Din ve Ahlak
Diamond Tema ile Cemre Demirel’in Yer6 Film YouTube kanalında yayınlanan “Din ve Ahlak” konulu yayınına yönelik bir deneme yazısı.
"Günümüzün sorunu artık ne olduğumuzu keşfetmek değil, olduğumuz şeyi reddetmektir."
Michel Foucault
İnsanoğlu her şeyi tüketebilmek üzerine kanunlar koyabilen ve çoğu kuralını da inancına ustaca dayandırabilen bir canlı türüdür. Onun adaletine göre diğer canlı türlerinin hiçbir şansı yoktur. Dilediğini sergileyebilir, dilediğini kesip yiyebilir, dilediğinin de etinden, sütünden, derisinden faydalanabilir. Helal ve meşru yollarla yaptığı müddetçe bunun bir günahı ya da vebali yoktur.
Tanrısal adalette belli sınırlar ve kurallar içinde verdiğin zararların bir cezası bulunmaz. Yeryüzünün efendisi gibi davranabilirsin. Söz gelimi bir inanca göre ölen erkeğin eşini diri diri onunla birlikte gömüyor olman adaletsizlik oluşturmuyor gibi gelebilir. Dini inancın gereği bir günde binlerce hayvanın kurban edilmesi de problem teşkil etmeyecektir. Hayvan türlerinin bir kısmını ya da tamamını kutsallaştırıp kendi ırkından olan insanlara sınıfsal ayrımlar dayatabilirsin. Kendi ırkını üstün görebilir, diğer ırkları köleleştirebilir ve onlara bir köpek kadar bile değer vermeyebilirsin. Bunlar Tanrısal adalete sığıyor gibi gelebilir sana. Hiçbir sorun yoktur senin açından. Böylece Tanrının hizmetimize sunduğuna inandığımız diğer tüm canlılara karşı kendimizi hala masum hissedebiliriz.
İnançsız insanlar için durum daha karmaşıktır. Tanrının adaletini kabul etmedikleri için kendi adaletlerini tesis etmek zorundadırlar. Tabi ki bunu yaparken öncelikli olarak kendilerini gözetmek zorundadırlar. "Dur ben öleyim de diğer canlılar rahatça yaşayabilsin" diyemezler. Kendi canlarını ve türlerini emniyete alıncaya kadar diğer canlı türlerinden tüketmeye devam etmek zorundadırlar. Bu ise inançlı birinin yaptığından çok farklı sonuçlar doğurmaz.
Kavramsal adalette ise tüm canlıların; güç ve akıl farkı gözetmeksizin temel hakları bulunmalıdır. Keyfine göre bir canlı türünü kafeslere doldurup canın çektikçe alıp tüketme hakkın bulunmamalıdır.
Bu açıdan bakınca, Dünya'da adaletin gerçekleşmesi birçoğumuzun hayatta olmaması anlamına gelebilir.
Doğrudan yaptıklarımız dışında dolaylı olarak gerçekleştirdiğimiz kötülükler sebebiyle kaç canlı türünün yok olmasını sağladık, kim bilir? Aynısı bizim için geçerli olsaydı ve diğer canlı türleri tarafından kafeslere konulsaydık, körpe yavrularımızla onların iştahlarına hizmet etmek durumunda kalsaydık mesela. Bunu düşünmesi bile midemizi alt üst etmeye yeter sanıyorum.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, “gerçek adalet” insan türünün kabul edebileceği bir durum değildir. Ne bu dünyada ne de -eğer inanıyorsanız- ahirette. Çünkü bu dünyada çiğnediğimiz her bir hak, diğer tarafta da karşımıza çıkacaktır. Adaletin baş harfi bile gerçekleşse cennete girme şansımız olamayacaktır. Bu yüzden Tanrının merhametine sığınılır. Tüm 'iyi insanları' eşit bir şekilde affetmesi umulur.
Ezberletilen doğrularla yaşaması kolaydır. Kavramların bizi alıp vahşi kimliğimizle yüzleştirmediği ve her şeyin kendi açımızdan doğru gözüktüğü bir dünyada adaleti istemek gibi…