Öde Zekâtını, Kurtar İmanını
Zekâtı ödemek; mala mülke tapmaktan, serveti putlaştırmaktan temizlenmektir. Servet tekelimizdeyse, şirk hemen tepemizdedir.
İbni Abbâs'a göre zenimden kasıt, kaba saba hareketleri, bir aileye sonradan katılan ve soy olarak kendilerinden olmayan kişidir.
Zenemetün: Kulağın bir kısmını kesmek suretiyle oluşturulan bir işaret.
Tenzîmün: Bir hayvanın kulağının küçük bir kısmını kesme ve bir emare veya işaret olarak kullanılması için onu sallanır bir halde bırakma; herhangi bir kimseyi ait olmadığı bir topluluk veya gruba bağlama.
Zenîmün: Ait olmadığı insanlar arasında benimsenmiş kişi, ihtiyaç duyulmayan; alçak, soysuz veya adi; soyu bozuk; zina eden bir kadının oğlu.
Ez-Zenîm: Soysuz, nesepsiz.[1]
İbni Abbâs'a göre zenimden kasıt, kaba saba hareketleri, asabi huyu olan, bir aileye sonradan katılan ve soy olarak kendilerinden olmayan kişidir.
Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu’l-Munzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs’ın tarifini şöyle bildirir: Zenim, kötülükle tanınan ve kendilerinden şüphe duyulan kişilerdir (İbn Cerîr 23/166, 167).
Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Munzir, Harâitî Mesâviu'l-Ahlâk’ta ve Beyhaki'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs zenimi açıklarken: “Keçinin gerdan küpesiyle (zeneme) bilinmesi gibi, kötülüğüyle tanınıp bilinen kişidir” demiştir (Harâiti ve Hâkim).
İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildirir: Zenim, bir topluluğun yanından geçerken halkın onun hakkında: “Ne kötü adamdır” dediği kişidir.
İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Zenim, başkalarının soyuna katılan soysuz kişidir" demiştir. (İbn Cerîr 23/165)
İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Zenim, başkaları tarafından sahiplenilen soysuz, ahlâksız ve rezil kişidir" demiştir.
İbn Cerîr, İbnu’l-Munzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Zenim, zalim kişidir" demiştir. (İbn Cerîr (23/167) ve el-İtkân'da (2/48) geçtiği üzere İbn Ebî Hatim)[2]
Katâde’ye göre, çirkin ve kötü bir huya sahip olan her kişidir.
Ebû Umâme ve Ebu’l-Âliye'ye göre, günahkâr, ahlaksız, rezil ve kâfir kişidir.
Şehr b. Haveb'e göre zenim ifadesi, günahkâr anlamındadır."
Saîd b. el-Museyyeb’e göre, başka bir soya sonradan katılan, kendilerinden olmadığı halde onlardan sayılan kişidir.[3]
Abdurrazzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: “Zenim, rezil ve kâfir olan kişidir" demiştir (Abdurrazzâk (2/309).[4]
«Zenim kelimesi, Arap dilinde “zina mahsulü çocuk” anlamındadır. Yani bir kimsenin aslında, bir ailenin ferdi değilken bazı hukuki ve içtimai sebeplerle o aileden sayılanlar için kullanılmaktadır. Ayette geçen zenim, kulağı kesik (rezilliği bir marifet ve meslek haline getiren) kişilerdir.»[5]
«Zenim kelimesi, Arap dilinde zina mahsulü çocuk için kullanılmaktadır. Said ibn Cübeyr ve Şa'bi bu kelimenin kötü şöhret sahibi insanlar için de kullanıldığını söylemekteler.»[6]
