Meta Gelecekten Korkmalı Mıyız?

23.01.2022 / Deneme / Bilim / Teknoloji

Web 2.0’ın gelişiminin ardından yaşantımızda önemli bir yer edinen ve fazlasıyla vakit geçirdiğimiz sosyal hayat her geçen gün evrimleşiyor.

Meta Gelecekten Korkmalı Mıyız?

Bu evrim tahmin ettiğimizden daha hızlı ve daha öngörülemez. Gelişmeleri takip etmek bile zorlaşmışken, bundan 10 sene sonrası hakkında fikir yürütmek oldukça zorlaşıyor. Ütopik ve distopik teoriler var; yarım asır öncesinde olamayacağı düşünülen fakat gerçekten çok uzak bir gelecekten mi bahsediyoruz, kimse bilmiyor.

Son günlerin popüler konusu metaverse de, her ne kadar hayatımıza yeni giren bir terim olmasa da yeni yeni dillendirmeye başladığımız ve merak uyandıran bir konu. Çok değil, daha 3-4 ay önce Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in açıkladığı isim yeniliğinin hemen ardından varlığını ilan eden metaverse evrenleri ve şimdiden yerini kapmaya çalışan büyüklü küçüklü firmalar ve şahıslar, bu evrenlerden her gün yüzbinlerce arsa alıyorlar.

“Zamanında buralardan arsa alsaymışım...” diyebileceğiniz bir zaman dilimi bile yaşatmıyor bu tüketim hızı. Daha konunun temelini öğrenemeden olan olmuş oluyor. Dolayısıyla bu hızlı tüketim ve fazlasıyla tatmin edici olan yatırımlar da bu geleceğin kuruluş tarihini daha da öne çekiyor.

Peki tam olarak ne oluyor?

Zaten hali hazırda bağlı yaşadığımız sosyal evrenler metalaşarak, bizim somut bir varlıkçasına içinde yürüyüp koşabileceğimiz, dans edip para saçabileceğimiz bir hale getiriliyor. Düşünün ki Instagram’da vakit geçirmek için sayfayı kaydırmıyorsunuz da, Instagram plazasının içinde bir sergiyi geziyormuşçasına dolaşıyorsunuz. Ve aynı anda çevrim içi olduğunuz arkadaşları aynı yerde dolaşırken görebiliyorsunuz. Beğendiğiniz bir şeyi DM kutusuna atıp cevap vermesini beklemiyorsunuz da, hemen yanı başınızdayken birlikte değerlendirip, birlikte gülüp, birlikte üzülüyorsunuz.

Özellikle pandemi ile daha da rağbet gören market uygulamalarını düşünün. Menü menü gezmesine gerek kalmadan doğrudan bir AVM’ye girdiğinizi ve sizin için hazırlanan özel teklifler ve promosyonları devasa tabelalarla gördüğünüzü ve stantların arasında alışveriş arabasıyla dolaşarak ürünleri sanki elinizle seçiyor gibi olduğunuzu hayal edin.

Sanal evrenle reel hayatımızı birleştirecek olan bu metaverse evrenleri, belki de ileride beş duyu hissimize de hitap edecek şekilde dizayn edilerek, arkadaş gezmelerimizi, konser, sergi ve sinema etkinliklerimizi ve hatta yurt dışı seyahatlerimizi bile kapsayacak bir hale getirebilecek. Eminim ki, çok da uzak olmayan bir gelecekte, gerçeklik hissi yoğun olmasa dahi bu tarz şeylerin demosunu göreceğiz. Hatta Fortnite evreninde verilen ilk konserle bazı etkinliklere şimdiden tik atıldı bile.

fortnite metaverse evrenindeki ilk konser travis scott

Her ne kadar toplumsal söylemlerimiz geleneksel olsa dahi, kitle davranışlarımız sözlerimizin ötesine geçtiği ve istemeden de olsa yeni dünyaya adapte olmaya başladığımız için, ne kadar kabullenemesek ya da onaylamasak da bu evrenin kapılarından hepimiz bir gün geçeceğiz.

