Olmasaydı Vahiy Olmazdı Mevlid-i Nebiy

28.10.2020 / Din / Genel

Er-Rasül, özet olarak şuydu: / Âmine hatunun içinden doğdu; / Kırkında, Kur’an’la hayat buldu. / Kur’an sayesinde Efendimiz oldu.

Olmasaydı Vahiy Olmazdı Mevlid-i Nebiy
Bu hususu aydınlatmak için Duhâ sûresini tahlil edecek ve bilhassa yedinci ayetinden bu hususu öğreneceğiz: 
 
«Sabahın berrak aydınlığı, kuşluk vakti anlamına gelen adını,  birinci ayetinde geçen ve gelecek aydınlık günleri müjdeleyen “Duhâ” kelimesinden almıştır.» 
 
«Fecir sûresinden sonra bir süre vahiy kesilmişti. İman ile küfrün mücadele ettiği bir dönemde, gücünü Allah’tan alan Peygamber için vahyin kesilmesi, onun yapayalnız kalması demekti. Öte yandan, bunu fırsat bilerek “Rabb’i Muhammed’i terk etti!” diyen inkârcıların şamataları, onun üzüntüsünü bir kat daha artırıyordu. Peygamber, işlediği bir kusur sebebiyle Rabbinin onu cezalandırdığını düşünerek üzüntülü bir hâlde beklerken, hem ona Rabbinin hoşnutluğunu ve ikramlarını bildirerek yüreğine su serpen, hem de kıyamete kadar gelecek müminleri dünya ve ahiret nimetleriyle müjdeleyen mübarek Duhâ sûresi nazil oldu.» 
 
BİSMİLLÊHİRRAHMÊNİRRAHIYM
 
1. EDERİM YEMİN, GÜNEŞİN PARLAKLAŞTIĞI / GÜNÜN AYDINLANDIĞI  ANA;
 
«Duhâ, güneşin parlayıp yükselmeğe başladığı, “gündüzün gençliği” diye bilinen kuşluk zamanıdır. Yahut kuşluk vakitleri içinde seçkin bir kuşluk vaktine ki, hakikat güneşinin Muhammed ufkundan doğup “âlemlere rahmet olarak” her tarafa elçilik göreviyle ışıklar saçmaya başladığı zamana işarettir.» 
«Vedduhâ, zımnen: “Cahiliye gecesini sona erdiren vahiy güneşinin aydınlık ilk sabahı şahit olsun” demektir.» 
«İbn Âşûr'a göre Duhâ kelimesi kuşluk vaktini ifa¬de etmekte olup, bununla tıpkı kuşluk vakti güneş ışığının yeryüzünü bütünüyle kaplaması gibi vahiy ışığının da dünyaya inip aydınlatmaya başladığına imada bu¬lunulmuştur.» 
 
2. YİNE EDERİM, GECENİN DURGUNLAŞTIĞI / KARANLIĞININ ARTTIĞI ZAMANA. 
 
Mahmut Kısa Meali: 
 
Ve vahiyden yüz çeviren inkârcıların, bir kâbus gibi insanlığın başına sardığı, fakat Kur’an’ın gündeme gelmesiyle birlikte her geçen gün karanlığı biraz daha azalarak durulmaya yüz tutan geceye ant olsun ki…
 
3. RABBİN SENİ BIRAKMADI / UNUTMADI.
 
Abdullah-Ahmet Akgül Meali: 
(Ey Nebim!) Rabbin (asla) seni terk edip unutmamış (sahipsiz bırakmamış) ve sana darılmamıştır!
 

İlgili ayet:

19 - Meryem Suresi - Ayet 64 
Diyanet Meali: (Cebrail, şöyle dedi:) "Biz ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O'nundur. Rabbin unutkan değildir."
 
VE SANA DARILMADI / SENDEN UZAKLAŞMADI  
«Her şey şiddetlendikten sonra durgunlaştığı gibi, vahiyde de durgunluk dönemi olabilir. Onun için sen üzülme!» 
 

İlgili ayetler:

2 - Bakara Suresi - Ayet 186
Diyanet Meali: Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.
 
7 - Araf Suresi - Ayet 203 
Diyanet Meali:
(Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir ayet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: "Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya." De ki: "Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur'an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir."
 
