Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir?
Kronik yorgunluk sendromu, kişinin ne kadar dinlenirse dinlensin kendisini yorgun hissetmesidir. Kronik yorgunluk sendromunu hakkında herşey
Domuz etinin zararları üzerine birçok araştırma yapılmıştır. 2012 yapılan araştırma da bu zararlar bir kez daha gündeme gelmişti.
Bilimsel araştırmalar domuz etinin insan sağlığına zararlarını ortaya çıkarmıştır. Bu etkileri fizyolojik hastalıklar ve enfeksiyon hastalıkları olarak iki ayrı ana başlık altında inceleyeceğiz. Daha sonra Domuz etinin haram olduğu dinler konusunu anlatıp Hristiyanların neden diğer semavi dinlerin aksine domuz eti yediğinden bahsedeceğiz
Domuz eti tüketimi Dünya’da yıllık olarak yaklaşık 118 kilotondur. Bunun %46’sını ise Çin tüketmektedir. Domuz eti Amerika’da kırmızı et ve tavuk etinden sonra en çok tüketilen ettir.
2012’de 100.000’den fazla kişi üzerinde yapılan büyük bir araştırma, kırmızı et tüketiminin daha kısa ve daha az sağlıklı bir yaşamla bağlantılı olduğuna dair güçlü kanıtlar buldu. Domuz eti özellikle analiz edilmemiş olsa da kanıtlar güçlüydü. Bu tür çalışmalarda genellikle böyledir. Tüm kırmızı eti birlikte sınıflandırırlar.
Harvard Üniversitesi’nde beslenme profesörü ve araştırmaya katılan kıdemli bilim adamlarından biri olan Dr. Frank Hu’ya göre, “Bu çalışma, düzenli olarak kırmızı etin, özellikle de işlenmiş etin tüketiminin erken ölüme önemli ölçüde katkıda bulunduğuna dair net kanıtlar sunmaktadır.”
Domuz eti çok yağlıdır. Yenildiği takdirde, bu yağ kana geçer. Böylece kan, yağ tanecikleriyle dolmuş olur. Kandaki bu fazla miktardaki yağ; atar damarların sertleşmesine, tansiyon yükselmesine ve kalp infarktüsüne sebep olur.
Ayrıca, domuz yağı içerisinde "sutoksin" denilen zehirli maddeler mevcuttur. Vücuda giren bu zehirli maddelerin dışarı atılması için, lenf bezlerinin fazla çalışmaları icab eder. Bu durum, bilhassa çocuklarda lenf düğümlerinin iltihaplanması ve şişmesi şeklinde kendini gösterir. Hasta çocuğun boğaz bölgesi anormal bir şekilde şişerek, adeta domuza benzer. Bu sebeple, bu hastalığa "domuz hastalığı" (skrofuloz) adı verilir. Hastalığın ilerlemesi halinde, bütün lenf bezleri cerahatlanarak şişer. Ateş yükselir, ağrı başlar ve tehlikeli bir durum ortaya çıkar.
Domuz etinde bol miktarda bulunan sümüksü bağ dokusu, kükürt yönünden çok zengindir. Bu sayede, vücuda fazla miktarda kükürt alınmış olur. Bu fazlalık ise; kıkırdak, kas ve sinirlere oturarak, eklemlerde iltihaplanma, kireçlenme ve bel fıtığı gibi çeşitli hastalıklara yol açar.
Domuz eti devamlı yenirse, vücuttaki sert kıkırdak maddesinin yerini, domuzdan geçen sümüksü bağ dokusu alır. Bunun sonucu olarak, kıkırdak yumuşar; vücut ağırlığına tahammül edemeyerek altında ezilir. Böylece, eklemlerde bozulmalar meydana gelir. Domuz eti yiyenlerin elleri pelteleşir, yağ tabakaları teşekkül eder. Mesela, yiyen kimse sporcuysa; yorgun, tembel ve hareketsiz olur. Bazı futbolcular bu sebeple mesleklerinden olmuşlardır.
Domuzda büyüme hormonu da çok fazladır. Doğduğu zaman birkaç yüz gram olan domuz yavrusu, altı ayda yüz kiloya erişir. Bu kadar süratli gelişme, büyüme hormonunun fazlalığı sebebiyledir.
Domuz etiyle fazla miktarda alınan büyüme hormonu, vücutta doku şişliklerine ve iltihaplanmalara yol açar. Burun, çene, el ve ayak kemiklerinin anormal bir şekilde büyümesine ve vücudun yağlanmasına sebep olur.