«Zenim, soysuz, zina mahsulü, damgalı dalkavuklardır.»[7]
«Zenim, insanları sömüren ve her türlü kötülüğün simgesi hâline gelmiş haysiyetsiz, şahsiyetsiz, aşağılık soysuzlardır.»[8]
«Müfessirler, zenim terimine birbirinden çok farklı yorumlar getirmişlerdir. Zenemeh isminden türetilmiş olan zenim terimi, keçinin kulaklarının altında sallanan yumruları veya her iki gerdanı gösterir. Bu gerdanlar fizyolojik bir fonksiyona sahip olmadıklarından zenim terimi, “lüzumsuz kimse” veya “lüzumsuz, faydasız şey” anlamında kullanılır (Tâcu'l-‘Arûs). Bu nedenle, yukarıdaki bağlamda bu terimin sosyal anlamda tamamen faydasız bir kimseyi tanımladığını kabul etmek, mantıkî bir varsayım olur.»[9]
«Zenim, “soyu damgalı, topluma yararsız” kişidir. Çoğunluğa göre bu kişi Velîd bin Mugîre’dir.»[10]
«Zenim, veled-i zina (piç) demek olup, onlardan olmadığı halde, soy bakımından bir topluma katılan demektir. Velîd ibn Muğîre de Kureyş arasında, soyu meçhul birisi idi; onların soyundan değildi. Babası onun, doğumundan on sekiz gün sonra, kendi çocuğu olduğunu kabul etmişti. Babasının haberi olmaksızın, annesinin zina ettiği de ileri sürülmüştür. Bu ayet nazil olunca, bu iş ortaya çıkmıştır.» [11]
«Bir görüşe göre Velid'in annesi zina etti. Ama Velid bu durumu, bu ayet ininceye kadar bilmedi. Bu görüşe göre “zenim" piç, anlamındadır.» [12]
«Zenim kelimesinin anlamlarından biri, aralarında soy birliği olmadığı halde bir kavme bağlanan veya o kavmin içinde soyu belirsiz olan kimsedir. Bu kelimenin anlamlarından biri de "insanlar arasında iğrençliği, pisliği ve aşırı derecede kötülüğü ile ün salmış kimsedir. Bu kelimenin ifade ettiği ikinci anlam, Velid B. Muğire'nin durumuna son derece uygundur.» [13]
Bazı müfessirlerimiz Velid’i piç olarak tanıtmakla kalmamışlar, bir de şu iğrenç safsatayı Efendimize yakıştırılmışlar:
«Genel olarak sperm pis (haram) olduğunda, çocuk da pis olur. İşte bundan dolayı Hz. Peygamber (sa.): "Veledi zina, onun çocuğu ve onun çocuğunun da çocuğu cennete giremez" (?) buyurmuştur.»[14]
Fahruddin Râzi hazretlerinin tefsirinde, yukarıdaki söz kaynağı belirtilmeksizin hadis diye aktarılmıştır.
Meseleyi yaşanmışlığa taşırsak, piç ilan edilen Velid bin Mügıyre’nin oğullarından Hişâm, Velîd b. Velîd, Hâlid bin Velid ve kızlarından Fâhite ile Fâtıma Müslüman olmuş, İslâm saflarına katılmıştır. [15]
Bu sahte hadisin çarpıcı cevabı ise aşağıdaki ayetlere bırakılmıştır:
Enam Suresi 164
Diyanet Meali: De ki: Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez.
İsra Suresi 15
Diyanet Meali: Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez.
Fatır Suresi 18
Hamdi Döndüren Meali: Hiç kimse günahkâr, başkasının günah yükünü çekmez. Yükü ağır olan kimse, onu taşımak üzere, (bir başkasını) çağırsa, çağırdığı kişi yakını olsa bile, bu yükten ona hiçbir şey yükletilmez.
Zumer Suresi 7
Diyanet Meali: Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez.
Necm Suresi 38
Diyanet Meali: Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez.