11 - Hud Suresi - Ayet 61 
Diyanet Meali: Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.  Öyle ise O'ndan bağışlanma dileyin; sonra da O'na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.
 
34 - Sebe Suresi - Ayet 50 
Diyanet Meali: De ki: "Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır."
 
50 - Kaf Suresi - Ayet 16 
Diyanet Meali: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.
 
56 - Vakıa Suresi - Ayet 85 
Diyanet Meali: Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.
İlgili ayetler, Yüce Rabbimizin, kendi arzusuyla yaratıcısından uzaklaşmayan hiçbir kuldan uzaklaşmayacağını ilân ediyor. Allah’ın yakınlığının, hususi değil umumi olduğunu ortaya koyuyor. Ayetler zımnen şunu söylüyor: “Rasülüm sana söylüyorum, kullarım size de duyuruyorum.” 
 
4. ELBETTE SENİN ŞU ÂHİRETİN, DAHA HAYIRLIDIR BU DÜNYANDAN;
 
5. RABBİN SANA LÜTFEDECEK, RAZI OLACAKSIN MÜKAFATLARINDAN.
 
Rabbin, sana hayrın kesintisizini / Kevser’i verecektir; 108/1.
O kadar ki, neticesinde seni kesinkes mesut edecektir. 
 

İlgili ayetler:

4 - Nisa Suresi - Ayet 113 
Diyanet Meali:
(Ey Muhammed!) Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana kitabı (Kur'an'ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana lütfu çok büyüktür.
 
17 - İsra Suresi - Ayet 79 
Diyanet Meali: 
Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın.
 
68 - Kalem Suresi - Ayet 3 
Diyanet Meali:
Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır.
 
108 - Kevser Suresi - Ayet 1 
 
Diyanet Meali: 
Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik.
Kevser, “en büyük hayır,  nimet, şeref, övgü ve bereket,  birçok iyilik ve lütuf” gibi manaları içerir. 
Kevser ile kastedilen, ilim, amel, şeref ve ümmet gibi hayırların fazlalığıdır. Bazılarınca, cennetteki bir ırmağın adıdır. 
"çokluk" manasına gelen "kesret" kökünden türeyen Kevser kelimesi tefsirlerde, "çok hayır, Kur’an-ı Kerîm, Kur'an'la ilgili ilimler ve mümine dinî hayatında tanınan kolaylıklar, peygamberlik, makâm-ı mahmûd, cennetteki bir nehir veya havuz, Hz. Peygamber'in nesli, ashabının ve ümmetinin çokluğu, duasının kabulü ve şanının ululuğu" gibi çeşitli anlamlar¬da yorumlanmıştır. 
 
6. SENİ YETİM OLARAK BULUP DA BARINDIRMADI MI?
 
«Esas yetimlik annesiz babasız büyümek değil, imansız ve amelsiz yaşamaktır. En’am suresinin 94. ayetine baktığımız zaman bunu çok daha iyi anlıyoruz.» 
 
7. SENİ ŞAŞKIN GÖRÜP, DOĞRU YOLU BULDURMADI MI? 
 
Önce dalâlette idin / arzularına uyarak yaşayan biriydin;
Kur’an ile hidayete erdin / Allah için yaşamaya yöneldin.
 
Konyalı Mehmed Vehbi Efendi: 
Ya Ekrem-er Rusül! Rabbin Tealâ seni ilm ü hikmetten halı bulup ilm ü hikmet ilhamıyla hidayette kıldı.
Yani; Rabbin Teâlâ seni şerayiden gafil bulup ba'dehu risaletle şeriata hidayette kıldı. 
 
Kadri Çelik Meali
Ve seni (kitap ve iman nedir) bilmezken bulup hidayete eriştirmedi mi?
«Buradaki “dallin” kelimesi Arapçada birkaç anlama gelir. Bu ayetteki anlamı, “yol, kitap ve iman nedir bilmeyen” anlamındadır.»  
 
Mahmut Kısa Meali
Seni kitaptan, imandan haberi olmayan (Şura: 52) yol bilmez bir kişi olarak bulup da, Kur’an’la tanıştırıp doğru yola iletmedi mi?
 
Mustafa İslamoğlu Meali
Yine O seni yolunu kaybetmiş bulup doğru yola yöneltmişti. 
«Dalâl lugavî anlamı olan “şaşırmak” manasınadır (12:8, 26:20; 2:282). Kavminin yanlış yola gittiğini fark etmiş fakat doğru yolun ne olduğunu bilememenin ıstırabıyla şaşırmış bir vaziyette kalakalmıştı.» 
 
