İlahi Adalet
İlahi olsun olmasın tüm inanç sistemleri yaşanılan olayların hangi bağlamda değerlendirileceği konusunda yönergeler içerirler.
İnsanoğlu bir ömür neyi arar? Adına gelişim dediğimiz süreçler bizi neye dönüştür? Neden, öleceğimizi bildiğimiz halde üremeye devam ederiz?
Biyosfer denilen canlıların yaşam alanı içinde son derece karmaşık, kaos olarak da nitelendirilen bir düzen bulunur. Her ne kadar birbirine zıt kavramlar olsalar da, bu kaos öyle bir şekilde kendini tekrar eder ki, adına uyum demekten başkaca bir çaremiz de kalmaz.
Tabiat olayları ya da doğa yasaları olarak ifade edilen ve bilimsel gözlemlere dayalı olarak sınırları belirlenmeye çalışılmış her bir gerçek; milyonlarca etken ile birlikte yeni teorilere, kanunlara ve yasalara kapı açabilmektedir.
Böylece bilimsellik hem değişmezliği hem de değişkenliği ifade etmek durumunda kalabilmektedir.
İnsanoğlu diğer tüm canlılardan farklı olarak tabiatla bağlantısını kendisi şekillendirme arzusunda; olayları takip etme, kontrol etme dürtülerine sahip bir varlıktır. Dolayısıyla verileri analiz etmek, sonuçlar çıkartmak ve çevresinde neleri değiştirebileceğini tespit etmek gibi bir amaca sahip olması kaçınılmazdır.
Tüm bu karmaşa içerisinde, milyonlarca değişkeni takip edebilmek elbette bir kişi için ulaşılamaz bir hedeftir. Neyse ki, kendisine verilen olağanüstü 'iletişim yeteneği' sayesinde insanoğlu bu sorunu da aşmayı başarabilir ve farklı alanlarda uzman kişiler arası etkileşim neticesinde neredeyse tüm evrene ait yasaları bulma ve onları dürtülerini gerçekleştirmeye yönelik araçlar olarak kullanma arzusundan vazgeçmek zorunda da kalmaz.
Tüm evreni idare etme dürtüsünün ise elbette bir bedeli bulunmaktadır. Biraz gayret ve biraz da 'iyi niyet' ile birlikte feda edilecek bir kaç milyar varlık bulmak çok da zor değildir. Bu bedelin ödenmemesi söz konusu değildir elbette. Arzularının gerçekleşmesi için insanlar neredeyse kendilerini bile feda etmekten kaçınmazlar.
Çok da 'önemli olmayan' bir başka bedel ise, kendimizi dönüştürdüğümüz canavarla yaşamayı öğrenmek zorunda olmamızdır tabi ki.
Öyle bir canavara dönüşmüşüzdür ki, dünya üzerinde binlerce yıl içerisinde ödenmiş tüm bedeller ile elde edilmiş sonuçlar, hiç bir zaman gözümüzü doyuramamaktadır.
Belki de tüm mesele, tek seferde, biyosferdeki canlıların tamamına zarar verebilen bir bombanın henüz üretilememiş olmasıdır. Belki o zaman, insanoğlu son bir kez, derin bir “oh” çekerek rahatlayabilecektir.