Eylül

18.10.2022 / Deneme

Mevsimler geçti. Yolculuklar bitti. Akıp gitti yıllar. Yoruldu kadın. Ve bir gün karşısına geçti adamın. Ben dedi. Suyun üstüne düşen yaprak gibiyim. Bir yanımla huzur, diğer yanımla hüzünüm. Sen ise gökyüzüne yazılmış şiirlerin sahibisin. Hani bakışın gülüşüme denk gelmişti de kalbim dünyayı sadece senden ibaret sanmıştı. Söyle bana. Ben sana Allah’ın emaneti değil miydim? Beni niye unuttun?

Eylül

Ansızın bastıran yaz sağanağı gibi konuya giriverdi. Bir adam vardı hani dedi. Çok güzel bakıyordu. O bakınca sanki masmavi yağmurlar yağıyordu. Anlatmaya devam etti. Bir kadın vardı hani dedi. Çok güzel gülüyordu. Ve o gülünce sanki yeryüzüne melekler iniyordu. Görenler bu adam bu kadını sevmeli diye düşündü. Sevmeli ki kadının gülüşüne, adamın bakışına yazık olmasın. Sıcacıktı kadının kalbi. Günahsız ve tertemizdi. Sevilmek istedi. Adamın kalbi dualar diyarının sultanı gibiydi. Cömertti alabildiğine. Ama kusurları da vardı. Üstelik sevmek doğal bir olguydu. Hesaba kitaba gelmezdi. Ancak ol deyince Yaradan, öyle oluverirdi.

öyle oluverdi

Vakit sabahın seheri. Havada ruha canlılık veren ilaç gibi bir serinlik. Adamın bakışı kadının gülüşüne denk geldi. Tam bu esnada sanki çiçek bahçesine dönüştü yürekler. Şahit olanlar sandı ki memlekete bahar geldi. Kalbini yokladı kadın. Yerindeydi. Allah’ım dedi. Bilirim ki içimdeki bu kıpırtı boşuna değil. Ama aşkın tanımını yapamıyorum. Şayet bu duru iki gözün sahibi kaderim olacaksa canım yoluna kurban olsun. Yok imtihanım olacaksa haram sevgilerde oyalama beni. Sen’in razı gelmeyeceğin aşkı bile istemem. Böyle dua etti kadın. Sonra bekledi. Bayram sabahını başucundaki kıyafetleriyle bekleyen çocuğun heyecanıyla bekledi kendisini sevecek olanı. Mevsimler geçti. Yolculuklar bitti. Akıp gitti yıllar. Yoruldu kadın. Ve bir gün karşısına geçti adamın. Ben dedi. Suyun üstüne düşen yaprak gibiyim. Bir yanımla huzur, diğer yanımla hüzünüm. Sen ise gökyüzüne yazılmış şiirlerin sahibisin. Hani bakışın gülüşüme denk gelmişti de kalbim dünyayı sadece senden ibaret sanmıştı. Söyle bana. Ben sana Allah’ın emaneti değil miydim? Beni niye unuttun?

beni niye unuttun

Nisyan kelimesinden türemişti insan. Doğasında unutmak vardı. Adam da kusurları gereği unutmuştu sevmeyi. Hani asırlık bir dede unutmuştu da yetmiş senelik hanımını anne diye çağırmıştı ya. Öyle bir unutmaydı işte. Ben şimdi bir av olsam dedi adam. Ve avcım göğsümü yarıp sökse kalbimi yerinden. İnan bu kadar acımazdı canım. Şimdi hangi helallik paklayacak beni? Hangi sözcükler beni bu vebalden kurtaracak? Bunca yılı, bu akıp giden zamanı neyle, nasıl telafi edeceğim? Bütün hatıralarım silinmiş. Bastığım toprakta adımlarımın izi bile yok. Bir gölgeden ibaretim. Söyle bana. Kendimi nasıl affettireceğim?

Sen unutansın. Ben unutulanım. Unutmayı sana verdi kader ve unutamamayı bana. Birimizin eksiğini ötekiyle kapattı. Ama bağrı yanan ben oldum neticede. Döküldü ömrümün yaprakları. Döküldü tane tane. Zaman yaralarıma iyi gelmedi. Her geçen gün biraz daha kanadım. Biraz daha eridim. Fakat şimdi karşındayım. Kanımla canımla varım. Seninleyim. Senden yana tarafım. Henüz varken vaktimiz. Sen varken, ben varken. Biz varken. Ve en azından hatırlıyorken birimiz. Sevsek ya birbirimizi…

sevsek ya birbirimizi

Şu gülüşü dedi adam. Sanki ezelden beri tanıyorum. Kendimi bile unuttuğum şu dünyada bir tek onu hatırlıyorum. Bu tebessüm hangi kelebeğin rüyası? Bu gülüş hangi cennet ehlinin duası? Canım yoluna kurban olsun ey sevgili. Söyle bana. Hafızası olmayan bir gölgeyi sevebilir mi insan? Ateşler yağsa gökten, yaksalar bedenimi. Ben yine unutacağım. Ve yine nesnesi olmayan bir gölgeden ibaret kalacağım.

Duadan bir kalbim yok dedi kadın. Ve devam etti. Etten, kandan, kemiktenim. Herkes kadar acıyor canım. Herkes kadar faniyim. Ama dışımız nasıl olsa toprak olacak. Ben ruhuna talibim. Onu sonsuza dek sevebilirim. Evet biliyorum. Sen yine unutacaksın. Fakat artık önemi yok. Çünkü ben varım ve ikimizin yerine de hatırlarım.

Adamın bakışı kadının gülüşüne denk geldi. Zaman artık bu andan ibaretti.



Kabafii Reklam Alanı