«Ayetlerde nitelikleri anlatılan kişinin, müşriklerin önde gelenlerinden birisi olduğu rivayet edilir. Fakat bu kişinin kim olduğu hakkında farklı görüşler vardır:
Şabî, es-Süddî ve İbn İshak’ın görüşüne göre el-Ahnes b. Şerîk kastedilmektedir. el-Esved b. Abdi Yağûs yahut Abdurrahman b. el-Esved de denilmiştir. Bu da Mücahid’in görüşüdür. İbn Abbas’a göre kastedilen kişi Ebû Cehil b. Hişam’dır. Mükâtil’e göre ise Velid b. Muğire’dir.» [16]
«İbn Sâd ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Amir(-i Şâbi)'ye Zenîm ifadesinin anlamı sorulunca şöyle dedi: "Kötülük kendisinin bir sıfatı olan ve bununla tanınan kişidir. Bu kişi, Sakîf kabilesinden Ahnes b. Şarîk adında biridir” demiştir. İbn Ebî Hâtim’in bildirdiğine göre Suddî de: “Ahnes b. Şarîk hakkında nazil oldu” demiştir.»[17]
«Bu ayette özel olarak hangi şahsın kastedildiği müfessirler arasında ihtilaflıdır. Bazıları bunun Velid bin Muğiyre olduğunu, bazıları ise Esved bin Abd-i Yagus olduğunu söylüyorlar. Bu sıfatların Ahnes bin Şureyk'e ait olduğunu söyleyenler de vardır. Öte yandan, bunun başka şahıslar olduğunu söyleyenler de vardır.»[18]
«Bazı âlimler, zenim ile Velid İbnu Muğire'nin kastedildiğini belirtmiştir. Annesinin, Velid'e gayr-ı meşrû olarak hâmile kaldığı da söylenmiştir. Zenîm'in Velîd olduğuna söyleyen İbni Abbas (R.A): "Cenab-ı Hakk'ın, bu adamdaki ayıpları teşhir ettiği kadar hiçbir kimseyi vasıflandırdığını bilmiyoruz" demiştir. Ancak hemen belirtelim ki "zenîm" ile kastedilen kimse ihtilâflıdır. Âlimler, başka isimler de ileri sürmüşlerdir.»[19]
«Rivayetlerde bu kişinin Velid bin Müğıyre veya Ebu Cehil olduğu ifade edilir.» [20]
Bütün bu ihtilaflı açıklamalardan açıkça anlaşılan şudur ki, Kur’an’ın derdi böyle kişileri ismen bildirmek değildir. Kur’an’ın görevi, kişileri böylesi şerli alışkanlıklardan vazgeçirmektir.
Zaten, ayetin tefsiri olarak verilen hadislerin hiçbirinde, sevgili Peygamberimiz tarafından herhangi bir şahsın ismi verilmemektedir:
«Abdurrazzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Munzir'in Zeyd b. Eslem'den bildirdiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Gökyüzü, Yüce Allah tarafından kendisine sağlıklı bir beden, huzur içinde bir kalp, yeteri kadar mal ihsan ettiği halde insanlara karşı zalim olan bir kula ağlar. (Ayette geçen) zenim, işte böyle bir kişidir." (Abdürrazzâk 2/308 ve İbn Cerîr 23/163)
İbn Ebî Hâtim, Muâviye'nin azadlısı Kâsım ile Mûsa b. Ukbe'den bildirir: Rasûlullah'a (s.a.v.) ûtullun zenîm olan kişinin kim olduğunu sorulunca: "Kaba ve rezil olan kişidir" buyurdu.
Ahmed, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Amr şöyle dedi: Rasûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: "Cehennem ahalisi [zenimler], kaba saba, kırıcı, böbürlenen, malı biriktirip cimri davranan kişilerden oluşmaktadır. (Ahmed 11/145; Hâkim 2/499).
İbn Merdûye, Hârise b. Vehb'den bildirir: Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittim: "Sizlere Cehennem ahalisinin [zenimlerin] kimler olduğunu söyleyeyim mi? Bunlar kaba, kırıcı, mal biriktirip cimri davranan ve böbürlenen kimselerdir."»[21]
«Âyet-i kerime, her devre hitap ettiğine göre, günümüzde de sıkça karşımıza çıkabilecek bir tipin nazar-ı dikkate arz edildiğini söyleyebiliriz.»[22]
«Ayetteki utüllin ve zenîm ifadelerine birçok anlam verilmiş olmakla beraber, bu bağlam içerisinde Ferra’nın utüllin kelimesine verdiği “aşırı düşmanca tavır takınan kişi ve İbni Abbas’ın “zenim" kelimesine verdiği “şerli ve zalim kişi" anlamıdır (bk. ibnül-Cevzî). Kelimelere anlam verirken sözlüklerden daha ziyade, o kelimelerin yer aldıkları bağlam ve konu bütünlüğü önemlidir. Meselâ bazı meallerde verilen anlam çerçevesinde düşündüğümüzde, burada Velid bin Müğıyre’nin soysuzluğundan söz edilmesinin ne anlamı olacaktır? Önemli olan önce konuyu tespit etmek, ayetlerin nelerden söz ettiğini anlamak, daha sonra kelimelerin detaylarına inmektir. Böyle yapılmadığı takdirde sözlüklerdeki anlam deryası içinde kaybolmak işten bile değildir. Doğrusunu Allah bilir.»
