Bilim Kavramı

06.07.2022 / Eğitim / Genel

Bilim kavramsal olarak, hem bilgi üretmeye yönelik bir sistemi hem de o sistemden üretilen bilgiyi ifade etmektedir.

Bilim Kavramı

Sistem, uzun yıllar boyunca değişerek gelmiştir ve yavaş değişmektedir. Sistem düşüncesi ise dünyanın ve bilginin doğası hakkında bilgi edinmek için kullanılan prosedür, teknik ve araç kümelerini içerir. İnsanlar doğadaki olayları anlamak ve bir çözüme kavuşturmak için üç genel kavramdan yararlanırlar, bunlar; deneyim, muhakeme (akıl yürütme) ve araştırmadır.

Bilim; deneyim, muhakeme ve araştırma yoluyla varlığı anlama sürecidir. Deneyim, bir konuyu açıklamada veya bir problemi çözmede bireyin ilgili konu hakkında önceki tecrübelerinden yararlanmasıdır. Muhakeme ise tümevarım, tümdengelim, analoji (benzetme) gibi akıl yürütmeden yararlanarak ve mantığın; doğrulama, yanlışlama, özdeşlik kurma ve çelişmezlik ilkelerini kullanarak bir problemi tespit etme ve çözme etkinliğidir. Bu sürecin sonucunda doğruya ulaşmak vardır.

Bilimin iki temel dayanağı vardır; bunlardan ilki geçmişten bugüne kadar elde edilen deneysel bilgi, diğeri de hâlihazırdaki bilgidir. Hâlihazırdaki bilgi araştırmalarla üretilir. Araştırma sürecine katılan kişilerin kendine özgü tutumları farklı bilim anlayışlarının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bilimsel bilgi, üretmeye tecrübeye ve araştırmaya dayalı bir etkinliktir. Tecrübeye dayalı bilgi zamanla kazanılır. Araştırma sırasında ise veriler sistemli ve kontrollü bir şekilde toplanır. Tecrübeye dayalı bilgi, araştırmaya dayalı bilgiye göre kişiye özeldir ve geçerliliği zayıftır.

Bilimin ne olduğunu belirlemek kolay olmadığı için bilimin tanımlanması da kolay değildir. Bu nedenle bilimin birçok tanımı yapılmış, bu tanımlar bazı yönleriyle eleştirilmiştir. Tanımlardan bazıları şöyledir; “bilim, sağlam bilgiler bütünüdür”. Diğer bir tanımda ise bilim, “neden-sonuç ilişkilerinin ifade edildiği sistematik bilgiler bütünüdür”. Bir başka tanıma göre ise bilim, “sistematik bilgiler bütünüdür.” Bu tanımda bir yanlışlık yapılmaktadır. Yanlışlık, bilimin “sistematik bilgiler bütünü” şeklindeki ifade edilmesidir. Bu tanımlara göre sistematik bir biçimde bir araya getirilen telefon rehberleri veya bir cihazın kullanma kılavuzu ve benzeri bilgileri de “bilimsel bilgiler” olarak görmek gerekir.

Bilim, bilimsel bilgiyle yapılır. Bilimsel bilgi, insan aklının belli bir konuya yönelerek araştırmalarla elde ettiği düzenli, tutarlı, geçerli, sistemli, kanıtlanabilir ve denenebilir bilgidir. Bir bilgi kümesinin bilimsel bilgi sayılabilmesi için aşağıdaki özellikleri taşıması gerekir:

  • İnsan aklının işleyiş kurallarına uygun olmalıdır
  • Belirlenmiş bir konusu ve inceleme alanı olmalıdır
  • Belli bir yöntem kullanılarak elde edilmiş olmalıdır
  • Sistemli ve düzenli olmalıdır
  • Mantık ilkelerine uygun, doğru, tutarlı ve geçerli olmalıdır
  • Kanıtlanabilir ve denetlenebilir nitelikte olmalıdır
  • Olgulara dayalı ve nesnel olmalıdır

