Eylül
Şimdi hangi helallik paklayacak beni? Hangi sözcükler bu vebalden kurtaracak? Bunca yılı, akıp giden zamanı neyle, nasıl telafi edeceğim?
Ellerimiz cebimizde, dudaklarımızda ıslık, yüreklerimizde sevdalıkla sokakları gezerdik gece vakti. Yolumuz her defasında akıllıya hasret sokağının çıkmazında biterdi. Bağıra çağıra haykırırdık ne çok sevdiğimizi.
Umutsuz âşıklar parkının müdavimleriydik bizler. Dışarıdan bakanlar çöplük görürdü bizi. Oysa buram buram şiirdi içimiz. Yirmi dokuz harften daha fazlasıydık her birimiz.
Ellerimiz cebimizde, dudaklarımızda ıslık, yüreklerimizde sevdalıkla sokakları gezerdik gece vakti. Yolumuz her defasında akıllıya hasret sokağının çıkmazında biterdi. Bağıra çağıra haykırırdık ne çok sevdiğimizi. En güzel şiirleri onlara uyarlardık. Sevdiklerimiz için bestelerdik henüz söylenmemiş en güzel şarkıları. Camlara doluşurdu mahalleli. Onlar bizi serseri bilip yedi ceddimize söverdi. Ekmek kavgasındaydı insanlar. O yüzden fayda etmezdi şiir. Bilmezlerdi ki haykırmasak nefes alamayacağımızı. Farkında değildi kimsecikler göğüs kafesimizin bir kuşun kanadında emanet durduğundan.
Oysa taşralı yiğitlerin asaleti vardı üzerimizde. Yırtık ceketlerimizin altında tüm insanlığa yetecek kadar sevgi taşırdık. İlk günkü kadar tertemizdi kalplerimiz ve dua gibi paktı alnımız. Kaba olan sadece görüntülerimizdi. İfade edemedik kendimizi. Değil miydi ki dışı beğenilmeyenin içi de merak edilmezdi(!)
Karakoldan çağırdılar bir gün Memed’i. Şikâyet etmiş sevdiği kızın annesi. Bizim kıza şiirler okuyor demiş. Baba adammış komiser. Şiir okuyan adama hiç ceza verilir mi deyip salıvermişler bizimkini. Soluğu akıllıya hasret çıkmazında almış. Tabi yine şiir:
Aşkım bir annenin kalbinin kırılmasından daha önemli değil
Artık akıllıya hasret çıkmazının bir sakini değilim bunu böyle bil
Haykırmış Memed son kez. Sonra tövbe şiire. Tövbe akıllıya hasret çıkmazına. Daha da uğramamış semte.
Bu yüzden yorulduk yapamadıklarımız ve yaşayamadıklarımızdan. Ertelemek ve susmak etiketimiz oldu. Yapıştı üzerimize. Sonraları yavaş yavaş kırıldı cesaretimiz. Sönmeye yüz tuttu kalbimizdeki sevda ateşi. İçimizden kimse görmek istemezdi güneşi. Karanlığın müptelası olmuştuk. Hangi yöne dönsek kocaman bir boşluktan ibaretti. Şahitti o sokak o gün yaşadıklarımıza. Hatta yaşayamadıklarımıza. Güzel sevmesini bilen adamlardık. Umutlarımızı aldılar. Ve geriye aşksız bir sokak bıraktılar.