Tutulan Oruç, Tutan Oruçtur

28.04.2022 / Din / Genel

Kişi orucu, oruç da kişiyi tutmalıdır.

Tutulan Oruç, Tutan Oruçtur

Oruç, kişiyi dünyada günahlardan uzak tutmalı, ahirette ise cehennemden azabından korumalıdır.

Tutulan oruç, günahtan uzak tutandır.

Tutan kişi tarafından titizlikle korunandır.

Neticesinde, tutan kişiyi ateşten koruyandır.

Bakara 183, Ozanca Bal Meal:

Müminler! Oruç,[1] yazgı / kader[2] kılındı üzerinize;

Yazgı / kader kılındığı gibi sizden öncekilerinize.

Sebep olsun diye takvaya / ahirette himaye görmenize /

Aç kalmanızı ve az yemenizi önererek, Kur’an’ı daha iyi öğrenmenize / 2/2

Helalleri bile terk ettirerek, haramlardan kesinlikle el etek çekmenize /

Takva / korunma zırhına (7/26)[3] bürünerek, ateş azabından azat edilmenize. (2/24. 66/6)

«Savm, “kendini tutmak, geri durmak” anlamına gelmektedir.»[4]

«Savm (oruç), terim olarak “ikinci fecrin (fecr-i sâdık) doğuşundan güneşin batışına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden nefsi alıkoymak” demektir.» [5]

Bakara 183’de, “Umulur ki oruç / savm sayesinde takvaya erersiniz” denilmektedir.[6] Demek ki, tutulan oruç ile, sadece aslında helal olan yemeden içmeden kesilmemiz değil, bunun yanı sıra haram ilan edilen fiillerden de kaçınmamız velhasıl takvaya tümüyle bürünmemiz istenmektedir. Bunun için de Allah’ın hiddetini çekici her türlü amelden kaçınmamız, neticesinde ateş azabından son derece korunmamız gerekmektedir.

Çünkü «Takva, bireyin Allah’ın azabından sakınabilmesi için gerekli önlemleri alması, kendisiyle cehennem ateşi arasına, Allah’ın emirlerini yapmak ve yasaklarından da kaçınmak suretiyle engel koymasına ve böylece kendini cehennemden korumasına denilmektedir.» [7]

Takva sahibi olmanın en sağlıklı ve dosdoğru yolu, Bakara 2’de “Zerrece tereddüdünüz olmasın ki, sizi kusurlardan arındıracak ve neticesinde ateş azabından koruyacak hasılı sizi korunanlar (müttakiler) sınıfına sokacak bilgiler kesinlikle bu kitaptadır” denilerek, takva bilgisinin asıl kaynağının Kur’an öğretileri olduğu bildirilmektedir:           

Şu konuda tereddüde / kuşkuya / kuruntuya katiyetle yok ki yer,

Bu kitaptır, korunanlara yol gösterici / müttakileri koruyucu rehber.[8] Bkz. 14/52

«Ayetteki “Lâ raybe fîhi / onda şüphe yok” ifadesi hem kitabın Allah’tan geldiğiyle hem de Kur’an’ın bir kılavuz, bir rehber olmasıyla ilgilidir; hasılı her iki konuda da şüphe edilmemelidir.»[9]

Öyleyse, müttaki olmak / cehennemdeki ateş işkencesinden korunmak için en elzem olan şey, Kur’an’ın bilinmesi, ondaki helallerin ve haramların dünyada yaşarken ve iş işten geçmeden söz gelimi kişinin kendisinin tövbe kapısı kapanmadan (93/90. 4/18) önce öğrenilmesi, Kur’an’dan öğrenilenlerin bir an önce eyleme dönüşmesi gerekmektedir.

Kişinin oruca başlamak için yeme, içme ve kendi eşiyle bile olsa cinsel ilişkiden uzak durmaya niyet etmesi, o kimsenin, haram olan fiillere zaten yanaşmayacağının en önemli göstergesidir.

Şerefli hadisler, bu hususu şu veciz ifadelerle dile getirmektedir:

"Oruç, (yalnızca) yeme ve içmeden kendini tutmak /alıkoymak değildir. Asıl oruç, boş ve faydasız sözler ile çirkin konuşmaktan kendini tutmak / alıkoymaktır.

(İbn Huzeyme, es-Sahîh: 1879; İbn Hibbân: 3479; Beyhakî, es-Sünen: 8571)

"Her kim yalan konuşmayı ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa, (bilsin ki) Allah'ın onun yemesini, içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur." (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)

“Nice oruç tutan vardır ki, (Allah'ın hoşnut olmadığı şeylerden sakınmadığı için) orucundan kendisine kalan, sadece açlık ve susuzluktur".

(İbn Mâce, Sıyâm 21:1690; Ahmed b. Hanbel 2/441; İbn Huzeyme, Sahîh:1997)

Oruç ibadeti, bu fiilleri yerine getirmekle de bitmemektedir. Çünkü, orucun geceye de tamamlanması gerekmektedir ki, Kur’an bunu “seherlerde istiğfarda (Allah’tan ve hakkı yenilen kullardan) af talebinde bulunma” olarak izah etmektedir.

Orucun geceye tamamlanması işlemi, Ramazan dışında gecenin herhangi bir saatinde uykudan uyanılıp yapılması gereken Kur’an tetkiki görevinin (Müzzemmil 20), Ramazan’da seher (sahur) saatlerine hasredilmesidir.

