Din ve Ahlak
Diamond Tema ile Cemre Demirel’in Yer6 Film YouTube kanalında yayınlanan “Din ve Ahlak” konulu yayınına yönelik bir deneme yazısı.
İnsan doğanın bir parçası mıdır?
Doğa denilince aklınıza yeşillikler içinde piknik yaptığımız, yanı başımızda derelerin aktığı, kelebeklerin uçuştuğu harika bir ortam geliyor olabilir. Bu gayet doğal bir durum. Doğayla iç içe yaşamaktan uzak kaldığımız ve doğanın parsel parsel tüketim alanlarına dönüştürüldüğü bir gerçeklikte yaşıyoruz.
Doğanın gerçek yüzünü ise ancak bazı vahşi yaşam belgesellerinde ya da sansürlenmemiş amatör videolarda görebiliyoruz. Gerçek doğa, büyük balığın küçük balığı yediği, güçlü olanın istediğini aldığı ve yetenekli olanın haklı sayıldığı bir ortamdır.
Gerçek doğada ayrımcılık, ırkçılık, hırsızlık, gasp, tecavüz, çok eşlilik, çocuk cinayetleri, öldürme, yaralama, beden bütünlüğünü bozma, kan emicilik, canlı et tüketimi, yamyamlık gibi akla gelebilecek en kötü fiillerin hepsi serbesttir. Herhangi bir açıklamaya ya da sözlü savunmaya ihtiyaç duymaksızın tüm varlıkların dürtüleri doğrultusunda davrandığı ve istediği şeyi almak için amansız mücadeleler verdiği bir durum söz konusudur.
İnsan dışındaki varlıkların, yalnızca ihtiyaçları kadarını aldığı ve diğer canlılara bunun dışında bir zarar vermedikleri güzellemeleri maalesef gerçeği yansıtmamaktadır.
Doğa ana da sanıldığı kadar şefkatli bir şey değildir. Esen, gürleyen, yakan, şimşekler çakan, yıldırımlar atan bir canavar gibidir. Önüne çıkan herhangi bir canlıya acıyacak ya da masum yavrulara iltimas geçecek bir hassasiyete sahip değildir.
Sizi bir yöne çekmeye çalıştığımın farkındayım. Genelde görülmeyeni görmeye ve göstermeye çalışıyorum. Doğa elbette kendi içinde harika bir sisteme sahip. Döngüsel olarak kendini yenileyebilme, vahşi yönünden yeni bir güzellik çıkartabilme ve genel olarak canlılara ait popülasyonları dengeleyebilme özelliklerine sahip. Ama bunlar bile kısıtlı dönemlerde gözlenebilen özellikler. İnsanoğlunun müdahalesi dışında da doğada bazı canlı türlerinin yok olduğu, yerine başka canlı türlerinin geçtiği durumlar mevcut. Bazılarımıza efsanevi gelse de mamutlar ve dinozorların yeryüzünden silinmesi buna örnek verilebilir. Dinozorlar ile birlikte canlı türlerinin yaklaşık dörtte üçünün yok olduğu efsanevi dönüşümler de doğanın bir parçasıdır. İnsan yok edince cani, doğa yok edince döngü demekten kendimizi alamıyoruz.
Anlayacağınız doğaya tarafsız bir gözle bakamıyoruz. Çünkü insanoğlu doğadaki diğer canlılardan farklı olarak kendi türünü eleştirebiliyor, yargılayabiliyor ve sistemli cezalar verebiliyor.
Yargı düşüncesini hayvanlara ve bitkilere yöneltmediğimiz için doğa masum olarak algılanıyor.
Doğanın bir parçası olan insan evlatlarının masum olarak algılanmaması, dürtülerini kontrol edebilmesi ile ilintilendiriliyor. Bu hem toplumsal hem de ilahi yasalarla insana yüklenmiş bir sorumluluk alanıdır.
Oysa insanın hayatta kalabilmesi de doğadaki tüm faktörlerle mücadele edebilme gücü ve becerisine bağlıdır. Doğada bulunan nimetler gözümüze hoş gözükse de insanın o nimetlere ulaşma hikayesi oldukça uzun süren bir çabalamayı konu almaktadır. Birçok hastalığı, engeli, afeti ve tehlikeyi bertaraf edebilmek için var gücüyle çalışan ve bazen kendisine düşman olarak gördüğü taraflarla bile ittifak yapan insanoğlu doğayı kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmayı öğrenebilmiş ve son birkaç yüzyılda bu mücadeleyi biraz abartarak doğaya karşı tanrısal bir güce erişme stratejileri geliştirmiştir.
İşte işin karıştığı ve doğayı yüceltmeyi özlediğimiz yer de tam burasıdır. Önceleri insan güçsüzken ve doğa her şeyin hâkimi konumdayken şimdi insan bu hakimiyeti birazcık da olsa ele geçirince ve doğanın verebileceği zararlardan çok daha fazlasını gerçekleştirme potansiyeline kavuşunca, insanoğlu karşısında doğa oldukça masum kalmıştır.
Doğa insanoğluna ya da herhangi bir canlıya karşı nötr hislere sahiptir. Makro düzeyde güneş sistemlerinin yok olması bile mümkündür. Doğal düzende canlı türlerinin devamı önemli değildir. Bir şeyler var olur ve sonra yok olur. Varlıklar yaşam süreleri boyunca genellikle çeşitli acılar çekerler. Doğa böyle işler.
Diğer canlılardan farklı olarak bizler canlılığın devamını sağlama ve yaşamı tüm varlıklar için konforlu hale getirme bilincine sahibiz. Ama doğanın işleyişini değiştirme gücümüz hala yok. Doğaya iyi demekle doğayı nesnel anlamda iyi yapma gücümüz de yok.
Bu yalnızca bir temenni ve tatlış bir bakış açısıdır. Güzel bakan güzel görür gibisinden bir şeydir. Bir şeye değer atfetmek bizim içimizde gerçekleşen bir durumdur. Nesnel değildir.
Ama insan bakış açıları ve inançlarla yaşar. Ben de bakış açıları pazarlayan birisiyim. Müşteriler gelir bakar ve bazen herhangi bir ürün almadan ayrılırlar tezgahımdan.
Hepimizin canı sağ olsun. Doğadaki yaşam süremiz bitene değin.