Av Köpeği Neden Toprağı Koklar?
Hayvanlar geçtikleri yerlere insanların duyamayacağı kokular bırakır. Av köpeği ise koku alma kabiliyetiyle bu kokuları rahatlıkla ayırır.
Hayvanlar geçtikleri yerlere insanların duyamayacağı kokular bırakır. Av köpeği ise koku alma kabiliyetiyle bu kokuları rahatlıkla ayırır.
Kuşların kanatları hızlı bir çırpınışla havaya dayanır. Aynı balık yüzgeçlerinin ya da yüzen birinin kollarının suya dayanması gibi.
Başıboş köpekler pek o kadar titiz olmazlar. Çoğu zaman çöp tenekelerinde buldukları pis öteberiyle yetinirler.
Köpekler, sıcaklık duygusu çoğalınca ve özellikle koşunca dilini dışarıya çıkartır. Bu, onun terleme ve serinleme tarzıdır.
Kaplumbağa, kabuğunu sırtında taşımaz; içinde yaşar. Kabuğunun boşluklarından ancak başını, bacaklarını ve kuyruğunu çıkartabilir.
Bu, salyangozun yerde veya bitkiler üzerinde ilerlerken kolayca kayması için vücudundan çıkan yapışkan sıvının izidir.
Salyangoz, hareketli iki boynuzunun ucundaki gözleriyle görür. Bir tehlike sezince, gözlerini korumak için boynuzlarını içeriye çeker.
Birçok yürüyen hayvan hızlanmak istediğinde koşmaya başlar fakat kurbağa için bu durum olduğunda bunu zıplayarak gerçekleştirir.
Aç ve meraklı yengeç yavruları bazen midyenin kapaklarının arasından içeriye girer ve kapaklar kapanınca da midyenin içine hapsolur.
Balıkların gözkapakları bulunmadığı için gerçekten uyuyup uyumadıkları anlaşılmaz. Aslında gözleri açık olarak uyurlar.
Balıkların ağızları vücutlarına kıyasla çok büyüktür. Solunum ve yemek için ağızlarını iyice açtıkları zaman esniyorlarmış gibi görünürler.
İstiridyeler, midyeler gibi denizlerde yetişen kavkılı hayvanlardır. Bunlar, kayalara yapışarak büyürler.
Balıkların vücutları hemen hemen suyla aynı sıcaklıktadır. Bu yüzden bizim ılık sudaki rahatlığımız gibi onlar da soğuk suda rahat eder.
Balıklar bu şekilde nefes alırlar. Ağızlarını açarak suyu yutarlar. Sonra bu su, başlarının iki yanındaki yarıklardan dışarıya çıkar.
Farelerin parmaklarında küçük, çok ince ve çok sağlam tırnaklar vardır. Duvarlar da her zaman tamamıyla düz ve kaygan olmazlar.
Farelerin vücutları çok esnektir. Eklemleri de öylesine oynaktır ki, kafasının geçebildiği her delikten rahatlıkla geçebilirler.
Çoğu kültürde at nalı, dört yapraklı yonca ve üzerinde 13 rakamı yazılı bir madalyon gibi bazı eşyaların şans getirdiğine inanılır.
Genelde fareler kediden korktukları için yuvalarından dışarıya çıkıp ortalıkta gezinemezler. Kedi uzaklaşınca ise fareler meydana çıkar.
Sinekler büyükbaş hayvanları rahatsız eder. Onların da insanlar gibi elleri bulunmadığından kuyruklarını sallayarak çözüm üretir.
Sert bir yerde yürür veya koşarsa atın tırnakları çok çabuk aşınır. Belli bir süre sonra yürüyemez hale gelen atın ayağına nal çakılır.
Geceleri karanlıkta uçan yarasalar, insan kulağının duyamayacağı kadar yüksek perdeli sesler çıkararak yollarını kusursuzca bulurlar.
İtil Bulgarları, Orta Asya'dan göç ederek Hazar Denizi'nin kuzeyine yerleştiler ve Hazar Kağanlığı'nın koruması altında kalmışlardır.
Tuna Bulgarları, 7. yüzyılın başlarında Tuna Nehri'nin kuzeyindeki bölgede yaşamış olan bir Türk-Moğol kökenli kabileler topluluğudur.
Bulgarlar, Balkanlar'da yaşayan bir Slav halkıdır ve günümüzde Bulgaristan'da çoğunlukta yaşarlar.
Fil iri vücuduyla yerden ya da yüksekten besinlerini alamaz. Üst dudağıyla burnunun birleştiği noktadaki hortumu bu açıdan çok işlevseldir.