«Seher, gecenin altıda birinin son vaktine denilmektedir.»[10]

Âl-i İmrân 16-17                              

[Ateş azabından korunanlar] şu kimselerdir:

“Rabbimiz! Hepimiz iman ettik” diyenlerdir;

“Lütfen! Bizi affet” diyerek Allah’tan bağışlanma bekleyenlerdir;

“Bizi ateş azabından koru” diyerek cehennemden çekinenlerdir.

Zorluklara göğüs gerenler, sabırlı davrananlardır;

Allah’a verdikleri sözde duranlar / sadık olanlardır;

Mallarının [kalitelilerini][11] Allah yolunda harcayanlardır;

Seherlerde istiğfar edenler / affedilme talebinde bulunanlardır. 51/17-18 (2/187)

İSTİĞFAR

«Mağfiret (günahların Allah tarafından bağışlanması) kökünden türeyen istiğfâr, “kişinin kusurlarının bağışlanmasını Allah’tan talep etmesi” demektir. Bu talebin hem söz hem de fiille olması gerekir; aksi takdirde istiğfar, kişiyi yalancı durumuna düşürür. İstiğfar / affedilme isteği, bir nevi tövbedir. Tövbenin kabul edilmesi için de bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.»[12]

Evet, Âl-i İmrân 16-17’de belirtildiği gibi Müslümanlar, seherlerde / sahur vakitlerine kadar bağışlanma çareleri ararlar / sabahlara kadar Kur’an’ı kelimesi kelimesine didiklerler, edindikleri bilgilerle kendilerini affettirmenin, günahlardan temizlenmenin peşinde koşarlar.  Günlerine, imsak yaparak / sapsağlam kulpa tutunarak çakı gibi başlarlar.[13]

İMSAK

İmsak meselesi, tutulan ve tutan orucun en can alıcı noktasıdır.

İmsak, “Bir şeyden el çekmek, kendini tutmak” manasına gelen imsak, “belirlenen bir vakitte kişinin kendisini yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak tutmasını ifade eden bir terimdir” şeklinde tarif edilmektedir.[14]

İşin ilginç yanı şudur ki, Kur'an'da toplamda 27 kez geçen imsak kelimesinin hiçbirisi, orucun yemekten ve içmekten kesilme kısmından bahsetmemektedir.

Çünkü, “tutma” meselesini sadece mideye tahsis etmek, savm ibadetinin en basit meselesidir.

Ayetlerden misal vermek gerekirse 7/170 ve 43/43’de, ıslah olmak / kötü hallerden kurtulmak için Kur’an’a sıkı sıkıya sarılmaktır. Bakara 256’da, tağutları / Allah dışında ilâh yerine konulanları reddedip Allah’a iman ederek, son nefese kadar ilâhî vahye bağlı olarak yaşamaktır.

İşte, imsak kelimesiyle ilgili bu durum da oruç ibadetinin, kişilerin takvaya ermelerini ve “Yaşayan Kur’an” haline gelmelerini amaçladığını açıklamaktadır.

Şu şerefli hadis de konuyu bu yönüyle aydınlatmaktadır:

"Ey insanlar! Allah Ramazan’da gündüz oruç tutmayı farz ve geceleyin ibadet yapmayı / Kur’an’ı tetkik etmeyi de bir ganimet[15] kıldı. O, ay sabır zamanıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. Ramazan ayı öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda kölelerinin / hizmetçilerinin / işçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır" (et-Tergîb, II, 94-95).



[1] Savm (terk etmek, geri durmak), inanışla ve yaşayışla müşriklerden ayrılmaktır (Tevbe 1).

[2] Kadr Sûresi 1.

[3] Kur’an Yolu Meali: «Takvâ elbisesi, sâlih amel, iffet, iyi huy ve tevhit elbisesidir.» 

[4] TEVAKKU SÖZLÜK

[5] TDV İslâm Ansiklopedisi, 2000 İstanbul, 22. cilt, 238-239, İMSAK, Müellif: MEHMET ŞENER

[6] Kadri Çelik Meali

[7] Anadolu Üniversitesi İlâhiyat Ön lisans Programı, TEFSİR, Doç. Dr. Ali Galip GEZGİN

[8] “Şüphe yok” ifadesi hem kitabın Allah’tan geldiğiyle hem de onun bir kılavuz, bir rehber olmasıyla ilgilidir; her iki konuda da şüpheye yer yoktur. {Kur’an Yolu, 1/70}. 

[9] Kur’an Yolu, 1/70 

[10] Hasib Asutay Meali

[11] [2/267. 3/92]

[12] TDV İslâm Ansiklopedisi, 27. cilt, 313-314 MAĞFİRET, Müellif: ADİL BEBEK

[13] Bkz. 11/3. 2/37, 124, 208. 3/39; 4/46; 5/13; 6/115. Allah, İstiğfar edenlere azap etmez (8/33).

[14] Hadislerle İslâm, Cilt 2 Sayfa 426, Diyanet İşleri Başkanlığı

[15] «Ganimet, “bir şeyi zorluk çekmeden elde etmek” demektir» {TDV İslâm Ansiklopedisi, 13. cilt, GANİMET, Müellif: MEHMET ERKAL}