Uluslararası Ticaretin Nedenleri
Uluslararası ticaret, ülkeler arasında mal ve hizmetlerin alım satımına dayalı ekonomik bir faaliyettir.
1961 yılında ABD başkanı John F. Kennedy ve Nikita Kruşçev bir araya gelerek soğuk savaş dönemini yumuşama dönemine sokmuş oldu.
Japonya’da düzenlenen bir masa tenisi turnuvasında Çin ile ABD finale kalmıştır. Finali ABD kazandı. Çin devlet adamları, kaybetseler dahi Amerikalı sporcuları Çin’de düzenlenecek olan bir turnuvaya davet etmiştir. Amerikalı sporcular Çin’e gidince Çinli sporcular da ABD başkanı tarafından ABD’ye davet edildi. Bu olaya “Ping Pong Diplomasisi” adı verildi. Bu diplomasi sayesinde ABD ile Çin yakınlaşmıştır. ABD, Çin’e uyguladığı ambargoyu kaldırdı ve Çin tekrar Birleşmiş Milletler grubuna üye oldu.
Batı bloğu ile Doğu bloğu arasında Stratejik Silahların Azaltılması (SALT-1) Antlaşması yapıldı. İnsanların tamamını yok edecek büyüklükte üretilen silahlar sınırlandırılmıştır. Bazı silahların da üretilmesi durdurulmuştur. 1972-79 yıllarında SALT-2 Antlaşması görüşüldü. Yasaklanan silahların kapsamı genişletiliyor. Rusya, bu antlaşmayı imzalamıştır. ABD Senatosu ise Rusya’nın Afganistan’ı 1979 senesinde işgal etmesi üzerine SALT-2 Antlaşması onaylanmadı.
Sürekli savaş gören Avrupalı devletler, yumuşama dönemine giren SSCB ile ABD’yi Finlandiya’nın başkenti olan Helsinki’ye davet ediliyor. Burada Avrupalı ülkeler ile ABD ve Rusya tarafından Helsinki Nihai Senedi imzalanıyor. Bu senet ile iki ülke dünyada bir nükleer savaş istemediğini belirtmiş oldu. Bu senede göre;
Bu senet imzalanmadan önce Rus ve ABD’li çiftlerin evlenilmesine izin verilmiyordu. Bu senet ile devletlere yükümlülük verilmedi. Sadece niyet açısından yapılan bir imzalamadır. Helsinki Nihai Senedi günümüzde Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) olarak adını değiştirmiştir.
Doğu ve Batı bloğuna katılmayan bağımsızlar, gelişimi az olan ülkelerdi. Sömürgecilikten yeni kurtulmuş olan bu ülkelerden Endonezya’nın Bandung kentinde 1955 yılında Bandung Konferansı yapıldı. Mısır devlet başkanı Cemal Abdülnasır, Hindistan’ın Dışişleri Bakanı Cevahirlal Nehru (Hindistan’ın bağımsızlığı için Gandi ile birlikte çok çalışmıştır), Yugoslav lider Josip Broz Tito bu konferansı organize etmiş ve Bağımsızlar Hareketi’ni başlatmıştır. Gelişimleri az olduğu için herhangi bir bloğa girdiklerinde diğer blok tarafından yok edilme ya da sömürülme korkusu olduğu için bağlantısız olmayı seçmişlerdir.
Latin Amerika ülkesi olan Küba, eskiden Batista adında bir rejime sahipti. Fidel Castro, yönetimi ele geçirince Batista yönetimini destekleyenler Küba’da sığınmacı konuma düştü. Ülkenin uzak bölgelerine yerleştiler. Castro rejimini kabul edemediler.
Eski rejimin yerine yeni bir rejimin gelmesini kabul edemeyen ABD, ülkeye müdahale kararı aldı ve Castro rejimini değiştirmek istedi. 17 Nisan 1961 yılında Domuzlar Körfezi Çıkartması yapan ABD, sığınmacıları da yanına alıp isyan çıkarmak istedi. Ancak Castro’nun bu çıkartmadan daha önceden haberi vardı. Bu harekâta engel olan Castro, ABD’nin müdahalesini engellemiş oldu.
Küba’nın koruyucu olan SSCB ile ABD’de bu olay sonrasında bir kez daha karşı karşıya geldi. Rusya, Küba’ya bir füze yerleştirdi. ABD ise karşı atak olarak Türkiye’nin belirli bölgelerine Jüpiter füzelerini yerleştirdi.
