Hiç Değilse
Bir Haliç gecesinde sahil kenarında yürürken gökyüzünün, yeryüzündeki tüm atom parçacıklarını kaplaması ile döküldü bu satırlar.
Hadi, okumaya üşenilecek uzun bir yazı daha yazalım. Aşktan bahsedelim.
Ama kadına, şaraba, paraya duyulan aşktan değil, kendi hislerimize duyduğumuz hayranlığın dışa vurumundan. Hani, Aşık Veysel'in "Güzelliğin on para etmez; bu bendeki aşk olmasa" sözlerindeki hikmet var ya, işte ondan. Hatta ve hatta, Aşık Veysel'in dahi kaçırdığı, o malum aşkı içimize işleyenden.
Duyduğumuz sesin güzelliğine mi hayranız, onu güzel duyan kulağımıza mı yoksa onu bize güzel duyurana mı? Gördüğümüz rengin ışıltısına mı tavız, onun ışıltısına aşina gözlerimize mi yoksa bu yeteneği bize bahşedene mi?
Neticesi çok farklı yerlere varacak, düşündüğünüzde, yaptığınız her hareketi ve bu hareketlerin sonucunu bambaşka noktalara getirecek bu nadide hissiyatı, hiç özümsemeye çalıştınız mı? Özümsemek bir yana, hayatın çözümlenmesine bir adım daha yaklaşmanızı sağlayacak bu kilit suali, kendinize hiç sordunuz mu? Bencilliğimizde boğulan ruhumuzu arındırmaya yetecek kadar güçlü olan bu masum dokunuşa ermek için, hiçbir adım attınız mı?
Aşk demek.. Senelerce peşinden koşmaktan gururla bahsettiğiniz sevgililerinizin ardından şiirler yazmak mı? Hayatınızın her eğlence dolu dakikasından feragat ederek, tırnaklarınızla kazıdığınız kariyer basamaklarının sonunda, ölümün adil toprağına girerken sadakalar dağıtmak mı? Ya da, ideoloji azmiyle, karşınıza çıkan her tabuyu bir bir yıkıp, etrafınızda hiç kimse kalmayıncaya dek savunduğunuz fikrinizin sizi tarihe altın harflerle yazdırması mı?
Kendimizi kandırmaya meyilli olduğumuz bu dünyanın, kandırıktan meyvelerini tadarken aldığımız keyfin, karakter yapımızı güçlü, farklı, diğer herkesten daha dikkat çekici hale getirmeye çalışırken toplumda edindiğimiz statünün yansıması tüm bu olgular. Peki aşk dediğimiz, üç harflik paçavra bir kelimenin manası ne mi? Kendinden geçmenin, kendinden önce, seni sen yapanı bilmenin, her şeyden öte, sana bu düşünceyi vereni sevmenin, tüm akıl yoksunluğunda, Yaradanı anlamaya çalışmanın yansıması.. Bu öyle bir hissediş ki, adını kendi dilinde söylemek bile anlamsızlaşır; onu ifade edemeyişin, doğru kelimeyi bulamayışın ardında, tüm bunlardan da umarsızca yaşarsın onu.