Duygularımızı Pazara Çıkaralım
Tanrı Duyar Hiç Değilse / Duygularımızı pazara çıkaralım, bir köle gibi aşağılayalım mesela. / Açık arttırmada ucuza satalım.
Bir gamın hamalını hangi hancı ağırlar?
Mürekkebi tükenmiş bir kalemin, suskunluğu vurur ta ciğerlerime
Yaşanacak ne varsa zamanın kör pencerelerinde kalmış gibi.
Vaktinde açmamış gülün, nazıyla kayıp gitmiş zamanlar.
Nisan'da yağmamış, çocuk neşeli yağmurlar,
Eylül'de dökülmemis kitap arası yapraklar.
Açmamış gün doğumunda güneşin kızıl haresi,
Aymamış günün mavi beyaz süt rengi.
Ağarmamış gün, gökyüzünün lacivert vakti.
Bürünmemiş dudaklarım bir tebessümün rengine.
Görmemiş gözlerim umudun ferlerini.
Duymamış kulaklarım hoş bir nida.
Kurak topraklara dönüşürken gamlı gönül,
Sulamamış elleriyle bir dost eli.
Şimdi bilmem nere dönsem yüzüm?
Bir gamın hamalını hangi hancı ağırlar?
Bilmem nere sürsem gözüm, bir ferdadan bana kapılar aralar.
Ey yer ey gök, ey güneşin tanrısı, ayın, yıldızın,
Ey yağmur bulutları ey yükselen toz, toprak ve dumanlar.
Sesimdeki feryada varlıklar sağırlaşmış iken,
Hangi kural, hangi kanun, hangi gök alâmeti akisini çıkarır göklere?
Şimdi düşmüşken başı serçelerin önüne; yorgun, bitap.
Beklemek mi umut olur, sığ sokaklarında kimselerin?
Bu ağarmış sesime, bir ışığın habericisi ancak sen, sen ol Ya Rab!