Bilimi düzenli ve “sistemli bilgiler bütünü” olarak tanımlamak hem yetersiz hem de bir bakıma yanlıştır. Her şeyden önce bir zihinsel etkinliğin bilim sayılabilmesi için şu üç koşulu taşıması gerekir:

  • Düşüncenin bir önerme ile dile getirilebilir olması
  • Bu önermenin doğruluğunu gösteren güvenilir kanıtların olması
  • Önermenin doğruluğunun genel olarak kabul edilmesi gerekir

Başka bilim tanımları üzerinde duralım. Bilim, doğa ve toplum hakkında bilimsel yöntemlerle deney, gözlem ve test yoluyla elde edilen düzenli bilgiler bütünüdür.

Yukarıdaki tanımlar bilimin doğa ve toplumsal olaylar hakkında gerçeği arayış faaliyeti olduğunu gösterir. Gerçeği aramanın belli yöntemleri vardır. Bilim insanları, geçerli ve güvenilir bilgilere ulaşabilmek için bilimsel yönteme uymak zorundadırlar. Bilim, temelde, deney ve gözleme dayalı bilimsel bilgiler bütünüdür. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlüğü bilimin iki tanımını yapmaktadır.

Birinci tanım doğa bilimleriyle, ikinci tanım ise sosyal bilimlerle ilgilidir. Birinci tanım şöyledir; “evrenin bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi”dir. Sosyal bilimlerle ilgili tanım ise “türlü duygusal yaşantıların mantıkça bir örnek düşünce dizgesine uydurulması için gösterilen çabalara verilen ad” şeklindedir. Tanımlarda bazı kavramlar öne çıkmaktadır. Birinci tanımdaki konu veya diğer adıyla olgu, bilimin üzerinde çalıştığı nesneyi gösterir. Bilim olgular ve olayları konu edinir. İkinci kavram deneysel yöntem veya araştırma yöntemi kullanma anlamına gelir.

Araştırmaya dayanmayan bir ifade, söyleyen için bir şeyler ifade edebilir ancak bunun bilim için hiçbir değeri yoktur. Çünkü bu tür ifadeler doğrulanmaya veya yoklanmaya uygun değildir. İlk tanımda önemli faktörlerden biri bilimin gerçekliğe dayanmasıdır. Bilim astrolojide olduğu gibi bilimsel gerçekliği olmayan, yoklanamayan bilgiler değildir. Bilimin sosyal bilimlerle ilgili tanımında ise mantıkla uyumlu olmak önem taşımaktadır. Burada mantıklı olmaktan kastedilen, bilimsel bir ifadenin mantığa uygun olması anlamına gelir.

Bilim; duyuların algı alanına giren, nesne, olgu ve ilişkilerin aklın işleyiş yasalarıyla incelenmesidir. Diğer bir tanıma göre ise bilim, insanın tecrübe ve gözlem vasıtalarını kullanarak sistemleştirdiği bilgiler bütünüdür. Bütün bu tanımlarda bilimin sadece sistematik bilgiler bütünü olmadığı, belli kurallara, yöntemlere bağlı üretildiği, belli ölçütlere sahip bilgiler bütünü olduğu anlaşılmaktadır.

Bilimin bu özelliklerini yansıtan iki önemli bilim adamının bilim tanımlarından Einstein’ın bilim tanımı şöyledir: “Bilim, düzenden yoksun duyu verileri (olgu) ile mantıksal olarak düzenli düşünme arasında uygunluk sağlama çabasıdır.” Russell’ın tanımı ise; bilim, gözlem ve gözleme dayalı uslama (akıl yürütme) yolu ile önce dünyaya ilişkin olguları, sonra bu olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır. Einstein ve Russell’ın tanımlarında bilimde bulunması gereken bazı unsurlar şunlardır:

  • Bilim olgulara ve olaylara dayalı olmalıdır.
  • Bilim mantık ilkelerine uygun olmalıdır.
  • Bilim sentetik önermelerle ifade edilmelidir.
  • Bilim deneye, gözleme yani yönteme dayandırılmalıdır.
  • Bilim bilimsel ilke ve yöntem çerçevesinde olmalıdır.
  • Bilim, bilimsel bir yasaya ulaşma amacında olmalıdır.