Suat Yıldırım Meali
Seni dinin hükümlerinden habersiz bulup seçerek dosdoğru yola koymadı mı? *
«Hz. Peygamber (a.s.), peygamberliğinden önce hak dini bilmiyordu. Bu dinin hükümlerinden habersizdi.» 
 
Süleymaniye Vakfı Meali
Seni şaşkın görüp yol gösterdi.
«Toplumdaki yanlış tutum ve davranışları görüyor fakat ne yapacağını bilemiyordu.» 
 
Mustafa Çavdar Meali
Seni bir arayış ve bocalayış içinde bulup sana vahiyle doğru yolu göstermedi mi? 
 

İlgili Ayetler

6 - Enam Suresi - Ayet 56 
Diyanet Meali:
De ki: "Sizin, Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam."
 
12 - Yusuf Suresi - Ayet 3 
Diyanet Meali:
Sana bu Kur'an'ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.
 
29 - Ankebut Suresi - Ayet 48 
Diyanet Meali:
Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.
 
34 - Sebe Suresi - Ayet 50
Diyanet Meali:
De ki: "Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği [Kur’an] sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır."
 
40 - Mumin Suresi - Ayet 66 
Diyanet Meali:
De ki: "Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah'ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi."
 
42 - Şura Suresi - Ayet 52 
Diyanet Meali:
(52-53) İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner.
 
8. SENİ ZENGİN ETMEDİ Mİ, BULUP DA [DİNDEN İMANDAN] FAKİR?
 
İslâm bilgisinden yoksun görüp, Kur’an ile zenginleştirdi.
 
«Çevirilerde ayete, “Seni yoksul bulup, zenginleştirmedi mi?” şeklinde anlam verilmektedir. Oysaki burada söz konusu olan servet zenginliği değil; “ğına” sözcüğü ile kast edilen, ona verilen görevin, bir insan için en büyük zenginlik, en büyük nimet olduğudur.» 
 
Mahmut Kısa Meali
Seni ihtiyaç içinde bulup da, gerek helâl kazanç imkânları sağlayarak, gerekse gönlünü zenginleştirerek, başkalarına muhtaç olmaktan kurtarmadı mı?
 
Mustafa İslamoğlu Meali
Seni birilerine yük olmuş olarak bulup, muhannete muhtaç olmaktan ve mala tamahtan müstağni kılmıştı. 
«Kur’an’ın hiçbir yerinde ğınâ “servetin anlamdaşı olarak kullanılmaz. Dahası ğınâ, servet sahibi olmadan da var olabilen bir şeydir (2/283). Malın karşıtı olarak da kullanılır (111/2; 69/28; 92/11). Buradaki ğınâ, “istiğna” ve “kanaat” manasındadır. Yani malın ve servetin varlığını ya da yokluğunu dert edinmemek, ona bağımlı olmamak, ele girmesini ya da elden çıkmasını aşırı önemsememek anlamındadır (Krş: 57: 23). Allah Rasûlü’nün serveti “kelimeler” idi. Bu yüzden Rabbi, onun dünya metaına dönüp bakmasını istemedi (15:87-88). Zira Kur’an; değil dünyayı, ahireti bile alacak bir sermayeydi.» 
“Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur”  
 

İlgili ayet:

17 - İsra Suresi - Ayet 79 
Diyanet Meali:
Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın.
 
9. ÖYLEYSE ÖKSÜZÜ EZME SAKIN, [GÖRÜP DE HAKİR]!
 
Kimsesizlere sahip çık / kimsesizlerin kimsesi ol!
 
Abdullah Parlıyan Meali
O halde yetime haksızlık yapma veya yetime yüzünü ekşitme.
 