Bir gün ABD’nin insansız hava araçları Küba üzerinde gezerken Rusya’ya ait olan hem bombardıman uçaklarını hem de füze rampalarını görünce ABD başkanı katıldığı bir radyo programında Rusların kendilerini vurmak istediklerini söyledi. Ardından Ruslar da ABD’nin Türkiye’ye füze yerleştirdiğini söyledi. Bu gelişmelerin ardından nükleer bir savaş olmaması için ABD başkanı ve Rusya başkanı bir toplantı yaptı. Bu toplantıda şu kararlar alındı:
27 Ekim 1962 yılında Küba Krizi ile iki ülke birbirlerine nükleer saldırı yapacak noktaya gelmişti. Bu savaşın başlamadan bitmesi ile 27 Ekim 1962 yılı tarihe nükleer savaşın eşiğinden dönülen gün olarak geçti.
Çin, SSCB’yi komünist bir ülkeyi ABD karşısında savunmasız bırakmakla suçladı. Küba’da bu söylemlerin ardından politika değiştirerek Çin’e yakınlaştı. Ayrıca Türkiye, her an yaşanılan bir olayda ABD tarafından feda edilebileceğini görmüş oldu.
ABD ile Rusya devlet başkanları kendi aralarında kırmızı telefon hattı kuruldu. Herhangi bir sorun olduğunda başkanlar doğrudan birbirlerini arayıp sorunu çözecektir.
Kuzey ve Güney Vietnam şeklinde ikiye bölünen Vietnam’ın Kuzey kısmı SSCB’nin, Güney kısmı ise ABD’nin kontrolünde kalmıştır. Vietnam, Cenevre Sözleşmesi’nde Kuzey ve Güney Vietnam’ı bir seçim ile birleştirme kararı almıştı. Kuzey Vietnam sandığa gitti ama Güney Vietnam sandığa gitmedi. Birleşmeye karşı çıktı. Çünkü ABD, Güney Vietnam askeri destek vereceğini açıkladı. Bu gelişme sonrasında birleşme fikri ortadan kalktı. Ardından Kuzey Vietnam, Güney Vietnam’a savaş ilan etti.
Bu savaş sırasında ABD başkanı 100 bin asker gönderdi ama Kuzey Vietnam askerleri kurdukları tuzaklar ile savaşı kazandı. Ardından iki kez daha 100 bin asker gönderildi ama Kuzey Vietnam askerleri tarafından onlar da öldürüldü.
ABD’de askerlik çağına gelen Muhammed Ali (Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu), Kuzey Vietnam ile arasında bir şey olmadığı gerekçesi ile askere gitmeyi reddetti. Bunun ardından milleti askerlikten soğuttuğu gerekçesi ile beş yıl hapis cezası aldı. Hapis de İslam dinine geçti. Boks lisansı ve madalyaları elinden alındı. Muhammet Ali, direnişin sembolü olmuştur.
Bana Vietkonglar (Kuzeyliler) bir kötülük yapmadı ki ben onlarla neden savaşayım – Muhammed Ali
Vietnam Savaşı’nda ölen askerlerin sayısı ABD’de eksik söyleniyordu. İlerleyen zamanlarda ABD bu rakamları gizleyemedi ve ülke de seçim yapıldı. Nixon, seçim ile başa geldi. Nixon Doktrinini yayınladı. Bu doktrin ile Vietnam’dan çekildiklerini duyurdu. Ayrıca ABD askerlerinin başka bir yerde savaşa girmeyeceğini, yardım isteyen ülkelere ekonomik ve askeri lojistik desteği sağlanacağını duyurdu.
ABD’nin çekilmesi ile Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam birleşti ve Vietnam Sosyalist Devleti kuruldu.
Hindistan ve Pakistan, sınırları belirlemek için masa başı görüşmeleri yapmak için Keşmir’de görüştü. Çoğunluğu Müslüman olan Keşmir’de Birleşmiş Millet tarafından halk oylaması yapılmasına karar verilse de henüz bu oylama yapılmadı.
Hindistan’ın Keşmir Mihrabesi (Vali), orayı Hindistan’a ait ilan etti. Ardından Pakistan, Hindistan’a savaş ilan etti. 1948 senesinde savaş başlasa da Birleşmiş Milletler’in araya girmesi ile savaşa ara verildi. 1966 senesinde Taşkent Deklarasyonu Rusya’nın gözetiminde yapılıyor. Bunun üzerine herkes kendi sınırına dönüyor. Keşmir meselesi günümüzde halen çözülmemiştir.
Rusya destekli Afganistan Komünist Partisi, Rus KGB ajanlarının bölgedeki etkinliğinden dolayı diğer partileri de geçerek başa gelir. Seçim sonrasında ülke genelinde oyların çalındığına dair söylemler yayılmaya başlandı. Bu söylemler devam ederken Afganistan Komünist Partisi hükümeti kuruldu. Afganistan ile Rusya arasında yakınlaşmalar başladı. Her iki devlet bir antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Afganistan’da muhalif partiler iktidara karşı bir ayaklanma gerçekleştirirse Rusya, Afganistan Komünist Partisi’nin kurmuş olduğu hükümete yardım edecek ve bu yardım için başkent Kabil’e kadar askerini gönderebilecek.
