Mutluluğun Ölçüsü Ne?
İnsanı hayatta tutan büyük olaylar diye düşünürüz. Oysaki diri tutan şeyler hep ufak tefektir.
Hayat, buğulu camdan dışarıyı seyretmek gibidir.
Belirsiz…
Acılarınla yaşamaya çalışırsın,
Nefessiz…
Ufak tefek neşelerinle,
Tutunmak istersin,
Pişmanlıkların dalını keser.
Buğuyu silip gerçeklerle karşılaşınca,
Aklında ne pişmanlık kalır ne acı,
Hissettiğin yük ise sadece gerçeklerin ağırlığıdır.
Ve gerçekler öyle bi batar ki içine,
Bağırsan sesin duyulmaz!
Sussan içindeki çığlıklar sağır eder!
Her insan önceden tanımıştır acısını, sevmiştir.
Ne garip şey sevdiğinin acı vermesi…
Yavaş yavaş alışır,
Bir anda paramparça olursun.
Ve buna rağmen sevme demek gelmez içinden.
Acıyı severlik mi delilik mi bilinmez,
Pişmanlık ne zaman sarar benliğini?
Delilik gelince mi gelmeden önce mi?
Uçurumun kenarında mı denizin dibinde mi?
Ne zaman sarmalar,
Pişmanlık, delinin vehminde gerçeklik?
Acı, gerçekliğin vehminde delilik…
Hayat işte buğulu cam,
Hep bir sanrılık…
Tek gerçek, buğulu camın keskinliği.