Tüzel Kişilerin Hak Ehliyeti
Kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanmakla birlikte hak ehliyetine de sahip olurlar.
Bir kavramı doğru anlamanın en iyi yolu, onun özelliklerini ve unsurlarını ortaya koymaktır. Her kültür, işlevlerine göre farklı özelliklere
Fichter, kültürün kendisini oluşturan bütün kurumların işlevlerinin ötesinde, farklı bir işleve sahip olduğunu ifade eder. Fichter’e göre kültürün aşağıdaki gibi dört özelliği vardır:
Kültür her şeyden önce bir soyutlamadır. Toplumun yüceltilmiş, idealize edilmiş veya karşı kültürle eleştirilen, değiştirilmesi önerilen genel değerler ve davranışlar dizgesini dile getirir. Her toplumda kültürel yapıyı, kültürel norm ve kalıpları gösteren bazı özellikler vardır. Bu özellikleri aşağıdaki gibi açıklayabiliriz:
Evrensellik: Kültürü tanımak, tanımlamak çabasına girdiğimiz zaman, “kültür” ile değil, farklı “kültürler” ile karşılaşırız. İnsanın temel davranışlarını yansıtan kültürler birbirine benzer ve evrenseldirler; ancak insanın ikincil davranışlarını yansıtan kültürler kişilere ve toplumlara özgüdür. Toplumlara ve kültürlere kimlik kazandıran bu kültürel farklılıklardır.
Toplumsallık: Kültürü ortaya çıkaran bireyler değil, toplumdur. Aynı zamanda kültürün yaşaması da toplum sayesinde olabilir. Bir kişinin tutum ve davranışının tek başına bir anlam ifade edebilmesi için söz konusu davranışların ait olduğu kültürel ortamda ortaya konması gerekir.
Süreklilik: Kültürün önemli bir özelliği de moda gibi gelip geçici bir heves veya alışkanlık olmaması, tarihsel bir sürekliliğinin olmasıdır. Her toplum kendi kültürüne sahiptir ve toplum var oldukça, kültür de var olmaya devam eder. Bugünün toplumuna biçim veren dünün toplumunun kültürüdür ve yarınki topluma da biçim verecek olan bugünkü toplumun kültürü olacaktır.
Tarihsellik: Kültürel niteliği belirleyen diğer bir faktör, kültürel niteliğin tarihsel oluşudur. Burada tarihsellik kavramı kültürü oluşturan faktörlerin belli bir zaman dilimi içinde bir anda ortaya çıkmadığı, aksine kültürel unsurların (dil, yazı, din, bilim, giyim-kuşam, sanat, mimari vb.) oluşması için tarihsel bir sürece ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bu çerçevede kültür bir gelenektir.
Öğrenilirlik: Kültür genetik faktörlerle değil, adet ve alışkanlıkların gelenekselleşmesi yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Kültür sonradan öğrenilen maddî ve manevî değerler bütünüdür. Kültür biyolojik kalıtım veya soya çekim yoluyla değil, öğrenme yoluyla sonradan kazanılır. Bu olgu kültürün örfler, adetler, gelenekler ve töreler yoluyla aktarıldığını gösterir. Örneğin; eğitim kurumları, millî kültürü aktarma işlevini görürler.
Kalıtsallık: Genetik kültür tanımlamasına göre “kültür, geçmişteki davranış normlarının geleceğe aktarılabilen sonuçları”dır. Bu sonuçların aktarılmasında genetik faktörlerin rolü vardır. Oysa bir kültürel nitelik olan kalıtsallık niteliğine göre kültürel aktarmada genetik faktörlerin değil, tutum ve davranışların kalıtsallaşmasının rolü vardır. Kalıtsallık niteliğine göre kültür veya onun kapsamına giren öğeler, doğum yoluyla geçen birer kalıt değildir.
