Belkıs Öğretmen ve '18 Yaşımda'

27.12.2020 / Deneme

“Hayat hatıradır, unutursan ölürsün.” / Şahsiyet

Belkıs Öğretmen ve '18 Yaşımda'

İnsanları severken yere göğe sığdıramamayı öğreten anneannem için yazdığım bu yazıyı, sırdaşı, can yoldaşı, biricik teyzem Ayşegül’den yıllar önce dinledim, tekrar yad ettik ve elimden geldiğince yazıya dökmeye çalıştım.

belkıs öğretmen

Hikâye canım anneannem Belkıs Öğretmen’in hikayesidir ve bu hikayedeki olayların, adı geçen kişilerin gerçek hayatla tamamen ilgisi vardır.   

Belkıs Öğretmen, Konya’nın bir köyünde dünyaya gelir. Cumhuriyet’in yeni kurulduğu dönemlerde geçen çocukluğunda, okumayı hep seven, çalışkan bir öğrenci olmuştur. Eğitime, okumaya olan sevdası sebebi ile amacı öğretmen olmaktır. 1940’lı yıllarda bulunduğu köydeki çalışkan arkadaşları ile beraber Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü’ne yazılır. Dedem de aynı köyde yaşıyordur ve enstitüye yazılanlar arasındadır.

Bize anlattıklarından yola çıkarak diyebilirim ki köy enstitülerinde sanatsal faaliyetler neredeyse ana ders gibidir. Müzik, şiir, küçük de olsa bir enstrüman çalmak önemlidir. Sanat içerisinde ve üretmek mantığı ile yetişmişlerdir. Bu sebeptendir ki anneannemin her günü yazdığı ya da ezberlediği şiirleri okurken geçer ve dinlemeye doyamazdık. Dedemde sazı ile türkülerine eşlik etmemizi isterdi. Çocukluğumda yaz tatillerini iple çekerdim. Huzur bulduğum anneannemin duygu, dinginlik kokan evi, sanata bulaşmış kokusu ile beni hep çekerdi. Bildiğim Atatürk şarkılarını O’ndan öğrendim. Öğrencilerine yaklaştığı özenle bize Atamızı, Kurtuluş Savaşı’nı anlatırdı.

Bazı zamanlar onun derin bir hüznü kaplardı evi gözyaşları dökerdi okuduğu şiir ya da mırıldandığı bir şarkıdan sonra. Tabii küçüktüm ne olduğunu, niye içinin bu kadar acıdığını bir süre anlayamadım.

Ta ki sevgili teyzemin bana anlattığı büyük sevdasını öğrenene kadar.

Saffet Öğretmen ile Belkıs Öğretmen aynı öğretmen okulundalar ve birbirlerini çok severler. Öğrencilik döneminde anneanneme ithaf ettiği pek çok şiirini sarı teksir kağıtlarında biriktirir ve anneanneme verir. Anneannemi dedem de çok seviyordur ama kalbini kazanamamıştır bir türlü. Dedem vazgeçmek istemez. Aynı köyden oldukları için anneannemin ailesini tanıyordur ve okul bittikten sonra O’na haber vermeden annesi ile görüşür, evlenmelerini sağlaması için ikna eder. Belkıs Öğretmen’in annesi Nuh deyip peygamber demeyen, fazlaca katı yürekli bir kadındır. Anneannem dedemi sevmediğini, Saffet Öğretmen’e sevdalandığını maalesef ailesine anlatamaz. Dedem bir şekilde etkilemiştir ailesini.

belkıs öğretmen

Evlenmek zorunda kalır, çocukları olur ama Saffet Öğretmen’i unutamaz, uzakta da olsalar birbirlerini sevmeye devam ederler. Anneannem ikinci çocuğunu dünyaya getirdiğinde bir mektup gelir eve. Saffet Öğretmen O’nu unutamadığını çocuğu da olsa kabullendiğini ve dedemden boşanmasını ister. Benimle evlen der. Ama o dönemlerde de biz kadınlar için değişen çok şey yokmuş ki, kadınların sevdasının, aşkının peşinden koşması yasaktır, ayıptır. Dedemden ayrılamaz çünkü kimse kabul etmez bu durumu aile baskısı, toplum baskısı… Saffet Öğretmen ise son şiirini yazar cevabı aldığı gün. Bu şiirlerini “18 Yaşımda” isimli kitabında toparlamıştır.

Yıllar geçer köy öğretmen okulundan arkadaşları anneannemi ziyarete gelir. Sohbet esnasında anneannem teyzemin şiir yazdığını anlatır onlara. Arkadaşları da “kaderin işine bak küçük kızında Saffet Öğretmen gibi şiir yazıyor” derler. Yani öyle büyük bir sevgidir ki yaşadıkları birbirlerinin silüeti her an karşılarına çıkar.

Belkıs Öğretmen 90 yaşına yaklaştığında alzheimera yakalanır. Hiçbir olayı, hiç kimseyi hatırlamamaya başlar. Ama sarı teksir kağıdında ki şiirleri okur, sarılır uyur o deftere. Teyzem anneannemin yakında göçüp gideceğini hissettiği zaman son bir mutluluk yaşasın diye Saffet Öğretmen’le görüştürmek ister, çocuklarını bulur. İletişim kurduklarında ise çocukları “Belkıs Öğretmen ile hikayelerini biliyoruz ama babam vefat etti” derler. Teyzem ise birazcık olsun daha uzun yaşasın, hayata bağlansın diye Saffet Öğretmen’in dilinden anneanneme mektuplar yazar, okur. O da çok mutlu olur tabii.  Vefat ettiği günde o şiir defteri ellerindedir.

Nazım Hikmet’in bir şiirinin dizelerinde ki gibi “kitap okurum içinde sen varsın, oturdum ekmeğimi yerim karşımda sen oturursun, çalışırım karşımda sen, sen ki her yerde hazır’ı nazır’ımsın…”

Anneannemin ölüm yıldönümü yaklaşırken yaşantısındaki en güzel hikayesini neden yazdım? Yaşanılan gerçek bir aşk ise koşullar ne olursa olsun, mesafeler biter, döner dolaşır ya sarı teksir kağıdı yakınlığında ya da bir şarkı sözü ve melodisinde size kendini gösterir, ömrünüzün sonuna kadar peşinizi bırakmaz.

belkıs öğretmen

Torunu olarak Belkıs Öğretmenin içinde yaşattığı büyük aşka şapka çıkarıp, hikayelerinin sonunu öğrenmeyi öbür aleme bıraktım.

Ruhun şad olsun Belkıs Öğretmen

Sanki asırlar geçti

Hayat bitti gittiniz

Yadigarınız hani

Yanaklarıma bıraktığınız

Hep yaşatan bizi

Yırtılarak düşen uçurtmalar gibi acıtan

Gülüş izi.

Ayşegül Aşkım KARAGÖZ