Bu antlaşmayı duyan muhalefet, iktidara karşı ayaklandı ve Rusya askerlerini Kabil’e gönderdi. Bu askeri çıkartma sonucunda Rusya, Afganistan’ı resmi bir antlaşmaya dayanarak işgal etmiş oldu. Afgan muhalefet ve halk, “Mücahitler” adını verdikleri bir grup ile Dünya’dan da destek isteyerek direnişe geçti. Birçok ülkeden destek geldi. Mücahitlerin 8 – 9 yıl süren savaşında Rus askerleri bataklığa sürüklendi. Ardından Ruslar Afganistan’dan çekilme kararı aldı. ABD Senatosu bu gelişmelerin ardından SALT-2 antlaşmasını onaylamadı.
Çekilmenin ardından Afganistan’da iki farklı grup ortaya çıktı. Bir tarafta Taliban ve diğer tarafta Kuzey İttifakı (Şah Ahmet) kuruldu.
ABD tarafından yetiştirilen özel bir ajan olan El Kaide adlı bir terör örgütünü kuran Usame Bin Ladin bölgeye geldi. CIA tarafından eğitildiği bilinmediği için İslamcılık yaparak insanları kendi etrafında toplayan Usame Bin Ladin, 11 Eylül de ABD’ye saldırı düzenledi. Bu saldırının ardından ABD, Afganistan’a operasyon düzenledi. ABD tarafından bölgede kurulan ISAF adındaki komutanlıkta Türkiye de yer almaktadır. Afganistan’ın işgal edilmesinin en temel sebebi, bölgede yaşanılan uyuşturucu trafiğini yönetilmek istenmesidir.
Araplar SSCB tarafından desteklenirken İsrail de ABD ve İngiltere tarafından desteklenmektedir.
Arap dünyasının en büyük devleti olan Mısır, Filistin davasının en büyük savunucudur. 1967 yılında Mısır ve Suriye, İsrail ile savaşıyor. 1967 Savaşı olarak bilinen bu savaş 6 gün sürdüğü için “6 Gün Savaşı” olarak da adlandırılır. Savaş sonucunda İsrail, çok büyük toprak parçasını ele geçirmiş oldu. Hatta Suriye’ye ait su kaynaklarının yer aldığı Golan Tepeleri’ni ele geçirir. Mısır’dan da Sina Yarımadası’nın tamamını alıyor. Günümüzde Golan Tepeleri sorunu İsrail ile Suriye arasında devam etmektedir.
1973 yılında Mısır ve İsrail bir kez daha karşı karşıya geldi. Bu savaşa “Yom Kippur” adı verildi.
1956 yılında Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı İngilizlerden alması ile Arap topraklarında ABD ile SSCB gerilimi başlamıştı. ABD desteğinden sıkılan İran, Irak, Kuveyt, Venezuela ve Suudi Arabistan devletleri bir araya gelerek Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı’nı (OPEC) kurdu. Bu sayede ABD, aldığı petrol ile silah üretemeyecek ve İsrail’e destek veremeyecekti.
OPEC, petrol fiyatlarını yükseltince 1973 petrol krizinden çok etkilendi. Krizde olan ABD, İsrail’e Sina Yarımadası’nın bir kısmını Mısır’a iade etmesini istedi. Mısır, adanın tamamını isteyince ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger aracılığında İsrail ile masaya oturdu. Mısır, Suriye ve İsrail Süveyş Kanalı’na yakın bir yerde masaya oturdular. Tarihte ilk Arap-İsrail Antlaşması olan “101. Kilometre Antlaşması” yapıldı. Bu antlaşma Camp David Antlaşması’nın yolunu açmıştır.
Henry Kissinger’ın Mısır ile İsrail arasındaki görüşmelerden dolayı sürekli bölgeye gidip ABD’ye geri dönmesine “Mekik Diplomasisi” adı verilmiştir. Bu diplomasi sonucunda Camp Davit Antlaşması, Mısır ile İsrail arasında imzalandı. Mısır, bu antlaşma sonucunda İsrail’i tanıyan ilk Arap ülke oldu.
Filistin davasına ihanet ettiği gerekçesi ile Arap ülkeleri ve Türkiye, Mısır ile olan ilişkilerini kesmiştir.
Bu antlaşma sonrasın Filistinliler kendilerini yalnız hissetmeye başladı. Ardından Yaser Arafat önderliğinde Filistin Milli Misakı’nın çizilmesi için Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu. “İsrail devleti kuruluyorsa Filistin devleti de kurulmalı” diyerek Filistin’in meşru haklarını savunan parti ve iktidarı kurdu.
