Kuvvetli Bir Alkış

19.03.2024 / Sinema / Deneme

Üç kere yedi kaç eder?

Kuvvetli Bir Alkış

Nereden başlasam bilmiyorum.

Doğaya bakınca yalnızca çiçek böcek gören, bitkilerin ve hayvanların kardeşçe, barış içinde yaşadığını düşünen insanlardan değilim. Her canlının yaşamak için bir şeyleri tüketmek zorunda olduğu düzenin farkındayım.

Yaşam içerisindeki birtakım mücadeleleri kendimce anlıyor ve olduğu gibi kabul edebiliyorum.

Yalnızca tek bir konuyu tam olarak algılayamıyorum. Yaşamak için gerçekten üremeye de ihtiyacımız var mı?

Üremek toplumsal bir alışkanlık mı, yoksa yaşamın en vazgeçilmez dürtülerinden biri mi? Ayrımsayamıyorum.

Az buçuk bize benzemesini umduğumuz, bizim tezgahımızda şekillenmesi için uğraştığımız, genetiğimizi taşımasıyla övündüğümüz, bize bağımlı kalmalarını dilediğimiz bireyler yetiştirmek neden bu kadar önemli? Neden soyumuz devam etmeli? Neden mirasçılarımız olmalı? Yalnızca nefes alıp vermeye, yiyip içmeye ve hayatı keşfetmeye meraklı olan masum yavruları neden kendi saçma ideallerimizin nesnesi yapmalıyız?

Neden çarpım tablosunu ezberlemeli ilkokula giden bir çocuk?

Kuvvetli Bir Alkış dizisi anne-baba olmadan önce kendimize sormamız gereken birçok soruyu ve sorunu bomba gibi bırakıyor kucağımıza.

Henüz bize yaşatılan travmalarımızı aşamamış ve yeterince olgunlaşamamışken, yine bu travmaların ve kültürel baskının etkisiyle sahip olmaya çalıştığımız canlı oyuncak bebeklerimizin yükünü hatırlatıyor.

Hayattaki en büyük lüksümüzün, şımarık arzumuzun üstünden silindirle geçiyor.

Önemli zannettiğimiz şeylerin yanlış kanaatlerimizden ibaret olduğunu vuruyor yüzümüze.

Yaşam denklemini kurgulamaktan ve hesaplayabilmekten aciz olduğumuzu haykırıyor başrol oyuncularının sesiyle.