Eylül
Şimdi hangi helallik paklayacak beni? Hangi sözcükler bu vebalden kurtaracak? Bunca yılı, akıp giden zamanı neyle, nasıl telafi edeceğim?
Toplamda üç harf, tek hece. Ve gerisi muamma bir bilmece. …AŞK…
İnsan ruhunun dışarıya açılan kapısı olan gözlerdi acımızı ve aşkımızı anlatan. Kavgayı gözlerde tanıdık ilkin. Öfkemizi ilk onlar anlattı. Sevmeyi de onlar öğretti bize her şeyden ve herkesten önce. Ve bu nedenle önce gözlerde başlardı aşk. Onları tutsak ederdi kendine. Ne büsbütün zalimce, ne de deli gibi amade. Yavaş yavaş kalbinize inmeye başlar ardından. Bilirsiniz tehlikeli bir yolculuk olduğunu. Lakin yine de gönüllüsünüzdür bu iş için.
Hasta olmadığınızı bilirsiniz. Teninizi afakanlar basar oysa. Oluk oluk soğuk terler dökersiniz. Bütün vücudunuzu ayak parmak uçlarınızdan saç tellerinize kadar bir ateş kaplar nedensiz, sebepsiz. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu.
Gözünüzün gördüğüne gönlünüz aldanmasın istersiniz. Ama gönlünüz çoktan ihanet etmiştir size de bihabersiniz. Onu her gördüğünüzde daha hızlı çarpmaya başlar kalbiniz. Elleriniz ayaklarınıza dolanır. Gariptir ama içinizde, derinlerde bir yerde bir şeyler acımaya başlar. İşte bu yüzden biraz şaşkın biraz da sakarsınızdır.
O gözler ki değil kalbin aynası, onlar yüreğinizin ateş fırtınası, dilinizin sessiz çığlığıdır. Şey …dersiniz. Galiba ben…. dersiniz. Yine de anlatamazsınız. Ama dilinizin diyemediğinden çok daha fazlasını gözleriniz söylemiştir de haberiniz yoktur.
Kalbiniz gözlerinizde atmaya başlar. Onunla olamazsınız, onsuz da yapamazsınız. Aklınızda ‘ne olacak bu işin sonu ‘sorusu. Gözlerinizde ise ‘ne olur biraz daha, bu sonuncu’su’. Gece yatağınızda dört dönersiniz. ‘tamam, yarın mutlaka ona sevdiğimi söyleyeceğim’ diye planlar kurarsınız. Sabah uyandığınızda ise sanki gece bu planları yapan kişi siz değilmişsiniz gibi her şeyi unutuverirsiniz. Yine akşam, yine sabah. Bir daha akşam, bir daha sabah. Böylece aylar yıllar geçer. Siz bunu ona söyleyemezsiniz. Onu terk de edemezsiniz. Çünkü umudunuz vardır. Ama sürünüp gidersiniz.
Utanmak güzel şeydir. Sevimlidir. Hatta asildir. Fakat konu sevgi oldu mu, hele de sevginin adam gibisi oldu mu, işte orada utanmak ikinci planda kalır.
Birilerine dünya dolusu hakaret yağdırabiliyoruz. Hele biraz da öfkelenmişsek kendimizi bile tanıyamıyoruz. Bütün bunları çok rahat bir şekilde hiç utanmadan yapabiliyoruz üstelik. Fakat ne hikmetse yıllarca içimizde biriktirdiğimiz sevgimiz söylemeye gelince sıra, işte orada dünyanın en utangaç insanı oluveriyoruz. Böylece ya yaptıklarımız yanlış oluyor ya da söylediklerimiz. Birinden birini düzeltelim ki en azından kendimize saygımız kalsın.
Eğer seviyorsanız, eğer gerçekten seviyorsanız unutmayın ki sevdiklerinizin de bunu bilmeye hakları var. Ertelemeyin. Aldığımız her nefes nasıl yaşamamızı sağlıyorsa, aynı şekilde ömrümüzden bir an, bir nefes daha alıp götürüyor.
Mesela ben; her şeyi ve herkesi seviyorum. İhtimal ya belki de seviliyorum.