Japonya, Fukuşima'daki Radyoaktif Atık Suyu Okyanusa Boşaltıyor
Japonya'da Fukuşima Dai-içi Nükleer Santrali'ndeki radyoaktif atık suyun okyanusa boşaltmasına başlandığı bildirildi.
Japonya'da Fukuşima Dai-içi Nükleer Santrali'ndeki radyoaktif atık suyun okyanusa boşaltmasına başlandığı bildirildi.
2023 Nature inFocus Fotoğraf Ödülleri geçtiğimiz günlerde Hindistan'ın Bangalore kentinde düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu.
Küresel ısınmanın her geçen gün farklı etkileri gün yüzüne çıkıyor. Son olarak Sibirya’da 46 bin yıldır uyuyan solucanlar uyandı.
Hollanda açıklarında binlerce otomobilin bulunduğu kargo gemisindeki yangın üç gündür sürüyor. Yangının haftalarca sürebileceği düşünülüyor.
Florida Keys çevresindeki yüzey okyanus sıcaklığı bu hafta 38.43 dereceye yükseldi. Bu okyanus ısısı küresel bir rekor olabilir.
Sis, yeryüzüne inip her şeyi saran, uzağı görmeyi önleyen kalın bir buluttur. Çok sayıda, küçük su damlacıklarından meydana gelir.
Kara ayaklı kedi, kedigiller familyasından Güney Afrika, Botsvana, Zimbabve ve Namibya'daki step ve savanalarda görülen bir kedi türü.
Isırganların sapları ve yaprakları, içinde bir asit bulunan tüylerle kaplıdır. Cildimiz ısırgana değince, bu asit cildi yakan bir acı verir.
Çöl bölgelerinde yetişen etli bitkiler uzun kuraklık dönemlerine dayanabilmek için gövdelerinde su biriktirirler.
Tırmanıcı bitkilerin sapları birer vantuz meydana getiren uzantılar ya da küçük ve yassı yuvarlaklarla donanmıştır.
Üzümlerin yenmesine engel olacak hastalıklara karşı bağcılar salkımların üzerine yeşil renkli bir ilaç püskürtürler. Bu, bakır sülfattır.
Çiçekler renklerini taçyapraklarındaki doku boyasından alırlar. Bu doku boyaları bütün çiçekler için hep aynı değildir.
Çiçeklerde yavaş yavaş uçan kokulu esanslar vardır. Bunların uçucu olduğu söylenir. Kokular, böcekleri ve kuşları çiçeklere çeker.
Çiçekler, yaşlandıkları için solar. Yerlerini, ilerde büyüyecek bir meyveye bırakırlar. Sonra bu meyve düşer ve tohumlarını toprağa serper.
Gündüzleri güneş ısısının ve ışığının tadına varan bazı çiçekler akşam olunca soğuktan korunabilmek için tamamen kapanırlar.
Aslında çiçeksiz ağaç yoktur. Ama bazı ağaçların çiçekleri o kadar belirsiz ve küçüktür ki, farkına dahi varılmaz ve çiçeksiz sanılır.
Yabani ağaçlar kötü meyve verir. Bunlara bakımlı bir ağaçtan alınan küçük dallar aşılandığı zaman, yabani ağaçtan da iyi meyve alınabilir.
Bitkiler susuz kaldıkları zaman kuruyup solar ve ölürler. Toprak, çiçeğin kökleri gübreyle zenginleşen suyu çeksin diye sulanır.
Kıyı bölgelerinde rüzgârlar hemen daima denizlerden karalara doğru eser. Ağaçlar da büyürken rüzgârın etkisiyle aynı yöne doğru eğilir.
Ağaçlar, özellikle meyve ağaçları, daha kuvvetlensinler diye bazı dalları kesilerek budanır. Böylece daha bol ve iri meyveler yetişir.
Ağaçlar her ilkbahar ve sonbaharda gövdesini bir kat genişleterek büyür. İlkbaharda oluşan kat daha açık, sonbahardaki daha koyu renktir.
Bitkiler besinlerini topraktan alır. Bu yüzden çiftçiler topraklarına sık sık gübre karıştırırlar ki toprak verimli, besinler zengin olsun.
Bitkiler elbette toprağı yemez ama toprağın derinliklerinde olan kökleriyle yetişmeleri için gerekli olan su ve madensel tuzları tüketirler.
Tıpkı bebekler gibi, ağaçlar da beslenerek ve gerektiği gibi soluyarak kökleriyle toprağın içinde gereken besini bulur ve büyür.
Bu küçük çizgilere damar denir. Bu küçük borucuklar besisuyunun her tarafta dolaşarak yaprağı beslemesini sağlar.