Mehmet Türk Meali
9,10,11. Öyleyse sakın yetimi hor görme, isteyeni de azarlama. Ve Rabbinin nîmetini (minnet ve şükranla) anlat da anlat. 
«Sâil (??????????): “dilenci ve soru soran,” anlamına gelir. Azarlama emri; kovmamayı gerektirdiği için, dilenciyi, azarlamanın yasaklanmış olması, istemede ısrar etmediği durumdadır. Eğer istemede ısrar eder de yumuşak bir şekilde reddetmek fayda vermezse o vakit azarlamada bir sakınca yoktur. Hasan el-Basri’ye göre, “sail”den maksat, mal isteyen değil, “ilim ve din ile ilgili soru soran” demektir ve ilim soran kimseye ilmi olan kimsenin cevap vermemesi kesinlikle yasaktır. Bir hadis-i şerifte: “Kendisine bir ilim sorulup da onu gizleyen kimseye, ateşten bir gem vurulur” buyrulmuştur. Mutlak manada “sâil” lafzı, dilenci manasında asıl olmakla beraber “dileyen, dilenen” veya hangi suretle olursa olsun “isteyen, soran,” mutlak olarak da “talep eden” manasını taşır. (Elmalılı)» 
 
Mustafa İslamoğlu Meali
Dolayısıyla, asla yetimi ezme! 
Veya tekhar okuyuşuna göre: “surat asma!” (Krş: 28:77) Tercihimiz kahrın Kur’an’daki kullanımına dayanmaktadır. Allah Rasûlü şöyle buyurdu: “Allah’tan başka kimsesi olmayan hakkında Allah’tan korkun Allah’tan”. “Ben ve yetime kefil olan kimse cennette yan yanayız” (Buhârî).
 

İlgili ayetler:

2 - Bakara Suresi - Ayet 83 
Diyanet Meali:
Hani, biz İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz" diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
 
76 - İnsan Suresi - Ayet 8 
Diyanet Meali:
Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
 
90 - Beled Suresi - Ayet 14 -16
Diyanet Meali:
(14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
 
10. AZARLAMA ASLA, YOL GÖSTERMENİ İSTEYENİ!
 
İbn Ümmü Mektûm gibilerini bekletme/gitmelerini isteme! 80/1-10
 
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
(Sana ihtiyacını arz edip) Yardım dilenenleri (sıkıntı ve sorunlarına çözüm yolu olacak cevaplar bekleyenleri) azarlayıp (mahrum ve mahzun bırakmayasın!)
 
Erhan Aktaş Meali
Sakın isteyeni geri çevirme. 
«İstenilen şey somut olarak belirtilmemiş olmakla birlikte, bağlama bakıldığında; istenilen şeyin “bilgi edinme,” “hakkı öğrenme,” “korunup gözetilme” olduğu anlaşılmaktadır. Bir sonraki ayetten de bu anlaşılmaktadır.» 
 
Mahmut Kısa Meali
Ve asla azarlama, herhangi bir konuda senden soru sorup bilgi isteyeni ya da yardım isteyeni! Ona yardım elini uzat, eğer gücün yetmiyorsa, tatlı bir üslûpla özür dile, fakat hiçbir zaman onu kapından kovma!
 
Mustafa İslamoğlu Meali
Her durumda yardım isteyeni azarlama! 
«Zımnen: Yol göstermeni isteyeni (Krş: Abese sûresi 3-10). Bu ilkenin Kur’an terbiyesindeki yeri, bu ayeti dengeleyen şu ayetle birlikte düşünülmelidir: “insanlardan arsızca istemezler” (2:273).» 
 
Süleymaniye Vakfı Meali
İsteyene ve sorana karşı ilgisiz kalma.
«Nehar, “açma veya açılma” anlamına gelir (Mekayis'l-luğa). Biriyle arayı açmak ve mesafe koymak, ona ilgisiz davranmaktır. Peygamberimiz, İbn Ümmi Mektûm'a ilgisiz kaldığı için azarlanmıştır. Bkz. Abese 1» 
 
Mustafa Çavdar Meali
El açıp isteyeni/din konusunda soru soranı azarlama! 
 

İlgili ayetler

2 - Bakara Suresi - Ayet 177 
Diyanet Meali:
2.177 - İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
 
4 - Nisa Suresi - Ayet 36 
Diyanet Meali:
4.36 - Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.
 
11. ANLAT DAİMA, RABBİNİN (SINIRSIZ) NİMETİNİ!
Rabbini nimeti olan vahiyden bahset/hep Kur’an’dan anlat. 
 
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Ve (Sana lütfettiği bütün bu üstün fazilet ve meziyetlerden dolayı, övünmek ve böbürlenmek için değil, ama sevinmek ve şükretmek niyetiyle) Rabbinin nimetini (minnet ve memnuniyetle) hatırlat ve anlat (ki Makam-ı Mahmud’a ulaşasın.)
 
