Hayvan Olmak

04.02.2022 / Deneme / Genel

Düşünüyorum, öyleyse…

Hayvan Olmak

Kendimi bildim bileli hayvanlarla ilgileniyorum. Evimizin ücra köşelerine hayalet evler yapan örümceklerden çeşitli yerlerden tüneyen ve annelerin huzurunu kaçıran hamam böcekleri ve karıncalara, sokaktaki kedi köpekten köydeki keçiye kuzuya kadar birçok hayvan benim içim gizemli bir varlık olmuştur.

Birçok ebeveynin öğretisinde var olan ve Ali Baba’nın çiftliği şarkısında bile yer alan “bu hayvanın adı bu, bu şekilde ses çıkarır” basit mantığından ötesine geçmek istediğim hayvanlar alemi, bugün üzerine aktivist olarak eğileceğim kadar derin manalar içeriyor benim için.

Bu sevgim ve ilgimden dolayı günü geldi bir çekirgeyle sinema keyfi yaptım, yeri geldi bir yılanla koyun koyuna yattım. Ayı gördüm, korktuğum kadar heyecanlandım; hamster besledim, içim gıcıklandığı kadar güleçlendim. Kedi köpek de baktım, yaralı kuşların kanadı da sardım, keçiyle de toslaştım, koyunla da eyleştim. Pek tabi tüm bunlardan sonra bu konulara da hassaslaştım.

Yavuz Talha Durdu hayvan sevgisi

Doğal hayatı doğrudan ya da dolaylı olarak her geçen gün tahrip edilen, keyfi avlanarak yok olmaya yüz tutan, gereksiz tüketim ürünleri için denek olarak kullanılıp akla hayale gelmeyen işkencelere maruz bırakılan hayvan dostlarımın yanında olma gereği, ifade edemedikleri sözcükleri dile getirme zorunluluğu hissetmeye başladım.

Bu yazımı da, çok basit gibi görünse de aslında ehemmiyetli bir konu olan “sokak hayvanlarının (özellikle köpeklerin) toplatılması” üzerine yazma gereği duydum.

Bugün olan ne? İnsanlık tarihi boyunca çeşitli ihtiyaçlarımızdan ya da gereklilikten dolayı birlikte yaşadığımız hayvanları, daha düne kadar öldürmekten beter ettiğimiz yetmiyormuş gibi, şimdi de aramızda görmeye tahammül edemeyişimizin yansımaları.

Çeşitli haber kuruluşları, ki en başta @ensonhaber geliyor, geçtiğimiz bir sene içerisinde özellikle yoğunlaştırdıkları özel haberleriyle “köpeklerin sokakta başıboş dolaşmamaları gerektiği” ve “daha kaç tane çocuğa zarar verince buna dur diyeceğimizi”, ellerinden geldiğince vahşet algısıyla toplum algısına yerleştirmeye çalışıyor. Bizzat hangi editörleri bunları tasarlıyor bilmiyorum ama bir kuyruk acısı olduğu aşikar.

Olaylara yıkıcı bir eleştiri ile yaklaşmayacağım. Kim hangi ölçüde doğrudan yana, hangi ölçütleri kendine malzeme ediyor, şapkamızı önümüze koyarak sesli düşüneceğim. Bunu yaparken, “sokak hayvanları” tabirini, daha çok konunun odağında olan köpekler üzerinden örnekleyeceğim.

Eskiden devlet bu konuya tam manasıyla eğilmeden önce, yeterli beslenemeyen, kızgınlık dönemi gelen ve kuduz olan köpeklerin insanlara saldırdığını biliyoruz. Fakat, sokak hayvanları ile çocukluğumdan beri haşır neşir olduğum için sürekli karşılaşmama rağmen söylemeliyim ki, bir fabrikayı koruyan süs köpeği dışında hiçbir köpek tarafından kovalanmadım. Sadece o zamanlar kayda değer bir sorun olarak var olduğu gerçeğini kabul ediyorum.

Ki bu olaylar sıklaştığı için gerekli merciler olaya el attı ve aşılarını tamamladıkları hayvanların kulaklarına küpe takmaya başladı. Her ne kadar yeterli olmasa da çeşitli talepler doğrultusunda gıda ve sağlık ihtiyaçlarının da karşılanması ile birlikte, nereden baksanız son 10 yıldır sokak hayvanlarının yüzde 99’u sakinleşti ve yaşamak zorunda oldukları çevremizde bize uyum sağlamaya başladı. Kimisi restoranların olduğu muhitleri mesken tutup rızkını bulmaya çalışırken, kimisi sıcak bir köşe bulduğu mahallesinde çevre sakinlerinin vicdanına kendini teslim etti.

Kediden de köpekten de korkan çok fazla kişi tanıdım. Belki de en az onların da insanlardan korktuğu kadar korkan arkadaşlarımız. Daha bugüne kadar kovalandığını söyleyeni duymadım. Köpekler mevzubahis olduğunda bu durum en fazla tehditvari bir havlama ve bölgesini terk edene kadar bir süre mesafeli takibe varıyor sadece. O zaman köpekleri kısaca tanıyalım; 1) havlarlar, 2) bazen sizin mahallenizde istenmeyen birilerinden rahatsız olmanız gibi onlar da kendi bölgelerinde sizden rahatsız olabilirler.

