Animeleri Ne Sanıyoruz Ki?

09.01.2022 / Genel

Geçtiğimiz günlerde, Instagram’da “animeyle” ilgili bir post çıkarak yargısız infazda bulunan Orhan Toker eleştirilerin de hedefi oldu.

Animeleri Ne Sanıyoruz Ki?

İstanbul Teknik Üniversitesi yüksek mimarlık bölümünden mezun olan ve sözde “bilişimci” unvanıyla Instagram’da atıp tuttuğu postlarla Türkiye’nin muhafazakâr aile yapısının hassasiyetini çıkarları için kullanan Orhan Toker, bu kez de animeye saldırarak prim elde etmeye çalıştı.

Sandığımız kadar masum değillermiş…” başlığı ve son günlerin en popüler anime yapımlarından olan Attack on Titan’ın baş kahramanı Eren Jeager’ın çizimi ile dikkat çeken bir post atan Orhan Toker, geçtiğimiz günlerde intihar eden 13 yaşındaki bir kızın ailesi ile görüşmesi sonrası, bunun sebebinin animeler olduğu kanaatine vararak, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığı konuda toplumu galeyana getirdi.

Yazımızda, yapılan bu tehlikeli algı oyununu sağlam argümanlarla eleştirirken, her ne sebeple olursa olsun sevdiklerini kaybeden herkese sabır diliyoruz.

Kısaca bahsedecek olursak; anime, Fransızca “animasyon” kelimesinden türetilmiş ve bildiğimiz kadarıyla 1912’li yıllardan beri Japonlar tarafından yapılan çizgi filmlere verilen isimdir. Dönemin ilk anime yapımlarının, ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı siyasi propaganda ya da kamu spotu amacıyla kullanılması, Japonya’da yetişkin animasyonunun erken dönemde temellerini atmıştır. Evet, özellikle ülkemizde gördüğümüz “çocuk musun ki hala çizgi film izliyorsun?” tabusu, maalesef bu ürünün tam olarak mahiyetini anlayamamamıza ve animasyonların yetişkinler için de olabileceğinin farkına varamamamıza sebep olmaktadır.

Pek tabi, dünyanın birçok ülkesinde çizgi film sektörü yaş itibariyle çocuklara hitap etmektedir. Ki bunların içerisinde “anime” diye tabir ettiğimiz Japon çizimleri de mevcuttur fakat Japonya’daki yaygın kullanımı yetişkin içeriklerinden oluşur. Bu da söz konusu ürünlerin, yetişkinlere hitap eden herhangi bir dizi, sinema, dergi, internet sitesi ve benzeri ürünlerde olduğu gibi, +18 kategorisine koyduğumuz cinsellik ve şiddet gibi konuları ele alabilmesi manasına gelmektedir. Dışarıda her gördüğümüz sakallı dedemiz olmadığı gibi, çizgiyle üretilmiş her ürün de çocuklar için değildir.

dijitalbaba.orhantoker in anime paylaşımı tepki topladı, sandığımız kadar masum değillermiş

Yani, evrensel standartlarla izleyici kitlesi belirlenmiş ürünlerin, yaş kitlesi dışında izlenmesi, ürünün değil, o yaş kitlesine mensup bireylerin sorumluluğundaki kişilerin sorunudur. Bu durum sadece anime için geçerli değildir. Bugün istedikleri her an ellerine telefon ve tablet alan çocuklar, gerek Youtube gerek Netflix gibi platformlarda yaşlarına uygun olmayan şeyleri bilerek ya da bilmeyerek izleyebilmektedir. Burada da, yukarıda söylediğimiz gibi, mevcutta bulunan ve yetişkinlere hitap eden (ister kaliteli bulun ister bulmayın, ister beğenin ister beğenmeyin) içeriklerin suçlanmasını doğru kılmaz; çocuğunu buna maruz bırakan ebeveynleri suçlu kılar.

Burada aydınlatılması gereken iki nokta var. Birincisi, ebeveynlerin çocuklarının hayatlarında yaptığı veya yapacağı her şeyi yakalayamayacak olması. Bu kaçınılmaz bir doğal süreçtir. İster dijital dünya için konuşalım ister yüzyıllar öncesi için; bazı çocuklar için tabular daima yıkılmak içindir! İkincisi ise, çocukların maruz kaldığı her kötü şeyin kötülük doğurmayacağı gerçeğidir. Bunun için herkes kendinden bir örnek bulacaktır, eminim. Örneğin, çocuklukta kullanılan alkol ya da tütün ürünleri, yetişkinlikte bir farkındalığa dönüşebilir. Sürecin parametreleri bambaşka bir yazı konusudur.