1973 yılında İran, Irak, Venezuela, Kuveyt ve Suudi Arabistan tarafından kurulan OPEC, İsrail destekçisi ABD ile Batılı ülkeleri cezalandırmak için fiyatları arttırdı. Petrol Krizi ortaya çıktı. Araların fiyat arttırması Türkiye’yi de etkiledi. Türkiye’de benzin satışları durma noktasına geldi. Petrol Krizi’nden en çok etkilenen ülkeler Türkiye gibi petrol çıkartamayan ülkeler olmuştur.
OAPEC (Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Teşkilatı) adında kurulan ve sadece Arap petrol ülkelerinden oluşan teşkilat başarılı olamadı. Çünkü petrol sadece Arap ülkelerinde değil, başka ülkelerde de çıkartılıyordu.
Petrol Krizi’nden etkilenen Batılı ülkeler, 1974 yılında Uluslararası Enerji Ajansı’nı kurdular. Bu ajans ile petrol temini yapılacak ve üye devletlere eşit şekilde dağıtılması planlandı.
1969 yılında bir kişinin Mescid-i Aksa’yı yakmaya (kundaklamaya) çalışması sonucu 24 İslam ülkesi Fas’ın Rebat kentinde bir araya gelerek İslam Konferansı Örgütü’nü (İSÖ) kurmuştur. Türkiye’de bu oluşum içerisinde yer almaktadır. 2012 yılında ise bu örgütün adı İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olarak değiştirildi.
2005 – 2014 yılları arasında İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Genel Sekreterlik koltuğuna Ekmeleddin İhsanoğlu oturmuştur.
1925 senesinde Pehlevi Hanedanı İran’ın başına geçer. İran halkı, yapılan reformlar sonucunda işsizliğin ve enflasyonun artmasından dolayı Pehlevi Hanedanı’nı istemez. Bunun üzerine halk ayaklanma çıkartınca Fransa’da bulunan Ayetullah Humeyni gelir ve İran İslam Devrimi’ni yaparak İran İslam Cumhuriyeti’ni kurar.
1950 yılına kadar Irak da askeri yönetim vardı. 1950 yılında darbe olur. 1970 yılında bir kez daha darbe olur. Bu darbenin başında ise Saddam Hüseyin vardır. Saddam Hüseyin, darbe sonrası Irak’ın başına geçer.
İran’ı Şii kökenli olduğundan dolayı Suriye ve Libya desteklerken Irak’ı diğer Arap ülkeleri ve ABD desteklemiştir. Her iki devlette Şattülarap’a hâkim olmak ister. 8 yıl süren savaş sonucunda;
Savaşın sonlarına doğu Irak’ta Saddam Hüseyin, Halepçe denilen bir bölgede Kürt halkın üzerinde kimyasal kullandı ve 5 binden fazla sivil insanı kimyasal gaz ile öldürdü. Bu olay tarihe “Halepçe Katliamı” olarak geçti. Bu savaş sırasında ABD, Irak’ı desteklerken İran’a da silah satmıştır. Bu olaya da tarihte “İrangate” skandalı denmektedir.
ABD’de Irkçılık Karşıtı Hareketler
ABD’de ırkçılık halen devam etmektedir. Siyahi vatandaşlar, ABD topraklarında halen sevilmemektedir.
1900’lü yılların başında siyahlar ile beyazlar aynı otobüse binemezlerdi. Ardından bu kural değiştirildi ve aynı otobüse binme hakkını aldılar. Fakat siyahlar arkada ve beyazlar önde oturmak zorundaydı. Siyahi bir vatandaşın ABD ordusunda yer alması mümkün değildi. Siyahilerin ABD’yi herhangi bir spor dalında temsil etme şansı yoktu. Siyahiler, ABD’de polis ya da yargıç olamazlardı. Azimli direnişleri sonucunda tüm bu engelleri aşmayı başardılar.
Alabama eyaletinde Rosa Parks isimli siyahi bir kadın, otobüs yolculuğu sırasında beyazın oturacağı koltuğa oturdu ve kalkmadı. Beyazlar da Rosa’yı kaldıramadı. Bu eylem tüm ABD’yi sardı. ABD hükümeti, Afro Amerikan hareketi denilen bu sivil hareket sonucunda siyahilere yeni haklar tanınmak zorunda kaldı. Bu hareketin liderliğini Papaz Martin Luther King ve Malcolm X yapmıştır. Müslüman olan Malcolm X, gitti her yerde İslam’ın ırkçılığı reddetmesi ve Hz. Muhammed’in veda hutbesinde ırkçılığı reddetmesi gibi örnekleri vererek, siyahilerin ABD’de hak kazanmasını sağladı. Papaz Martin Luther King ve Malcolm X, uğradıkları saldırı sonucunda öldürüldü.