«Zenim, ibni cerir tefsirinde, kötülük yapması ile meşhur, kötü damgalı, alâmetli kâfir, zalim ve fâcir anlamları verilmiştir. Kısacası dalkavuk, kalleş ve damgalı namert anlamlarına gelir.»[23]
«Zenim, zeneme’den türetilmiştir. Zeneme, keçinin, koyunun boynunda, kulağı dibinde derisinden küpeye benzer yumrucuklara yahut kulağı delinip de ucundan asılı bırakılan her tarafa sallanıp duran sarkıntıya denir. İbnu Cerir’in açıklandığı gibi tefsirciler İbni Abbas’tan edilen rivayete göre bu kelime mecazen: “Nesebi şüpheli, nesebi başkasının nesebine katılmış, soysuz, kötülükle tanınmış, damgalı kâfir, zalim, aşağılık, fena huylu” anlamlarına gelir. Bazı müfessirler, bu sıfatlarla belirli bir şahsın kastedilip edilmediğini araştırmışlarsa da bu özellikleri taşıyan her şahsın kastedildiği, baştaki (külle) ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır.»[24]
«Zenim, soysuz, nesebi belirsiz, zina çocuğu” veya “sığıntı” anlamına gelir. Yahut da her ikisine birden denir. Halk dilinde, “maganda ve fırlama, fırıldak ve hayırsız” diye de söylenir. Rivayete göre, bu kişi Velid b. Muğire’dir (Zemahşerî). Ne var ki, 10. ayetteki külle (hepsi) ifadesi, çizilen tipin, tek kişiye hasredilemeyeceğinin delilidir.»[25]
«Tefsirciler bunlarla belirli bir şahıs kastedilip edilmediğini araştırmakla uğraşmışlar ise de doğrusu, Ebu Hayyan'ın dediği gibi ayette açık olan şudur ki: Bu nitelikler belirli bir şahıs için değildir. Başta “külle hallâfin=her çok yemin edici” buyrulmasından da açıkça anlaşıldığı gibi, belli ve özel bir şahıs kastedilmeyerek hem her birinden hem de bu tür insanların hepsinden birden sakındırılmaktadır. Ayet, geçmişi olduğu gibi geleceği de kapsamaktadır.»[26]
«Ne idüğü belirsiz diye çevirdiğimiz zenim kelimesine müfessirler “bir toplumdan olmadığı halde onlara yamanmış olan, babası bilinmeyen, kötülüğü ile tanınan, lüzumsuz kimse, faydasız şey” anlamlarını vermişlerdir (bk. Râzî, XXX, 84-85). Zenim kelimesinin burada [bu ayetlerin bütününde], özellikle günah işlemekten, haksızlık yapmaktan, zarar vermekten utanıp çekinmeyecek kadar tabiatı bozulmuş, insanlığını kaybetmiş, bu anlamda soysuzlaşmış kişiyi ifade ettiği söylenebilir. Bu ayetler, Müşriklerin ileri gelenlerinin genel karakterlerinin güzel bir özetidir.»[27]
İşin aslı, ayetin kınadığı kişi sadece Velid değildir ama Velid de kötü karakteri yüzünden ayetin kınadığı kişilerden biridir. Hâsılı ister o dönemdekiler olsun ister bu çağdakiler olsun, Kur’an’ın zenim diye isimlendirdiği herkesin, zina sonucu olarak doğması, açıkçası ihtimal dahilinde değildir. Bu yüzden, zenim kelimesini piç olarak tercüme etmek de mümkün değildir.