Büyüme hormonunun en etkili yönü, kanserin gelişmesine zemin hazırlamasıdır. Nitekim domuz kesim işiyle uğraşanlar, erkek domuzların, belli bir yaştan sonra, kansere yakalandıklarını ifade ederler.
Domuz etinin ihtiva ettiği histamin ve imtidazol denilen maddeler, deride kaşıntı hissi uyandırır. Ekzama, dermatit, nörodermatit gibi iltihabi deri hastalıklarına zemin hazırlar.
Bu maddeler ayrıca; kan çıbanı, apandisit, safra yolları hastalıkları, toplar damar iltihapları gibi hastalıklara yakalanma ihtimalini artırır. Bu sebeple doktorlar, kalp hastalarına domuz eti yememelerini tavsiye ederler.
Domuz eti ile insana bulaşan tehlikeli hastalıklardan birisi de Trişin [oku: Trischin] hastalığıdır. Domuzlar bu hastalığı trişinli fare yemek veya trişinli domuz eti ile beslenmekle alırlar. Fakat Trişin domuzlarda ağır bir hastalık yapmaz. Halbuki insanlarda, çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık meydana getirir.
Domuz etiyle alınan Trişin kurtçuklar, mide ve bağırsak yoluyla kana geçer. Böylece de, bütün vücuda yayılırlar. Trişin kurtçukları özellikle çene, dil, boyun, yutak ve göğüs bölgelerindeki kas dokularına yerleşirler. Çiğneme, konuşma ve yutma adelelerinde felçler meydana getirirler. Yine kan damarlarında tıkanıklığa, menenjit ve beyin iltihabına sebep olurlar. Bazı ağır vakalar, ölümle sonuçlanır. Bu hastalığın en kötü tarafıysa, kesin bir tedavi şeklinin olmamasıdır.
Trişin hastalığı, bilhassa Avrupa ülkelerinde yaygındır. Sıkı veteriner kontrolleri yapılmasına rağmen, İsveç, İngiltere ve Polonya'da Trişin salgınları görülmektedir.
Yurdumuzdaysa, yerli hrıstiyanların dışında Trişin hastalığı görülmemiştir.
İnsan ve hayvanlar, yedikleri gıdaların az-çok tesirinde kalırlar. Mesela kedi, köpek, aslan gibi et yiyen hayvanların yırtıcı; koyun, keçi, deve gibi ot ile beslenen hayvanlarsa daha uysal ve yumuşak huylu oldukları malumdur.
Domuz, dişisini kıskanmayan bir hayvandır. Domuz eti ile beslenen insanlarda, kıskançlık hissinin zayıfladığı gözlenmiştir.
Bir Hatıra
Alman hekimi Prof. Dr. Reckeweg "Domuz Eti ve İnsan Sağlığı" adlı eserinde bir hatırasını şöyle anlatır:
Tedavi maksadıyla bir çiftçi ailesinin, biraz sapa yörede bulunan çiftliğine gitmiştim. Baba da, müzmin antroz (dejeneratif eklem hastalığı) ve kalça eklemi iltihabı vardı. Ayrıca karaciğerinden de rahatsızdı. Annenin bacaklarında, varis ve eziyet verici kaşıntısı olan ekzama vardı. Ailenin kızları ise, kalp yetmezliği ve romatizmadan rahatsız idi. En sağlıklıları görünmesine rağmen oğulları da, anjin sonrası kalp yetmezliğinden ve kan çıbanından müşteki idi. Evin öbür kızı ise, müzmin bronşitten muzdarip idi. Oğullarından bir diğeri de, ‘domuz kıllanması’ ve müzmin plörite yakalanmış olup, devamlı tekrar eden fistül ifrazatından rahatsız idi.
Yukarıda, sakinlerinin hastalıklarından uzun uzadıya bahsettiğim çiftlik evinde, muayene sırasında garip bir olaya şahit oldum. Ailenin arasında iri cüsseli bir domuz, hiç istifini bozmadan, aşağı doğru sarkan kalın bir ağaç dalına abanarak sırtını kaşıyordu.
Hastalara "oradaki domuzu görüyor musunuz? Onun kaşınmasına ve iltihaplara yol açan maddeleri, etiyle beraber siz de yiyorsunuz. İşte bu maddeler, sizdeki hastalıkların yegane sebebidir" dedim.
Yukarıda kendilerinden bahsettiğim, Kara Ormanlar havalisinde oturan benzeri çiftlik sahiplerinden verdiğim nasihati dinleyenler, domuz eti yemekten vazgeçerek, hastalıklarının çoğundan kurtuldular. Şimdi o çiftliklerin etrafındaki otlaklarda, İslam ülkelerinde olduğu gibi küçük koyun sürüleri yayılıyor.