Fransa Paris Nanterre Üniversitesi’nde öğrenciler, yönetime isteklerini sunar ama bu istekler yönetim tarafından reddedilince başlayan olaylar başladı. Bu olaylara düşük ücretle çalışan işçiler de katılınca çok büyük bir eylem ortaya çıktı. Bu eylemler tüm Dünya’da yapıldı. Bu eylemler 68 kuşağını başlatan olaylar oldu.
Türkiye’de Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya 68 kuşağının öncüleridir. İlerleyen süreçlerde yargılanıp idama mahkûm edilmişlerdir. 68 kuşağında Türkiye’de olayları başlatan temel sebep, ABD’ye ait 6. filonun Türkiye’ye gelmesi tepkilere neden oldu. ABD subayları denize dökülmüştür. 68 kuşağında birçok sol düşünceli olaylar meydana gelmiştir.
1957 yılında ilk kez Rusya, uzaya Sputnik-1 uydunu gönderdi. Bu gelişmenin ardından ABD, Ulusal Havacılık ve Uzay İstasyonu’nu (NASA) kurdu. Bu gelişmenin ardından Rusya, Vostok-1 aracı ile uzaya ilk kez bir insanı gönderdi. Uzaya giden ilk insan Yuri Gagarin olmuştur. ABD ise 1969 yılında Neil Armstrong’u Ay’a göndermiş ve Ay’a giden ilk kişi Neil Armstrong olmuştur.
Benim için küçük ama Dünya için büyük bir adım - Neil Armstrong
1964 yılında düzenlenen Tokyo Olimpiyatları ilk kez Dünya’da canlı yayınlanmıştır. İlk bilgisayarlar olan Marc-1 ve ENIAC için iletişim ağı olan Arpa Net (internet) geliştirildi. Apple ve IBM kişisel bilgisayarları üretti.
DNA’nın kimyasal yapısı çözüldü. Heavy Metal, Rolling Stones ve Rock and Roll gibi müzik akımları daha da gelişti. Akdeniz oyunları Mısır’da gerçekleştirildi. 6. Akdeniz Oyunları, İzmir’de gerçekleşti.
1951 yılında İngiltere’nin adadan ayrılması sonucunda 1954 yılında Kıbrıs Sorunu ortaya çıktı. 1990’lı yıllarda çözümüne yaklaşılsa da günümüzde halen bu sorun devam etmektedir. Kıbrıs Sorunu, Türkiye ile Yunanistan arasında çıkmıştır.
1571 yılında Kıbrıs, Osmanlı Devleti himayesine girdi. Bu gelişmenin ardından Haçlı ordusu Osmanlı donanmasını İnebahtı’da yaktı. Kıbrıs buna rağmen 400 sene Osmanlı egemenliği altında kaldı.
1878 yılında İngiltere, Berlin Antlaşması öncesinde Kıbrıs yönetimini kendisine istemişti. Bu isteği yerine gelmeyince I. Dünya Savaşı’nda Kıbrıs’ı 1914 yılında ilhak etti. II. Dünya Savaşı’nda kazanan tarafta olsa bile Londra’nın Adolf Hitler tarafından bombalanması ve bombalanmaların ardından İngiliz şehirlerinin çoğunda ortaya çıkan alt yapı sorunlarından dolayı İngiltere, sömürgesi altında tuttuğu Kıbrıs’tan çıkıp kendi topraklarına geri dönmüştür. İngiltere, Hindistan ve Pakistan başta olmak üzere diğer sömürge alanlarını da bırakmak zorunda kalmıştı.
İngilizlerin Kıbrıs’tan çekilmesi sonucu Rumlar adanın sahibi olmak istedi. İngilizler bunu kabul etmeyince Rumlar konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıdı. Bu isteği Birleşmiş Milletler de reddetti. Bu gelişmelerin ardından Rumlar Rum Gizli Kurtuluş Örgütü’nü (EOKA) kurdular. Bu örgüt blgedeki İngilizleri temizleyip ardından Türkleri de temizleyip adanın sahibi olmak amacıyla kurulmuştur. Rumlar adayı Yunanistan’a bağlamak istiyorlardı. Adayı Yunanistan’a bağlama projesine “ENOSİS” adı verilmiştir. EOKA’nın köylere saldırı yapması sonucunda 1954 yılında Kıbrıs Sorunu ortaya çıktı.
