Seyahat Rehberi: Singapur
Asya’nın incisi Singapur, zengin kültürü, eşsiz mutfağı ve doğayla iç içe şehir yapısıyla en çok ziyaret edilen ülkelerinden biridir.
İhsan Oktay Anar’ın derin denizlerde kurduğu âlemde, o belirsiz, kımıltısız siluetin hem içinde hem dışında, olağanüstü bir hikâyedeyiz.
İhsan Oktay Anar'ın okuduğum üçüncü kitabı olan Tiamat, Puslu Kıtalar Atlası ve Suskunlar'ın ardından biraz olsun performansı düşük bir eser olarak karşıma çıktı. Aslında kitap, okudukça ritmik bir heyecanla sürükleyen bir hikâyeye sahip. Fakat İngilizler'in Mısır'a askeri sevkiyatını önlemekle görevli bir denizaltıda geçen kurguda o kadar çok teknik terime yer verilmiş ki, birçok şeyi anlamakta zorlanıyorsunuz. Bu ister istemez karakterlerin diyaloglarına da yansıyor.
Yine de, aksiyonun yanı sıra, mitolojik bir öge olan Pandora'nın Kutusu ve zombiler üzerinden dönen fantastik bir dünyaya çekildiğimiz kitabı elinizden bırakmanız da hiç kolay olmayacak. Üstadın hatırına okunur.
Sanki Cenaballah huzuruna varıp, hâşâ, onu seyre dalan bir dizi evliya misali bu adamlara tahtelbahir kumandanı, "Haydin kımılda! Vakit az, bakma aval aval! Kımılda dedim! Haydi şapşal!" diye bağırıp ara sıra da önce tokatlasa ve hatta sonra tekmelese bile, bu ekip altın sandukanın büyü ve hayalinden hemen çıkacak gibi değildi.
"İlim adamlarının işi beyaz kuğular. Biz ise siyah kuğuyu ararız. Almanların harpte çuvallamaları da kitabî olmalarından. Akılcı hasımları yine akılcı olan onları öngörebiliyor. Akıldan akla yol var çünkü. Onlar beyaz kuğu. Ama bizim erlerimiz öyle değil, bazen akıl dışı davrandıkları için tahmin edilemezler, ancak deli bir kumandana yenilirler. Her biri siyah kuğu."
"Hepiniz iştahla ve şehvetle hüküm veriyorsunuz, hak mı hakikî mi demeden, fikirler sizde kadın kız gibi şehvet uyandırıyor, oysa yanlış, yalan ve abes denen ne varsa, akla nâmahrem değil mi? Bir konuda, hanım kıçı avuçlar gibi hükme varıyorsunuz. Ne bu iştah?"
Sancı, "Sen ki soğan doğrar gibi adam kesen birisin," dedi, "Bu kadın ne yaptı da seni böyle büyüledi?"
"Allah korusun hem sinirden hem de büyüden efendim, amma okunmuş üflenmiş ve dahi muskalıyım. Doğrudur, gırtlak kesmişliğim ve karın deşmişliğim vardır. Kader. Fakat aşk adamıyım esasında. Çünkü sormaz ve bilmezsiniz, hisli Karagümrük'ün mutfakta soğan doğrarken aslında hakikaten ağladığını."
"Aptal akıllıyı, akıllı da aptalı öngöremez. Aptal olarak bilgi karşısında tokgözlüyüz. O bizden zeki olduğu için açgözlü. Bilgi konusunda seçici olmadığı, iştahlı ve şehvetli olduğu için kendi kuyruğunu ona yutturacağız. Zekâsıyla birlikte güveni de arttı. Onu kibriyle de vuracağız. Onun planı bizim hiçbir şey yapamayacağımız üzerine kurulu. Ama yapacağız. Ondaki zekâ sarhoşluğunu kullanacağız."