Bu konulara açıklık getirdikten sonra tekrar animelere dönecek olursak; olaylara bir de farklı bir açıdan bakmamızın iyi olacağı kanaatindeyim. “Sandığımız kadar masum değillermiş…” denilen animelerin, İkinci Dünya Savaşı sırasında tüm dünyayı kasıp kavuran faşist Japonya’nın geleceğini, daha ahlaklı, çalışkan ve üretken hale nasıl getirdiğine de göz atalım isterseniz. Bu konuda elleri öpülesi üç üstad ön plana çıkmaktadır. Osamu Tezuka, Hayao Miyazaki ve Isao Takahata. Her ne kadar daha onlarcası varsa da, yapımları ile tüm dünyayı mest eden ünlü mangakalar, sadece eserlerindeki iyilik, doğruluk ve güzel ahlak temaları ile değil, söylemleri ve davranışlarıyla da topluma örnek olmuşlardır. Belki birçok insanın kalbine dokunmuş ve kim bilir kaç genci intihardan vazgeçirmişlerdir. Evet, belki onların eserleri bile çocuklarınızın anlayacağı türden basit manalar taşımamaktadır ama onlar dahi izlese bu basit ve masumane duyguyu hissedebilir.

Hayao Miyazaki, My Neighborg Totoro, Komşum Totoro

Ki Hayao Miyazaki değil midir ki şu sözleri söyleyen:

Modern hayatın çökmesini ve her yeri yabani otların kaplamasını sabırsızlıkla bekliyorum.

Yapımlarının, içindeki çocuğu beslediğini de ifade eden üstad, her ne kadar modernizm ve getirilerinin ciddi hasarları olduğunu görebilecek vizyona sahipse de, dijital dünyanın mevcut ürünlerini kötülemek yerine iyilik adına kullanmayı tercih etmiş bir mücadelecidir aynı zamanda.

Yine, “Grave of the Fireflies” filmiyle hepimizi duygulandıran yönetmen Isao Takahata değil midir, şu sözleri ifade eden:

Gerçekliği aşırı gerçekçi bir tasvir olmadan ifade etmek istiyoruz ve bu da insanın hayal gücüne hitap etmektir.

Bu sözleriyle, özellikle çocuklarımızın en büyük hazinesi olan “hayal gücü”nün önemine değinen ve bunun için kendi çevresindeki geleceği aydınlatan üstadı ve yapımlarını niye elimizin tersiyle itelim.

Kaldı ki, bu insanlardan örnek alarak, kendi dilimize, kültürümüze ve hassasiyetlerimize uygun yapımları, yine kendimiz üretmek bugün bizim en büyük dileğimizdir. Ama, küçüklükten çıraklığa verilmeyen, işine alışana değin bir yerlerini kesip dersler çıkarmayan çocuktan ustalık beklenir mi? Ha keza sanat için konuşursak, boya malzemesini ve kağıdını israf etmeden bir çocuğun ressam olması umulabilir mi? İster yüksek kalitede olsun ister olmasın, ister ilginizi çeksin ister çekmesin, bu yapımlar, geleceğin çizerlerini, metin yazarlarını, animatörlerini ve animasyon yönetmenlerini doğuracak birer yapı taşıdır.

Animasyonun çocuklar üzerindeki etkisi ve hayal gücü

Onları nasıl görmek istediğiniz ve nasıl kullanacağız size kalmıştır. Elinizdeki bıçakla adam öldürmeniz de mümkündür, ekmeğinizi kesip bölüşmeniz de. Bakış açınızı siz belirlersiniz. “Dijital yaşam çocuklarımıza büyük zararlar verebiliyor” diyen ve çözümü yalnızca eleştiriden ibaret olan, kurtuluşumuzun ve ülkemizin gelecekteki itibarının kendisini dijitalde kanıtlayacak gençlerimizde olduğunu göremeyen biri belirleyemez, belirlemesin de!

Eğer çocuklarınız, kaç yaşında olursa olsun, çizgi film sever ve animeye ilgiliyse, bize gelin bizler sizi izletebileceğiniz yapımlar konusunda yönlendirelim. Sadece izlemek adına değil, kendisini bu sektörde görmek isteyen, bunun hayalini kuran genç arkadaşlarımızın ufkunu genişleterek onları severek içine girecekleri gerçek bir mücadeleye hazırlayalım.

Biz bildiklerimizle ve çözümlerimizle buradayız. Eleştiri ve tabu canavarları ise her yerde. Aman dikkat, çocuklarımızı onlara kaptırmayalım!