1959 – 60 Demokrat Parti zamanında Adnan Menderes tarafından imzalanan Zürih ve Londra Antlaşmaları ile İngiltere’nin adadan ayrılması sonucunda adada Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasına karar verildi. Bu cumhuriyet altında Rumlar ve Türkler beraber yaşayacak ve cumhurbaşkanı ile başbakan seçimleri yapılaması kararı alındı. Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin ilk Cumhurbaşkanı Makarios adlı Rum seçildi. Başbakan ise Dr. Fazıl Küçük oldu.
EOKA’nın karşı olarak bölgede yaşayan Türkler, Volkan ve Türk Mukavemet Teşkilatı adında teşkilatlar kuruldu. Türk Mukavemet Teşkilatı’nı Rauf Denktaş kurmuştur. Rauf Denktaş ileride ilk Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı olacaktır.
Makarios, Kıbrıs’ta oturan Türklerin mallarına el koymuştur. Ayrıca başbakanlık görevinin bir Türk yerine bir Ruma verilmesini istemiştir. Makarios, EOKA’nın çabalarına da destek verince 1963 senesinde “Kanlı Noel” adında olay yaşandı. Savunmasız Türk milletinin çocuk, genç ve yaşlı demeksizin öldürülmesi olayıdır. Bu olayı EOKA’nın lideri Nicole Simpson, Yunanistan’dan aldığı emir doğrultusunda organize etmiştir. Emekli Binbaşı Tabip Nihat Bey’in de çocukları ve eşi bir küvette öldürülmüştür.
Bu olayların ardından Türkiye, ada üzerinde uyarı uçuşları yapmıştır. 1963 yılında İngiliz komutan Lefkoşa’yı ikiye ayırdı. “Yeşil Hat” adı verilen bir hat oluşturuldu. Rumlar Güney’de ve Türkler Kuzey’de yaşayacak ve EOKA artık Türklere saldırmayacaktı. Bu gelişmenin ardından Rumlar Yunan Patris gazetesinde “80 bin Türkü bir gecede öldürüp adayı Yunanistan’a bağlamak istiyorduk” açıklaması yaptı. Bu plana da “Akritos Planı” adı verildi.
Türkiye, adaya müdahale de bulunmak istese de ABD başkanı Johnson, gönderdiği mektup ile İsmet İnönü’yü müdahale etmesi durumunda NATO’dan atmakla tehdit etmiştir. Türkiye’de 1974 yılına kadar müdahalede bulunamadı. Bu dönemde EOKA saldırılarını Türk Mukavemet Teşkilatı ve Volkan Teşkilatı savundu.
1974 yılında Kıbrıs ve Yunanistan’da darbe oldu. Cumhurbaşkanı Makarios, EOKA tarafından indirildi ve ülkenin başına geçti. Dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlattı. Askerler Rumları Türk köylerinden kovdu. Ardından ABD ve BM ateşkes antlaşması yapılması istedi. Şartlar kabul edilmeyince Türk ordusu ilerlemeye devam etti. ABD, bu ilerleyiş karşısında sert bir uyarı yaptı. Ayrıca Rusya’da uyarı yapınca Türk ordusu durmak zorunda kaldı.
1975 yılında Rauf Denktaş önderliğinde Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 1983 yılında BM, Rum tarafını (GKRY – Kıbrıs ellen Cumhuriyeti) tanıyıp Türk tarafını tanımayınca yine Rauf Denktaş önderliğinde KKTC 1983 yılında kuruldu. Yürütülen bu mücadele sonucunda ABD, Türkiye’ye ambargo uygulamıştır. Karşı atak olarak Türkiye, ABD’nin Türkiye’deki üslerine el koydu. Bülent Ecevit’e Kıbrıs Fatihi ve Necmettin Erbakan’a ise Mücahit Erbakan lakapları takıldı.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 2005 yılında bir plan hazırladı. “Annan Planı” adında hazırlanan plana göre tek bir Kıbrıs Cumhuriyeti olacak ama Türklerin mallarına el konulacaktı. Ayrıca kapalı Maraş bölgesi Rumlara verilecek ve Türkiye tazminat ödeyecek. Bu maddelere rağmen Kıbrıslı Türkler seçimde “evet” dese de Kıbrıslı Rumlar “hayır” demiştir. AB, Kıbrıs Sorunu’nu halletmeden Türkiye’yi AB’ye almayacağını söyledi.
Türkiye’nin Kıbrıs’ta verdiği ilk şehidin adı Cengiz Topel’dir. Kıbrıs’ta atılan bir uçak savar sonucu uçağı düşürülmüştür. Kendisini kokpitten fırlatsa da rüzgârın da etkisi ile Rum tarafına düşen Cengiz Topel, çeşitli işkenceler görmüştür. Ardından tedavi gördüğü hastanede şehit edilmiştir. Cengiz Topel’in naaşı, bir yıl sonra Rumlardan alınabildi.