«Zina ürünü, evlilik dışı doğmuş çocuğa denir. Toplumda babası belirsiz olan veya zina ürünü olduğu bilinen çocuklara bunu yüzlerine vurarak, onlara eziyet ve zulüm yapmak caiz değildir. Çünkü onların böyle bir kader çizgisini etkileme veya değiştirme ya da bu duruma engel olma şansları yoktur.»[28]
«Veled-i zina Kadının nikahsız olarak gayri meşru edindiği çocuktur. Aslında gayrimeşru doğan çocuklar, İslami yönden günahsız ve değerli varlıklardır. Burada bir günah varsa, bu günah anne ve babaya aittir. Gayrimeşru doğan çocuklar masumdurlar. Zinâdan doğan çocuğun ayıplanacak bir suçu ve günahı yoktur. Nitekim Allah Rasulü Efendimiz (s.a.s.) "Veled-i zînaya annesinin, babasının günahından hiçbir şey yoktur" buyurmuştur. (Hâkim, Müstedrek; Beyhakî, Sünen X/59; Münâvi V/372)»[29]
«Zinâdan doğan çocuğun ayıplanacak bir suçu ve günahı yoktur. Nitekim Allah Rasulü Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: "Veled-i zinaya annesinin, babasının günahından hiçbir şey yoktur." (Hâkim, Müstedrek; Münâvi V/372). İslâmiyet’e göre, Hristiyanlıkta olduğu gibi atalardan miras alınan, "ezeli bir günah" inancı yoktur. Çünkü, "Kimse kimsenin günahını yüklenmez." (İsrâ, 17/15). Açıkçası zina eden kadın ve erkek suçludur. Zina mahsulü bir çocuğun ise suçu yoktur. (Bk. Beyhakî, Sünen X/59). [30]
Zinadan doğan çocuğun tahkir edilecek suçu yoktur; ancak takdir edilecek ve diğerlerine üstün tutulacak yönü ve başarısı da yoktur. Bunu böylece tespit ettikten sonra: Önce şunu bilmek gerekir: İslâmda; Hristiyanlıkta olduğu gibi atalardan miras alınan, "Ezeli bir günah" akidesi yoktur. “Kimse kimsenin günahını yüklenmez" (Isrâ (17/ 15)). "Kim zerre kadar hayır yaptı ise onu görür; kim zerre kadar ser yaptı ise onu görür." (Zilzâl (99) 8) Bu önemli kuralı hiç akıldan çıkarmamak gerekir.
Veledi zinanın şahitliği - âdil ise, diğer adil insanlar gibi - makbuldür. Çünkü, yukarıda işaret edilen ayetten anlaşılacağı üzere, annesinin babasının zina etmiş olması onun adâletini zedelemez. (Serahsî, IX/127)
Veledi zinanın kendisine zina isnadında bulunana iftira cezası uygulanır. Çünkü o temizdir ve iffetlidir. Annesinin babasının suçu onun temiz oluşunu zedelemez. (Kal`acı, Mevsu`ati fikh-i Abdullah b..Abbâs N/31; Ibn Hazm, el-muhallâ IX/430)
Dünyaya ait işlerde diğer insanlardan farkı yoktur. Çeşitli görev ve sorumluluklar yüklenebilir. Her kademede idareci ve komutan olabilir. Evlenmede ve diğer akitlerde diğer insanlardan farkı yoktur.»[31]
Önüne ve ardına bakmaksızın ayetleri tek başına okumak, kişiyi manaya yaklaştırmayacağı gibi aksine ayeti anlamaktan iyice uzaklaştırır. On üçüncü ayetteki zenim kelimesi, onuncu ayetten itibaren zemmedilen tüm fiilleri bünyesinde toplayan bir kelimedir. Manasını anlamak için, okurken bu hususa dikkat etmelidir:
Hacc Suresi 46’da gerçek körlüğün kafa gözünün görmemesi değil de gönül gözünün körelmesi olduğunu bildiren Kur’an,[32] asıl soysuzluğun, zina mahsulü bir çocuk olarak doğmak değil de Allah’a kulluktan mahrum kalmak / imandan ayrılmak / İslâm’dan kopmak olduğunu, Kalem suresinin şu ayetleriyle tüm insanlığa ilân etmiştir.
