan bir grup öğrencinin fotoğrafını görüyor ve öğrencilerden birinin kaybolan kızına ne kadar benzediğini fark ediyor. Arabaya atlayıp New York’a gidiyor, fotoğraftaki kızı buluyor ancak kızın ailesi George ile konuşmayı reddediyor. 1 yıl daha geçiyor ve aile kaybolan çocuklarını bulmak için FBI’ın olaya el atmasını istiyor ancak bu sefer de polis ve itfaiye görevlileri FBI’a ifade vermeyi reddediyor.
George ve Jennie, en sonunda kendilerine C. C. Tinsley adında özel bir dedektif tutuyor. Tinsley’in ilk bulduğu ipucu, yangının sebebini elektrik tesisatındaki sorun olarak raporlayan adamla George’u tehdit eden sigortacının aynı kişi olduğu.
Sodder ailesi daha sonra evden kalan kalıntıların incelenmesi üzerine bir patolojist tutuyor, patolojist 4 parça kemik kalıntısı buluyor ve bunları incelemeye gönderiyor.
Yapılan incelemeler sonucunda kemiklerin 17-25 yaş arasında bir gence ait olduğu ortaya çıkıyor ancak kaybolan çocukların hiçbirisi bu yaşlarda değil. Çocuklardan en büyüğü Maurice 14, Martha 12, Louis 9, Jennie ve Betty de 8 yaşlarında.
Kemiklerin incelenmesinin ardından dönemin belediye başkanı Okey L. Patterson, Sodder ailesine davanın artık resmi olarak kapatıldığını ve daha fazla araştırmanın yapılmayacağını belirtiyor. George ve Jennie, kendi başlarının çaresine bakıyor ve çocuklarını bulabilmek için afişler bastırıp dağıtmaya başlıyor. Yayınladıkları afişte polisin ve diğer araştırma görevlilerin bu zamana kadar kendilerine yalan söylediklerini, neden böyle bir şey yaptıklarını anlamadıklarını söylüyorlar.
Yangından tam 23 yıl sonra, 1968 yılında Jennie Sodder’a bir mektup geldi. Mektupta gelen fotoğrafta 20’li yaşlarının ortasında bir genç bulunuyordu ve fotoğrafın arkasında da şu yazı bulunuyordu:
Louise Sodder, Frankie abimi seviyorum. Küçük çocuklar. A90132 ya da 35.
Sodder ailesi, bu mektubun yangında kaybolan oğulları Louise olabileceğini düşündü. Mektubun üzerinde adres yazmıyordu ancak üzerinde Kentucky eyaletine ait bir posta pulu bulunuyordu. George Sodder mektubun araştırılması için hemen bir dedektif tuttu.
Dedektif, mektubu gönderenin kim olduğunu bulmak için Kentucky’e gitti ancak garip bir şekilde dedektiften bir daha haber alınamadı.
Hem George hem de Jennie’nin hiçbir çabası yanıt vermedi, peşinden koştukları her ipucu boş çıktı. George 1969 yılında, Jennie de 1989 yılında vefat etti ve şu anda Sodder ailesinin yaşayan tek üyesi, yangında sadece 2 yaşında olan Sylvia Sodder kaldı. Çocuklarına ve torunlarına olayın hiçbir şekilde unutulmaması gerektiğini öğreten Sylvia, yangının üzerinden 76 yıl geçmesine rağmen konu hakkında küçük bir ipucuna bile sahip olanların hala yardım etmesini istiyor.
Sodder ailesinin trajik ve gizemli hikayesi de bu şekilde. Olayın üzerinden 76 yıl geçti ancak kaybolan çocuklara ne olduğu hala ortaya çıkmadı.
O dönemde polisin yeteri kadar yardımda bulunmaması, delillerin patolojik olarak incelenmemesi her şeyi daha da zorlaştırıp bir düğüm haline getirmiş.
Yangının raporda yazdığı gibi elektrik tesisatından çıkmadığı çok açık. Telefon hattının makasla kesilmesi, eve atılan el bombası ve merdivenin yerinin değiştirilmesi yangının dışarıdan biri tarafından başlatıldığını gayet belli ediyor ancak kim, neden böyle bir şey yaptı hiçbir zaman açıklanmıyor.