Yapılan Lozan Barış Antlaşması ile Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye bırakılmış diğer Ege adaları ise Yunanistan’a bırakılmıştı. Fakat Yunanistan’a bırakılan bu adaların silahsızlandırılması şartı vardı. NATO üyeliğinin ardından Yunanistan, Ege adalarından Limni Adası’nı NATO tatbikatlarında kullanmak için silahlandırılmasını istedi.
Sahilden 3 deniz mili deniz üzerinde ilerlenildiğinde ülkelerin karasuları sınırları çizilmiş olur. Bir de denizin 200 mil altından giden kara parçası, hangi devletin kara parçasına bağlıysa o devlete ait sayılmıştır. Bu parçaya da kıta sahanlığı adı verilir.
Yunanistan karasuları sınırlarını 6 deniz miline çıkartınca Türkiye de karasularını 6 mile çıkarmıştır. Yunanistan daha da fazla deniz mili almak istemektedir. Fakat deniz milini arttırırsa Türkiye’nin kıyı şehirleri Yunanistan’ın tehdidi ile karşı karşıya kalacağı için Türkiye, 6 milin üzerine çıkılması durumunda Yunanistan’a savaş ilan etme kararı almıştır.
1974 yılında Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtı yaptıktan sonra Yunanistan ile arasındaki ilişkileri kopardı. 1974 yılından önce, Türkiye’de uluslararası bir kule olmadığı için, Türkiye üzerinden yapılan uçuşlara Yunanistan yön veriyordu. 1974 yılından sonra Yunanistan, Ege denizini hava sahasına kapattı. Bu gelişme de Türkiye üzerinden Yunanistan’a ve Yunanistan üzerinden Türkiye’ye uçuşları engellemiş oldu. Ardından Türkiye’de, kendi hava sahasına 50 mil yaklaşan ve Türkiye’den geçmek isteyen her uçağın haber vermesini istedi.
Yunanistan’ın Ege hava sahasını kapatma olayına “Fır Hattı” sorunu dendi. Bu sorun her iki devlete de ciddi zarar verdi. Hem Yunanistan hem de Türkiye’nin hava sahasını kullanmak isteyen ülkeler, hava sahalarının kapalı olmasından dolayı başka bir rota belirlemek zorunda kaldı. Ülkeler yeni rota belirlediği zaman aktarmalı uçuş yapmak durumunda kaldı. Aktarmalı uçuş yapılınca rötar yaptıkları ülkenin havalimanında o ülkeye para kazandırdı. Türkiye ve Yunanistan bu gelirden mahrum kaldı.
İstanbul’da yapılan üçüncü havalimanı, uçakların yeni stop durağı olacak. Rötar yapan uçakların bekleme esnasında turistler uçaktan inip İstanbul’da yapılan üçüncü havalimanı içerisinde alışveriş yapmasına olanak sağlanacak. Türkiye’de bu rötar işlemlerinden gelir elde etmiş olacak.
1965-80 yılları arasında Yunanistan, Batı Trakya’da Gümülcine’de Türklerin yaşadığı yerlerde 3280 dönüm toprağı kamulaştırdı v el koydu. Birçok insana soykırım yapıldı. Türkçe konuşmak ve Türkçe film izlemek yasaklandı. Batı Trakya’da azınlıklar meselesi ortaya çıktı.
Ermeni Terör Örgütü ASALA, Türkiye’nin uğraştığı diğer sorunlardan bir tanesi olmuştur. Ermenistan ile 1915 yılında yaşanan olaylar Türkiye tarafından soykırım olarak kabul edilmemektedir.
Ermenistan için çalışan gizli kurtuluş örgütü ASALA, Türk Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan konsolos, büyükelçi, ateşe gibi devlet adamlarını suikast ile öldürmüştür. Bu eylemler sonucunda 35 tane diplomat şehit edilmiştir. ASALA, Türkiye’de birçok eylem düzenledi. Ankara Esenboğa Havalimanı’nda bombalı eylem düzenleyen ASALA, Fransa’da Orly Havalimanı’na da baskın yapmıştır. Havalimanında düzenlediği patlamayı THY’nin bankoları önünde yaptıkları için insanlar Türkiye’ye bilet almak istememiştir. THY, 1970-90 yılları arasına büyük düşüş yaşadı. Bu gelişmelerin ardından Türkiye derin devleti tarafından ASALA, Avrupa’da bitirilmiştir.
ASALA’nın yok edilmesinin ardından Ermeniler ve bazı iş birlikçileri 1980’li yıllarda PKK terör örgütünü kuracaktır.