Abdullah Parlıyan Meali
Bununla beraber her zaman ve her yerde ve herkese Rabbinin en büyük nimeti olan Kur’an’ı durmadan söyle, anlat.
 
Ahmet Tekin Meali
Dur durak bilmeden Rabbinin vahyi, sana ihsan ettiği peygamberlik nimeti sebebiyle şükrünü eda etmek için tebliğe devam et!
 
Ali Fikri Yavuz Meali
Amma Rabbinin (sana verdiği peygamberlik) nimetini (durma insanlara) söyleyip anlat...
 
Erhan Aktaş Meali
Ve Rabb'inin nimetini (gönderdiği vahyi) her fırsatta anlat. 
 
Mahmut Kısa Meali
Ve inanan kullarımı ilâhî ikram ve lütuflarla müjdeleyerek, Rabbinin şimdiki ve gelecekte vadettiği nimetlerini —özellikle de Kur’an nimetini— onlara anlat!
 
Mustafa İslamoğlu Meali
Ve her zaman Rabbinin (sonsuz) nimetini dilinden düşürme! 
«Bir şeyin dilde olması, hem onun gönülde ve zihinde olmasını gerektirir hem de olduğuna delâlet eder. Tahdîs-i nimet, nimeti yâd etmek, onu dile getirmektir. Bu ise şükrün bir parçasıdır. Buradaki nimet ilk olarak İslâm ve onun son tezahürü olan Kur’an vahyidir: “ve size olan nimetimi tamamladım” (5:3).» 
 
Ümit Şimşek Meali
Rabbinin nimetini yâd et. 
Muhammed Hamidullah, Müslümanların Mevlidi, yani Peygamberimizin doğumunu kutlarken bu ayete dayandıklarını söyledikten sonra sorar: “Hangi İlâhî nimet bundan daha büyük olabilir?” 
 
Mustafa Çavdar Meali
Ve Rabbinin nimetini hadisini daima minnet ve şükranla an! 
 

İlgili ayetler: 

6 - Enam Suresi - Ayet 19
Diyanet Meali:
De ki: "Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahittir.  İşte bu Kur'an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şahitlik etmem." De ki: "O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım."
 
50 - Kaf Suresi - Ayet 45 
Diyanet Meali:
Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur'an ile öğüt ver.
 
74 - Muddessir Suresi - Ayet 1-2 
Diyanet Meali:
Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)
Kalk da [Kur’an’la] uyar.
 
Tüm ayetlerini bir arada görebilmek için sûreyi yeniden veriyor, herkese hayırlı kandiller diliyoruz.
 
BİSMİLLÊHİRRAHMÊNİRRAHIYM
 
1. Ederim yemin, güneşin parlaklaştığı / günün aydınlandığı ana;
2. Yine ederim, gecenin durgunlaştığı / karanlığının arttığı zamana.
3. Rabbin seni bırakmadı / unutmadı.
Ve sana darılmadı / senden uzaklaşmadı 
4. Elbette senin şu ahiretin, daha hayırlıdır bu dünyandan;
5. Rabbin sana lütfedecek, razı olacaksın mükafatlarından.
Rabbin, sana hayrın kesintisizini / Kevser’i verecektir;
O kadar ki, neticesinde seni kesinkes mesut edecektir.
6. Seni yetim olarak bulup da barındırmadı mı?
7. Seni şaşkın görüp, doğru yolu buldurmadı mı? 
Önce dalâlette idin / arzularına uyarak yaşayan biriydin;
Kur’an ile hidayete erdin / Allah için yaşamaya yöneldin.
8. Seni zengin etmedi mi, bulup da fakir?
İslâm kültüründen yoksun bulup, Kur’an’la zenginleştirdi.
9. Öyleyse öksüzü ezme sakın, [görüp de hakir]!
Kimsesizlere sahip çık / kimsesizlerin kimsesi ol!
10. Azarlama asla, yol göstermeni isteyeni!
İbn Ümmü Mektûm gibilerini bekletme/gitmelerini isteme!
11. Anlat daima, Rabbinin (sınırsız) nimetini!
Rabbini nimeti olan vahiyden bahset/hep Kur’an’dan anlat.