Kısaca bilim gerçeği ya da doğruyu arama etkinliğidir. Aynı tanımı sanat ve edebiyata da uygulama olanağı vardır. Bir astrolog kalkıp “gerçeği” veya “doğruyu” aradığını iddia edebilir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi bilimin konusunun olgu veya olay olma zorunluluğu vardır. Kaldı ki tanımda geçen “gerçek” ya da “doğru” terimi açık ve belirli bir anlam taşımamakta, çeşitli bağlamlarda farklı anlamlar için kullanılmaktadır. Bilim sağduyu veya ortak duyu demek de değildir. Sağduyu, düşünceye yanlışların sızmasına izin verir. Örneğin, “eğer loto oynarken defalarca kaybedersem, bir dahaki sefere oynadığımda kazanma şansım daha yüksek olacaktır.” Oysa olasılık açısından bu yanlıştır. Olasılık hesaplamaları bakımından bir defada kazanma olasılığı ne kadar ise on bininci denemede de o kadardır.

Sağduyuyu insanlar farklı zamanlarda kullandığı için bu fark edilmeyen çelişkiler içerir. Sağduyu gelenekten kaynaklanabilir, insanın meramını daha erken kavramasını sağlayabilir. Bu yönüyle sağduyu yararlıdır ve bazen de doğrudur ama aynı zamanda hatalar, yanlış bilgiler, çelişkiler ve önyargıları içerir. “Kızını dövmeyen dizini döver” ifadesi geleneksel sağduyunun ortaya çıkardığı bir ifadedir ve yanlıştır. Bu ifade bilimsel bilgi üretme yöntemlerine sahip olmaması nedeniyle bilim dışıdır çünkü bilimsel ölçütleri karşılamamaktadır.

Sonuç olarak bilim, bilgilerden bir yöntem çerçevesinde belli bir sistematiğe uygun olarak teori geliştirme etkinliğidir. Bilimsel etkinlik bir süreci kapsar. Bu süreç “parça teorisi” kapsamında işler. Bilgi üretim sürecinde doğrulanamayan bilgiler ayıklanır. Sürecin sonunda geriye saf ve kesin değişmez bilgiler kalır. Yukarıda ifade edilen süreç, bilim üretme etkinliğinde kesintisiz bir şekilde işletilecek bir süreçtir. Problemler belirlenir, sonra bunlar önermeler şeklinde ortaya konur. Daha sonra bu önermeler hipotez şeklinde test edilmeye uygun hâle getirilir.

Sonra bunlar test edilerek doğrulama ve yanlışlama suretiyle teori oluşturulmaya çalışılır. Teoriler bilimde son nokta değildir. Burada bilimsel faaliyet devam eder ve “yasa”ya ulaşılmaya çalışılır. Ancak şu kadarı belirtilmelidir ki yasalar artık bilimsel etkinlikte yapılacak başka bir şeyin olmadığını göstermez. Mevcut yasalar sadece mevcut koşullarda kabul edilen yasalardır. Newton’ın evrenin analizinde geliştirdiği “Mekanik Yasaları”, Einstein’ın “Özel ve Genel Görelilik Yasaları”yla birlikte terk edildi. Einstein’ın yasaları ise Max Planck’ın ve Shrodinger’in belirsizlik yasalarıyla birlikte sarsılmıştır. Bilim üretme süreci, mevcut yasaların ölümü, yenilerin doğumu şeklinde devam etmektedir.

Ayrıca Bakınız