Peki madem durum bu kadar basit, biz neyin tartışmasını yapıyoruz? Bu adamların yaptığı haberler yalan mı? Hiçbir köpekten zarar gelmez mi demek istiyoruz?

Hiçbir köpekten zarar gelmez demiyoruz, diyemeyiz de. Bu adamların yaptıkları haberlerin de doğruluk payı var ama aslında olaylar çok basit.

Benim bahsettiğim sokak köpekleri dışında bu ülkede dönen karanlık bir hayvan ticareti ve zevki var. Birincisi illegal köpek dövüşleri; çoğunluğu sokaktan toplanan hayvanları çeşitli kimyasallara ve şiddete maruz bırakan kişilerin kumar amaçlı hayvanları birbirleriyle dövüştürmesi. Bunun dışarıdaki köpekle ilgisi ne? Yenilen, dövüşecek durumu kalmayan, yaşlanan köpeklerin ulu orta sokaklara bırakılması ile birlikte, psikolojisi bozulmuş bu hayvanların gerek insanlara gerek diğer hayvanlara bu dürtülerini göstermesi sonucunda çevresel faktörler değişiklik gösteriyor. Diğer hayvanları da kızdırmanın yanı sıra, hayvanlara karşı bilenen insanların kurunun yanında yaşı da yakmaları, genel koşulları tersine çevirebiliyor.

İkincisi, özellikle özgüveni düşük ve kavgacı bir ortamda büyümüş insanların, kendilerini güç konusunda tatmin etmek için iri yarı ve vahşi tür köpekleri sahiplenerek, bazı durumlarda kontrolün kendilerinden çıkacağından bihaber şekilde bu hayvanlarla dışarıda dolaşmak.

Tehlikeli köpek türleri zaptedilmekte zorlanabilir

Bir de üçüncü bir durum var ki, bu aslında hepsinden acısı. Kendisine hiçbir zararı olmadığı halde sokak hayvanlarına zarar veren, kuyruklarını, kanatlarını kesen, onları döven, süründüren ve daha söylemek istemediğim birçok işkenceyle yüzleştirilen hayvanlardan aşağılık tipler var. Bu insan müsveddelerinin yaptıklarından dolayı psikolojisi bozulan hayvanların da saldırganlık gösterme ihtimali mevcut.

İşte bu üç duruma dâhil olan ve sokak hayvanlarının içerisinde belki maksimum yüzde 5’lik bir paydada yer alan hayvanlar ve yaptıkları sebebiyle, bugün tüm hayvanlar vahşi bir kimliğe büründürülüyor. Bunları söylüyoruz diye bizi de “çocukların bir köpek tarafından ağır yaralanmasına sessiz kalanlar” olarak niteleyebilecek sözde gazeteciler için de şu ifadelerimi açayım:

Ben asla ama asla bir çocuğun herhangi bir şekilde zarar görmesini istemem. Bunu yapan bir köpek de olsa toplumdan uzaklaştırılması ve gerektiği ölçüde cezalandırılmasını desteklerim. Eğer varsa o köpeğin sahibinin de suçlanması gerektiğini savunurum. Ama bunun için bir genelleme yapmam. Bunun için suçlu ararken önce köpek soyuna bakmam. Nasıl ki yalan haber, algı haber ve özel hayatın gizliliğine müdahale konusunda hiçbir vicdan azabı çekmeyen gazeteciler var diye hepsini aynı kefeye koyup toplattırma konusunda görüş bildirmiyorsak, bu konuda da aynı duruşu sergileriz.

Bu hassasiyeti bence onlara borçluyuz. Yeri geldiğinde bizimle insanlardan daha derin dostluk bağı kurabilen, zaten kendi ellerimizle yaşam alanlarına çöktüğümüz ve bir kuru gıda, biraz su ve sıcak bir yatacak yerden başka bir yer aramayan bu dostlarımıza sırt çeviremeyiz.

Gelir de şunu derseniz ben varım: “Bu hayvanların yaşamlarına öyle müdahale ettik, hareketlerini o kadar kısıtladık ki, artık bizimle bir savaş içerisine girmeye başladılar/başlayabilirler (haklı olarak). Gelin onlara daha iyi yuvalar yapalım. Daha huzurlu ve güvenli barınaklar tasarlayalım. Onlar bu kadarını hak ediyor.”; o zaman ben de sizinle aynı bildiri altına imza atarım.

Ama bir editörü köpek kovaladı diye, bu hayvanlara karşı açılan savaş sebebiyle yapılan haberler, kadın cinayetlerini, çocuk tacizlerini ve hayvanlara karşı yapılan şiddetleri konu alan haberlerin önüne geçiyorsa burada ciddi bir psikolojik bir sıkıntı var demektir ve bu toplumsal bir sıkıntıya dönüşebilir.

Tavsiyem odur ki, herkes elinde bulundurduğu gücün sorumluluğunu almalı ve bir kere hareket etmeden önce gerekirse bin kere düşünmelidir.

Bin kere düşünüyoruz, öyleyse insanız.

Sokak hayvanları sevgisi

Sokak hayvanları sevgisi

Sokak hayvanları sevgisi

Sokak hayvanları sevgisi



Kabafii Reklam Alanı