Takipçi Sayısı
Dünyada evrensel bir ahlak, evrensel bir estetik ve güzellik algısı var gibi gözükür. Buna rağmen 'herkesin kararına kimse karışamaz'.
Dünyada evrensel bir ahlak, evrensel bir estetik ve güzellik algısı var gibi gözükür. Buna rağmen 'herkesin kararına kimse karışamaz'.
Bazı kültürlerde, çocuklarının yeterince büyüdüğünü düşünen anne-babalar, onları baş göz etmek için tatlı bir telaş içerisine girerler.
İstesek de istemesek de öleceğiz bir gün. İsteyerek ölenler, kazara ölenler, ölmekten kaçanlar ve öldürmeyi seçenler üzerine bir yazı.
Uzakları yakın etmek için herhangi bir araca ya da teknolojiye sahip olman gerekmiyor. Neye yakın olmayı dilediğinle alakalı her şey.
Gerçek hayatta ritüeller vardır. Bulunduğumuz konuma göre hareket etmek için çabalar dururuz. Asla kendimiz olmamıza imkân yoktur.
Tohum toprağı fetheder, insanlar şehirleri. Tohum boy verir, dallanır, budaklanır. İnsan soy verir şehre, isimler takılır topraklara.
Paris’te bulunan Notre Dame Katedrali’nde çıkan yangın ile ilgili sosyal medya kullanıcılarının yorumlarına yönelik yazılmıştır.
İnsanlığı uzaya ulaştıran gelişmeler, en zenginlerin daha da zengin olmasını sağlamadıktan sonra, ne kadar faydalı olabilir ki!
Dünyayı kavramaya başladığımız andan itibaren, mücadelelerimizin bir amaç için olduğunu düşünürüz. Gerçekte öyle midir peki?
Seçebilme gücü olan insanlar isteklerine ulaşmak isterler; fakat çoğu insan isteklerinin sonuçları hakkında bilgi sahibi değildir.
Yan etkisiz hiçbir şey yoktur. Dertlerin iyi yan etkileri, dermanların kötü yan etkileri olmasa hayat nasıl dengelenirdi ki!?
Kendilerini ifade etme haklarını elde eden kadınların, özgürlüklerini satma hürriyetine de sahip olmaları beklenmiş olmalı.
Malumdur ki, insanoğlu bir şey gözüne sokulmadığı takdirde görmez. İlla kulağının dibinde bağırmalısınız ki, sizi duyabilsin.
Sakin bir kişiliği vardı. Onunla akşamları izlediğimiz “Denizler İmparatoru” isimli bir Güney Kore dizisi sayesinde tanışmıştım.
Kimisi hayvanların yaşamını korumak için bitkileri kestirir gözüne. Dünyayı sevdiğini kanıtlamak için, sebzelerle poz verir gülümseyerek.
Hayatta en çok neye ihtiyaç duyarız. Doğaya mı, bir başka insanın arkadaşlığına mı, hayvanlara mı ya da sadece paraya mı?
Günümüzde dünyanın çivisinin çıkartıldığı bölgelerdeki mazlumların tarifsiz acılarına yönelik bir çözümlemeye sahip değil hiç kimse.
Şehirleşme bir nevi böcekleşme gibidir. Popülasyon artınca kurallar yüzlercesini görmezden gelecek şekilde tasarlanmaya başlar.
İnsanların birbirlerini 'medenî bir şekilde' beklemeleri ve sonunda açlıklarını dindirmeleri ne kadar güzel şey. Ve sonra yine acıkmaları.
Kendimizi temsil etme cesaretimiz olmadığı için seçmek zorunda kaldığımız vekiller, bizi gerçekten temsil edebilirler mi?
Sağlıksız addedilen şeyler gerçekten doğa için zararlı mıdır? Yoksa doğada yaşayan canlılar için midir tüm bu tanımlanan zararlar?
Hep bir fırsat olarak düşünmüşümdür kefaret orucunu. Otokontrol mekanizmamı geliştirebilmek için Rabbimin verdiği altmış bir günlük fırsat.
Şartlar ne olursa olsun, iç dünyaları farklı garip kimseler bulunur. Bilgiye yaklaşımları farklı olduğu için davranışları da farklıdır.
Bazı kötü insanlarla karşılaşırsın yakın çevrende. Bazıları "aldırma dostum iyi olmaya devam et, o kötüler zor bir çocukluk geçirdiler" der.
Kızımla izlediğim bir animasyondan bahsedeyim size. “Küçük Ayak” filmi. Film sorgulama üzerine.