Tamam, şimdiden düşününce bile sosyo-kültürel ve etik açıdan ve diğer pek çok kategori açısından da dünyanın var olan düzenini olumsuz etkileyecek maddeler sayabiliriz. En basitinden sanal sosyallik reel hayatta bizi pasif hale getirebilir ve bunun sonucu olarak depresyon vakalarında artış gözlemlenebilir. Bu mecraların çekiciliğini kapılan kitleler, profesyonellik alanlarında körleşebilir ve ihtiyaç halinde ulaşabileceğimiz uzman sayısında ciddi azalmalar meydana gelebilir. Ekonomik ve statüsel anlamda bazı sektörler ve unvanlar tamamen yok olmaya yüz tutabilir.

Daha aklınıza gelebilecek ve saydıklarımdan daha ciddi konular da meydana gelebilir. Ama bir düşünün, mevcut yaşantımız içerisinde hiçbir problem yok mu? 21. yüzyıl ileri teknolojisi, seri üretimi, zaman ve ulaşım kolaylığı, hızlı haber alabilme özelliği ile bile, ne açlığa, ne susuzluğa, ne doğanın tahrip edilmesine, ne sosyal hakların genişletilebilmesine çözüm üretilebiliyor mu? Savaşlar, suçlar, rüşvet ve torpiller, haksız kazançlar, tacizler, insan kaçırmalar önlenebiliyor mu? Daha basit örnekler verelim; telefonlarımızdan başımızı kaldırıp iki insanla görüşüp muhabbet edebiliyor muyuz? Ailelerimize vakit ayırırken, sadece o anki zevkle yetinip, hiç fotoğraf ve video çekmeden, Instagram Twitter düşünmeden bir an geçirebiliyor muyuz?

sosyal medya bağımlılığı

Kitap okuduğumuzu iddia ediyoruz ama raflarımızı dolduran renkli kapaklarından keyif almak dışında bir şey kapıyor muyuz? Tercih ettiğimizi ifade ettiğimiz bir düşüncenin açıklamasını ve savunmasını yapabiliyor muyuz? İdol olarak gördüğümüz insanları gerçekten tanıyor ya da onları daha yakından tanımaya çalışıyor muyuz? Yine en basitinden, mesleğimiz ile ilgili basit sorumluluklarımızı hiç şikayet etmeden yerine getirebiliyor muyuz?

Daha ne olumsuzluklar, ne çirkinlikler… Yarattığımız toplumun hepimiz farkındayken, suçu televizyona, dergilere, sosyal medya platformlarına, çizgi filmlere ve gelecekteki yeniliklere atmak kolay. Ama aslında korktuğumuz şeylerin yaratıcısı da bizleriz. Kontrolü kaybedeceğimizi düşündüğümüz anda buna sebep olabilecek çevredeki her şeyi bir tehdit olarak algılamak doğal ve vahşi bir dürtü adeta.

İnsanların mutlu olduğu ve iyi hissettiği şeylerden niye korkalım ve bunu tercih edenleri niye korkutalım ki? Siz sahip olduğunuz doğrular ve aldığınız nice nasihatle hatasız ve tamamen huzurlu bir hayat yaşayabildiniz mi ki, “geçici mutluluk” olarak nitelendirdiğiniz bu yeni davranışları bir tehdit olarak görüyor ve sunuyorsunuz.

Bırakın, geçmişten aldığımız derslerden bilinçsizce dersler çıkarıp, tecrübelerimizle bugünümüzü dilediğimiz gibi yaşayalım ve gelecekte yaşayabileceğimiz olumsuzluklarla ilgili kendi kendimizi hazırlayalım. Birbirimize destek olmak ve motivasyon sağlamak bedava ve efor sarf etmeyen şeyler. Korkulacak bir şey varsa da hep birlikte yüzleşelim.

Metaverse bizim için kaçınılmaz bir gerçekse, bilinçli ya da bilinçsiz birçok dünya vatandaşı bunu tercih eden bir eğilim gösteriyorsa ve sizin onlara sunabileceğiniz daha iyi bir alternatifiniz yoksa, o zaman gelin bu dünyayı siz de keşfedin. Keşfedin ki, yaşanılabilecek olumsuzluklarla alakalı önleminizi alabilin. Buraları ve idealarını korkunç göstermek yerine, buralarda iyi bir şeyler de siz yaratın.

Evet, korkacak çok şeyimiz var ama aynı zamanda korkacak hiçbir şey yok! Siz de geleceğe adımınızı atın!