10. Katiyen itaat etme, şu vasıfları taşıyan her bir kişiye!
En başta yemin eden şahsa hem doğruya hem eğriye;[33]
Bukalemun gibi her kalıba girebilen alçak kişiye / süflîye;[34]
11. Servetini, sağda solda önüne gelene sayıp döken gösterişçiye;[35]
Dosdoğru yürüyemeyiciye,[36] dedikodu üretici ve yürütücüye;[37]
12. Hayır yapmayan ve başkalarına da mâni olan eli sıkı cimriye;[38]
İlâhî sınırları takmayan[39] ve sahip bulunan günahkâr[40] bir seciyeye;
13. Zorbalık yapan, şerli işlere koşan,[41] saygısızca[42] davranan, çalıp çırpan yiyiciye;[43]
Bu huyları yüzünden[44] zenîm / kopuk / İslâm’a yabancılaşan taklitçi ve alçak kişiye.[45]
“Falanca bir piç olarak doğdu” sözü bir hali bildirir.
“Filanca piçin teki oldu” ifadesi ise bir infiali haber verir.
Dolayısıyla, piç doğmak normal bir ahvâldir ama piçin teki olmak aşırı bir taşkınlıktır, açıkçası tam bir infialdir.
[1] Hasenat.net. Kur’an Sözlüğü
[2] Celâleddîn Ebü’l-Fadl Abdurrahman b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Süyûtî, ed Dürru’l Mensûr fi't-Tefsîr bi’l-Mêsûr, C. 14, 572 – 578. islam-tr.org
[3] Celâleddîn Ebü’l-Fadl Abdurrahman b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Süyûtî, ed Dürru’l Mensûr fi't-Tefsîr bi’l-Mêsûr, C. 14, 572 – 578. islam-tr.org
[4] Celâleddîn Ebü’l-Fadl Abdurrahman b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Süyûtî, ed Dürru’l Mensûr fi't-Tefsîr bi’l-Mêsûr, C. 14, 572 – 578. islam-tr.org
[5] Bkz. Abdullah-Ahmet Akgül Meali 13. Ayet Açıklaması
[6] Tefhîmül-Kur’ân, Mevdûdî
[7] Ahmet Tekin Meali
[8] Mahmut Kısa Meali
[9] Muhammed Esed Meali 13. Ayet Açıklaması
[10] Hamdi Döndüren Meali 13. Ayet Açıklaması
[11] Fahreddin Razi - Tefsiri Kebir - KALEM SURESİ 13
[12] http://islamilimleri.com/Tefsir/Tefsir/068/Tefsir/Turkce/11/000.htm
[13] Fi Zilâlil Kur’an, Seyyid Kutub, X/134-135.
[14] Fahreddin Razi - Tefsiri Kebir - KALEM SURESİ 13
[15] Bkz. TDV İslâm Ansiklopedisi’ 43. cilt, 33-34
[16] https://www.siyerinebi.com/tr/aciz-ve-soysuz
[17] Celâleddîn Ebu’l-Fadl Abdurrahman b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Suyûtî, ed Durru’l Mensur fi't-Tefsîr bi’l-Mêsûr, C. 14, Sf: 572 – 578
[18] Tefhîmül-Kur’ân, Mevdûdî
[19] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/338-339.
[20] TEVHİT MESAJI, Özlü Kur'an Tefsiri, HASAN ELİK ve Muhammed Coşkun, Şubat 2015
[21] Celâleddîn Ebü’l-Fadl Abdurrahman b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Süyûtî, ed Dürru’l Mensûr fi't-Tefsîr bi’l-Mêsûr, C. 14, 572 – 578
[22] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/338-339.