Demokrat Parti’nin kurduğu hükümete karşı 1960 yılında darbe yapıldı. Bu darbe sonucunda Yassı Ada da yargılanan DP’li kişiler idam edildi ve DP kapatıldı. Yerine Ragıp Gümüş tarafından Adalet Partisi kuruldu. DP’nin devamı sağlanmış oldu.
1963 yılında yapılan seçimleri CHP kazandı. Ancak, CHP tek başına iktidar olacak kadar oy alamadığı için Türkiye’nin ilk koalisyon hükümetini CHP – AP kurmuş oldu. Kıbrıs politikası, bakanlıkların paylaşılamaması, ülkede artan işsizlik ve enflasyon, ülke geneline yayılan kutuplaşmalar, 68 kuşağının ortaya çıkması ile birlikte ODTÜ’de olayların başlaması, polisin bu olaylara müdahale edememesi gibi sorunların çözülememesi sonucunda 1971 yılında ordu hükümete Muhtıra (hükümete önlem alınması konusunda verilen uyarılar bütünlüğü) verdi. Süleyman Demirel, bu muhtırayı kendisine yapılmış bir siyasi darbe olarak görmüş ve ardından istifa etmiştir. Sonrasında Nihat Erim, hükümeti kuran isim olmuştur.
1973 yılında da İsmet İnönü vefat etmiştir. İsmet İnönü’de Anıtkabir’e defnedilmiştir. 1974 yılında Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan bir hükümet kurdu. Ardından Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Bu harekât sonucunda ABD, Türkiye’ye ekonomik ambargo uyguladı. Ambargo sonrasında Türkiye, ülkede bulunan ABD üslerini kapatıp askerleri sınır dışı etti.
Bu olaylar sonucunda ABD’ciler ve Anti ABD’ciler ortaya çıktı. Türkiye genelinde üretim yapılamadığı içim karaborsa büyüdü. Enflasyon ve işsizlik arttı. İnsanlar tüp ve yağ kuyrukları oluşturdu. Ekmek karnesi dönemi de bu dönemde tekrar uygulamaya koyuldu.
Özellikle 1977 yılı itibariyle Türkiye’de sağ ve sol kesim ortaya çıktı. Bu iki kesim mahalle ve sokakları bölüşür oldu. Birbirlerinin yerlerine giremeyen bu iki kesim, zamanla çatışmalara başladı. 1 Mayıs işçi grevinde insanlar öldü.
12 Eylül 1980 gece saat 4 olduğunda bir darbe gerçekleşti. Bu darbe sonrasında Kenan Evren, “Bayrak Harekâtı” adını verdikleri bu darbeyi saat 1’de halka bildirdi.
Darbe sonrasında bir sağcı ve bir solcu şeklinde idamlar yapıldı. Yaşı tutmayan kişiler yaşları büyültülerek idam edildi. Ulucanlar Cezaevi ve Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceler yapıldı. Yurt dışına siyasi mültecilerin çok fazla gitmeye başlandı. Ayrıca siyasi partiler yasaklandı ve siyasi partilerin başkanları hapse alındı. Vakıf ve dernekler kapatıldı. Birçok sanatçı vatandaşlıktan çıkartıldı ve sınır dışı edildi.
1983 yılında Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı, 82 Anayasası’nı hazırladı ve halk oylamasına sunuldu. Halk oylamasına sunulurken, bir madde daha eklendi. Eğer anayasa onaylanırsa cumhurbaşkanı da Kenan Evren seçilecekti. Bu geçici madde ile beraber halk oylaması sonucunda Kenan Evren, Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı seçildi.
Anavatan Partisini kuran Turgut Özal, 1983 yılında yapılan seçimleri kazanmıştır. Tek başına iktidar olmuştur. 1988 yılında yapılan seçimler ile Turgut Özal, Kenan Evren’den sonra Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı olmuştur. Turgut Özal döneminde Bülent Ersoy gibi vatandaşlıktan çıkartılan sanatçıların büyük kısmı tekrar affedildi ve vatana geri döndü.
Türkiye sabit kur sisteminden serbest piyasa ekonomisine dönecektir. Turgut Özal’ın da hazırladığı 24 Ocak Kararları ile birlikte Türkiye, diğer ülkeler gibi serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. Ardından liberalleşme fazlalaşmış, devletçilik azalmıştır. Türkiye bu adımlar sonucunda diğer ülkeler ile ilişkilerini güçlendirecektir.
Yeşilçam filmleri ve ünlü aktörler bu dönemde ortaya çıktı. Kabare Tiyatrosu ünlendi. Necip Fazıl Kısakürek, özellikle Çile adındaki eseri ile ön plana çıktı. Adalet Ağaoğlu, toplumun gerçeklerini ortaya koydu ve toplumculuk akımı büyümeye başladı. Metin Erksan, “Susuz Yaz” adlı filmi ile Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü aldı.