Devingenlik ve Değişkenlik: Evrende var olan her şey tarihsel bir akış içindedir. Hiçbir şey hareketsiz değildir. Varlık dünyası her zaman ya bir oluş veya bir çözülme sürecindedir. Bu süreçlerin ikisi de bir canlılığı ve hareketliliği ifade eder. Kültürler de bir devingenlik ve değişkenlik gösterir. Kültürel devingenlik daha hızlı ve daha kapsamlıdır. Bir ağacın büyümesi gibi yavaş ancak süreklilik gösterir. Zamanla kültür sürekli değişir ve bu değişim sürecinde kültüre yeni unsurlar katılır. Kültür değişerek yeni bir bütünlük kazanır. Kültürün diğer bir özelliği değişmesidir. Daha önce ifade edildiği gibi kültür toplumsal bir süreçtir ve etkileşim sonucunda ortaya çıkar. Kültürel etkileşim veya kültürleşme “süreklilik” şeklinde devam eder. Kültürel değişim akan bir nehir gibidir. Görünürde su her zaman vardır; ancak nehir suları hiçbir zaman aynı sular değildir. Kısaca nehir aynı nehir, ancak sular aynı sular değildir.
Fonksiyonellik: Kültürün bir başka özelliği birey, grup veya toplum yaşamında bir anlamının ve öneminin olması, kısaca işlevselliğinin bulunmasıdır. Bilindiği gibi fonksiyon kavramı, matematikte birbirine bağlı değişkenler arasındaki ilişkileri ifade eder. Gündelik dilde “fonksiyon”, bir varlığın kendisinden beklenen görevi yerine getirme yeteneğidir.
Birlik İçinde Çokluk: Kültürler alt kültür unsurlarının uyumlu bir bileşimidir. Adına genel kültür veya üst kültür denilen olgu, çeşitli alt kültür unsurlarından oluşur. Alt kültürler; yerel kültürler, sınıf kültürleri veya daha geniş anlamda bölgesel kültürlerden oluşur. Alt kültürler bir araya gelerek genel kültürü veya üst kültürü oluştururlar. Tıpkı nehirlerin bir araya gelerek denizleri oluşturması gibi. Nehirler, alt kültür unsurlarıdır ve içine döküldükleri denize tek başına kendi renklerini ve tatlarını kazandırmazlar.
Yayılma: Kültür insana ve topluma ait değerler olduğu için yayılma özelliği gösterir. Kültürel yayılma kültürün maddî veya manevî öğelerinin sürekli içten dışa ya da dıştan içe doğru yayılma göstermesi anlamına gelir. Kültürler yayılma sırasında benimsenirse yerleşir; aksi halde dışlanır. Kültürün özelliği benimsenen değerlerden oluşmasıdır. Kültürel etkileşim, birbirleriyle karşılaşan farklı kültürlerin kaynaşması sürecinde ortaya çıkar. Buna kısaca “kültürleşme”(acculturation) denir. Kültürel etkileşimde, kaynaşma sürecine giren kültürel öğelerin birbirlerini etkilemesi ile iki taraf birtakım değişikliklere uğrar.
Kültür görelidir. Kültürün göreli (izafî veya genel olmama) ilkesine göre herhangi bir kültürdeki insan veya grup davranışları o kültüre hastır ve sadece o kültürün temel varsayımları veya değerler sistemine göre anlam kazanır. Toplumların kültürünü oluşturan unsurlar her toplumda aynı değildir. Kültürü oluşturan unsurların toplumdan topluma farklılık göstermesi, kültürün göreli olduğunu gösterir. Örneğin; dürüstlük, cömertlik, özgürlük, şiddet, çalışkanlık, başarı, yumuşak huylu olmak gibi kültürün manevî unsurları ile her tür âlet ve araç, teknoloji gibi maddî kültür unsurları toplumdan topluma farklılık gösterir. Bu farklılıklar kültürün göreliliği ile açıklanabilir.
Kültür rasyonel olmak zorunda değildir. Kültür, insanların ve toplumların tarihsel süreç içinde edindiği tüm maddî ve manevî değerler bütünüdür ve göreli olması yönüyle bilimsel rasyonellikten ayrılır. Rasyonel olan genellikle genel, evrensel, nesnel ve rasyoneldir; ancak kültürel olan özel, göreli ve özü itibarîyle rasyonel olmak durumunda değildir. Örneğin, töre bir kültür unsurudur; ancak töreye dayalı cinayetlerin rasyonel temeli yoktur.
Kültür semboliktir. Kültür kendini davranışlarla, simgelerle, sembollerle, kısaca maddî ve manevî unsurlarla gösterir. Kültür gruplarının ortaya koyduğu sembolik unsurlar farklı kültürlerde farklı anlamlar ifade eder. Söz konusu anlamlar, sadece o kültüre hastır. Söylenenler, yapılanlar, üretilenler ve görünenlerin farklı kültürlerde farklı sembolik anlamları vardır.