[23] Hak Dini Kur’an Dili, 5275, sadeleştiren: M. Yaşar Soyalan
[24] Mehmet Türk Meali 13. Ayet Açıklaması
[25] Mustafa İslamoğlu Meali 13. Ayet Açıklaması
[26] Hasenat.net. Elmalılı - Hak Dini Kuran Dili - KALEM SURESİ 13
[27] Hasenat.net. Kuran Yolu - KALEM SURESİ 13
[28] https://samil.ihya.org/ansiklopedi/veled-i-zina. Hamdi DÖNDÜREN
[29] İslam Kültür, Dünden Bugüne Sorularla İslam Kültür. https://kultur.emsile.com/sorularla-cevabi-
[30] https://sorularlaislamiyet.com/veled-i-zina-uc-serlinin-en-serlisidir-diye-bir-hadis-rivayet-edilmektedir-
[31] https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/zinadan-dog-cocugun-ne-sucu-vardir-ki-tahkir-ediliyor-ve-bazi-haklari-kisitlaniyor
[32] Yeryüzündeyken isrâ etmeyenlerin, bu yüzden göğüslerindeki kalplerini / gönüllerindeki hislerini akıl yürütecek seviyeye yükseltmeyenlerin ve kulaklarını hakikate ayarlı ve duyarlı hale getirmeyenlerin kafa gözleri görmez değildir. Lakin kalp gözleri hissizdir / gönül gözleri basiretsizdir.
[33] (4/62. 5/89. 9/42, 56, 62, 74, 95, 96, 107. 58/14, 18)
[34] (32/8. 43/52. 77/20)
[35] 23/97. 104/1
[36] Olumsuz “yürüme” ile ilgili bkz. 17/37. 31/18. 38/6. Olumlu yürüyüşler için bkz. 6/122. 25/63. 28/25. 31/19. 67/22
[37] Dedikodu yürütmeye iki örnek: 1- Karalama ve dedikodu furyası aldı başını gidiyor! 2- Magazin dünyasında bu dedikodular aldı başını yürüdü!
[38] 2/114. 17/94. 18/55. 7/12. 38/75. 50/25. 70/21. 107/7.
[39] Bkz. 2/90, 190. 5/87. 6/119. 7/55. 9/10. 10/74. 50/25. 100/1. (2/178, 229. 4/14. 65/1)
[40] “Êsim ve esîm, çok acıklı bir azaba uğratılacak olan günahkârlardır; bunlar sürüklenerek cehenneme atılacaklardır (44/47)” {Kur’an’da Günah Kavramı, 126, 198, Dr. Sadık Kılıç}
[41] Atile: “Şer işe koşan, [şerde yarışan].” {El-Beyân, 1627}. Bkz. 70/41. Zıddı. 2/148. 5/48. 23/61. 35/32. 46/11. 57/21. 59/10. 79/4.
[42] Mehmet Türk; İ. Hakkı Baltacıoğlu
[43] Utül: “Çok yiyen, obur, sert ve kaba kişi” {El-Beyân, 1627}. Bkz. 70/41. Zıddı. 2/148. 5/48. 23/61. 35/32. 46/11. 57/21. 59/10. 79/4. * Abdullah-Ahmet Akgül Meali 13. Ayet açıklaması: «Aynı zamanda, “kötü ahlâklı, kavgacı, aniden parlayan ve masum insanları karalamak için fırsatları kötüye kullanan insanlar” için de kullanılır.» * Muhammed Esed Meali: «Utül terimi, atele fiilinden türetilmiştir. Bir kişiye veya bir şeye kaba ve zalimce davranan ve kendisinde hem zulüm hem de ihtiras özelliklerini birleştiren kişiyi tanımlar.» * «Ebu' Şeyh, İbn Merdûye ve Deylemî, Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: Kalem 13 ayeti konusunda Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Utüll olan kişi umursamaz, huysuz, yiyecek ve içecek konusunda obur, mal biriktirip iyilik yapmaktan uzak duran kişidir» {Dürru’l Mensur fi't-Tefsîr bi’l-Mêsûr, C. 14, 572 – 578}.
[44] «Buradaki ?????? ?????? ifâdesi, tıpkı, Cenâb-ı Hakk'ın, ????? ????? ???? ????????? ???????? "Sonra da iman edenlerden oldu" (Beled, 17) ayetindeki ????? "sümme" konumundadır» {Fahreddin Razi - Tefsiri Kebir - KALEM SURESİ 13}.
[45] Zenîm: “Bir ulusa katılan, [bir milletin içindeki] yabancı” {El-Beyân, 1333, Arif Erkan}. “Alçak, adî, bayağı, piç, yabancı” {Arapça-Türkçe Sözlük, 363, S. Mutçalı}.